Translation of "Laptop" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Laptop" in a sentence and their turkish translations:

Dieser Laptop gehört mir.

- Bu laptop bana ait.
- Bu dizüstü bilgisayar bana ait.

Welchen Laptop brauche ich?

- Hangi dizüstü bilgisayara ihtiyacım var?
- Bana hangi dizüstü bilgisayar lazım?

Ich habe einen Laptop.

Benim bir dizüstü bilgisayarım var.

Mein Laptop ist kaputt.

Dizüstü bilgisayarım bozuk.

- Auf meinem Laptop ist Linux installiert.
- Ich verwende Linux auf meinem Laptop.

Benim taşınabilir bilgisayarım Linux kullanıyor.

Mir wurde mein Laptop gestohlen.

Ben dizüstü bilgisayarımı çaldırdım.

Hast du deinen Laptop dabei?

Senin yanında dizüstü bilgisayarın var mı?

Dieser Laptop ist sehr dünn.

Bu dizüstü bilgisayar çok incedir.

Gib mir den Laptop da!

O dizüstü bilgisayarı bana ver.

Wie viel kostet dieser Laptop?

Bu dizüstü bilgisayarın fiyatı nedir?

- Es ist praktisch, einen Laptop zu haben.
- Es ist praktisch, ein Laptop zu besitzen.

Bu bir dizüstü bilgisayara sahip olmak pratiktir.

Mein Laptop hat kein optisches Laufwerk.

Dizüstü bilgisayarımda optik disk sürücüsü yok.

- Tom klappte seinen Laptop zu und stand auf.
- Tom klappte sein Laptop zu und stand auf.

- Tom dizüstü bilgisayarını kapatıp ayağa kalktı.
- Tom laptopunu kapattı ve ayağa kalktı.

Es ist praktisch, ein Laptop zu besitzen.

Bu bir dizüstü bilgisayara sahip olmak pratiktir.

Es ist praktisch, einen Laptop zu haben.

Bu bir dizüstü bilgisayara sahip olmak pratiktir.

- Wem gehört dieser Laptop?
- Wessen Klapprechner ist das?

O bilgisayar kimin?

- Gib mir das Notizbuch!
- Gib mir den Laptop!

Bana defteri ver.

- Mein Laptop ist abgestürzt.
- Mein Notebook ist abgestürzt.

Dizüstüm çöktü.

Sein Laptop hat schon fünf Jahre auf dem Buckel.

Onun dizüstü zaten beş yıllık.

Ich öffnete meinen Laptop und habe ihm eine Buchidee gezeigt,

laptopumu açtım ve sınıfımda yaptığım bir şey için oluşturduğum

- Mein Klapprechner hat ein eingebautes Kartenlesegerät.
- Mein Laptop hat einen eingebauten Kartenleser.

Laptopumda dahili bir kart okuyucu bulunuyor.

- Sie verbringt ihre Abende vor ihrem Klapprechner.
- Sie verbringt ihre Abende vor ihrem Laptop.

O akşamlarını dizüstü bilgisayarının önünde geçirir.

- Ich habe mich hingesetzt und meinen Laptop geöffnet.
- Ich setzte mich und öffnete meinen Klapprechner.

Oturdum ve dizüstü bigisayarımı açtım.

Er sagte: "Wenn Sie ein Bankprogramm verwenden, entfernen Sie es von Ihrem Telefon und verwenden Sie es auf Ihrem Laptop."

'ay canım ne olacak bankacılık programı kullanıyorsan telefonundan kaldır laptopta kullan' dedi

- „Warum hast du dir denn einen neuen Klapprechner gekauft?“ — „Ich konnte nicht widerstehen!“
- „Warum hast du dir einen neuen Laptop gekauft?“ „Ich konnte nicht widerstehen!“

"Neden yeni bir dizüstü bilgisayar aldın?" "Dayanamadım"