Translation of "Verlorene" in Turkish

Das verlorene Junge.

Kayıp yavru.

Verlorene Zeit ist unwiederbringbar.

Kayıp zaman geri alınamaz.

Die Universität ist verlorene Zeit.

Üniversite zaman kaybıdır.

Der verlorene Sohn ist zurück.

Şımarık oğlan geri döndü.

Verlorene Zeit kommt nicht zurück.

- Kaybedilen zaman bir daha asla geri getirilmez.
- Kaybolmuş zaman asla tekrar bulunmaz.

Ich muss die verlorene Zeit einholen.

Kaybolan zamanı telafi etmeliyim.

Wir müssen die verlorene Zeit aufholen.

Kaybolan zamanı telafi etmeliyiz.

Du musst die verlorene Zeit aufholen.

Kaybedilen zamanı telafi etmen gerekir.

Der verlorene Sohn kehrte wieder heim.

Günahkar çocuk eve döndü.

Verlorene Zeit kann man nicht aufholen.

Kayıp zamanı telafi edemezsin.

Eine verlorene Gelegenheit kommt niemals wieder.

Kaçırılmış bir fırsat asla geri gelmez.

Ich weine um meine verlorene Jugend.

Kayıp gençliğim için ağlıyorum.

Er versuchte, die verlorene Zeit aufzuholen.

Kaybedilen zamanı telafi etmeye çalıştı.

Es ist schwierig, verlorene Zeit zu kompensieren.

Kaybedilen zamanı telafi etmek zordur.

Zufällig fand er seine verlorene Kamera wieder.

Şans eseri kayıp kamerasını buldu.

Ich wünschte, ich könnte die verlorene Zeit wiedergutmachen.

Keşke kayıp zamanı telafi edebilsem.

Tom beeilte sich, um die verlorene Zeit aufzuholen.

Tom kayıp zamanı telafi etmek için acele etti.

Ich muss hart arbeiten, um die verlorene Zeit aufzuholen.

Kayıp zamanı telafi etmek için çok çalışmalıyım.

Du musst fleißiger arbeiten, um die verlorene Zeit wettzumachen.

Kayıp zamanı telafi etmek için daha sıkı çalışmalısın.

Wir müssen fleißig arbeiten, um die verlorene Zeit wieder wettzumachen.

Kaybedilen zamanı telafi etmek için çok çalışmalıyız.

Sie holte die verlorene Zeit durch hartes Arbeiten wieder auf.

Çok çalışarak kaybedilen zamanı telafi etti.

- Wir müssen die verlorene Zeit aufholen.
- Wir müssen den Zeitverlust wettmachen.

Kayıp zamanı telafi etmeliyiz.

Ich werde die verlorene Zeit aufholen, indem ich so hart arbeite, wie ich kann.

Elimden geldiğince çok çalışarak kaybolan zamanı telafi edeceğim.

- Wir arbeiten hart, um die Zeit auszugleichen, die wir verschwendet haben.
- Wir bemühen uns, die verlorene Zeit aufzuholen.

Kayıp zamanı telafi etmek için çok çalışıyoruz.