Examples of using "Unterrichten" in a sentence and their turkish translations:
Tom'a öğreteceğim.
İngilizce öğretebilir.
Tom Fransızca öğretebilir mi?
Ben Fransızca öğretebilirim.
Bay Oka İngilizce öğretecek mi?
Tom gerçekten Fransızca öğretebilir mi?
Yarın 2.30'da bir ders vermek zorundayım.
İngilizce öğretmek onun mesleğidir.
Öğretmenler tüm gün boyunca öğretirler.
Öğretmek öğrenmektir.
İspanyolca öğretiyor musun?
Ne kadar süredir Fransızca öğretiyorsun?
Tom ve Mary'nin her ikisi de Fransızca öğretiyorlar.
Başkanı bilgilendirmemiz gerekir.
Çocuklara öğretmek yetişkinlere öğretmekten daha kolaydır.
Öğrenmek bir şeydir, öğretmek başka bir şeydir.
Tom'un ailesine haber verilmesi gerekecek.
Tom ve Mary aynı okulda öğretiyor.
O, Fransızca öğretebilir.
İngilizce öğretebilirim.
Tom hem Fransızca hem de İngilizce öğretebilir.
Kaza hakkında sana anlatmakta özgür değilim.
Size öğreteceğim.
Şu anda Esperanto öğretmek için Güney Amerika'dayım.
- Arapça öğretiyorsun.
- Arapça öğretiyorsunuz.
- Arapça öğretirsiniz.
- Arapça öğretirsin.
devlet zorla o öğretmenlere ders verin demedi
Bay Davis İngilizce öğretmek için Japonya'ya geldi mi?
Maria'ya Esperanto dilini öğretmek zorundayım.
Maria'ya İngilizce öğretmek zorundayım.
ölünün arkasından mevlüt okutmak gibi törenlerle karşılaşmayız
Tom öğretmeyi seviyordu.
öğretmenliğin kutsal bir meslek olduğunu gösterdiler bu filmde
Maria'ya İngilizce öğretmek zorundayım.
Öğretmenin görevi öğretmektir.
Birinin Mary'nin ölümünden Tom'a bahsetmesi gerektiğini biliyorum. Bu ben olmak zorunda mıyım?