Translation of "Gewinnt" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Gewinnt" in a sentence and their turkish translations:

Jeder gewinnt!

Herkes kazandı!

Schwarz gewinnt.

Siyah kazanır.

- Unsere Mannschaft gewinnt gerade.
- Unsere Mannschaft gewinnt.

Takımımız kazanıyor.

- Der Größere gewinnt häufig.
- Der Größere gewinnt oftmals.

Genellikle büyük adam kazanır.

gewinnt man viel.

çok şey kazanıyorsun.

Tom gewinnt nicht.

Tom kazanmıyor.

Jeder gewinnt dabei.

Bu bir kazan-kazan durumu.

Jeder gewinnt gern.

Herkes kazanmayı sever.

Tom gewinnt immer.

Tom her zaman kazanır.

Tom gewinnt normalerweise.

Tom genellikle kazanır.

Tom gewinnt selten.

Tom nadiren kazanır.

Tom gewinnt oft.

Tom sık sık kazanır.

Tom gewinnt nie.

Tom asla kazanmaz.

- Tom gewinnt.
- Tom ist am Gewinnen.
- Tom gewinnt gerade.

Tom kazanıyor.

Tom gewinnt Auseinandersetzungen gewöhnlich.

- Tom genellikle argümanları kazanır.
- Tom genellikle tartışmaları kazanır.

Weiß zieht und gewinnt.

Sıra beyazda ve kazandı.

Tom gewinnt fast immer.

Tom neredeyse her zaman kazanır.

- Tom gewinnt selten in einer Diskussion.
- Tom gewinnt selten einen Streit.

Tom nadiren tartışmaları kazanır.

- Es ist mir wurst, wer gewinnt.
- Es ist mir egal, wer gewinnt.
- Es ist mir schnuppe, wer gewinnt.

Kimin kazandığı umurumda değil.

Ich will, dass Tom gewinnt.

Tom'un kazanmasını istiyorum.

Ich hoffe, dass Tom gewinnt.

Tom'un kazanacağını umuyorum.

Ich wollte, dass sie gewinnt.

- Onun kazanmasını istiyordu.
- Onun kazanmasını istiyordum.

Ich will, dass sie gewinnt.

Onun kazanmasını istiyorum.

Ich will, dass er gewinnt.

Onun kazanmasını istiyorum.

- Wer gewinnt?
- Wer profitiert davon?

Kim yararlanır?

Tom wollte, dass Mary gewinnt.

Tom, Mary'nin kazanmasını istedi.

- Glaubst du, unsere Mannschaft gewinnt?
- Glaubt ihr, unsere Mannschaft gewinnt?
- Glauben Sie, unsere Mannschaft gewinnt?
- Glauben Sie, dass unsere Mannschaft gewinnen wird?

Takımımızın kazanacağını düşünüyor musun?

- Wer gewinnt?
- Wer ist am Gewinnen?

Kim kazanıyor?

Wer nicht wagt, der nicht gewinnt.

Başlamak mücadelenin ​​yarısıdır.

- Tom gewinnt.
- Tom ist am Gewinnen.

Tom kazanıyor.

Man kann nicht sagen, wer gewinnt.

Kimin kazanacağını söylemenin hiçbir yolu yok.

Ich will, dass mein Land gewinnt.

Ülkemin kazanmasını istiyorum.

Kriege gewinnt man nicht durch Evakuierungen.

Savaşlar tahliyelerle kazanılmaz.

Was machst du, wenn Tom gewinnt?

Ya Tom kazanırsa?

Man erwartet nicht, dass Tom gewinnt.

Tom'un kazanması beklenmiyor.

Riskiert man nichts, gewinnt man auch nichts.

Risk almazsanız bir şey kazanamazsınız.

Es ist mir eigentlich egal, wer gewinnt.

Kimin kazandığı gerçekten umurumda değil.

Es ist unwahrscheinlich, dass unser Team gewinnt.

- Takımımızın kazanması pek olası değil.
- Takımımızın kazanma şansı zayıf.

Egal, welches Spiel er spielt – er gewinnt immer.

O hangi oyunu oynarsa oynasın her zaman kazanır.

Es ist unwichtig, welches Team das Spiel gewinnt.

Oyunu hangi takımın kazanacağı önemli değil.

Es sieht so aus, als ob Tom gewinnt.

Tom kazanıyor gibi gözüküyor.

„Lottoscheine sind verlorenes Geld.“ – „Nicht, wenn man gewinnt!“

"Piyango biletleri para israfıdır." "Kazansan değil."

Ich wette zehntausend Yen darauf, dass er gewinnt.

Onun kazanacağına 10.000 yen bahse girerim.

Es gibt kaum Hoffnung, dass er die Wahl gewinnt.

Onun seçimi kazanacağına dair neredeyse hiç umut yok.

Ganz gleich, welches Spiel er spielt, er gewinnt immer.

Hangi oyunu oynarsa oynasın, o her zaman kazanır.

Ich denke, dass Tom derjenige sein wird, der gewinnt.

Sanırım kazanacak kişi Tom.

Der Krieg schwächt und macht ärmer, selbst wenn man gewinnt.

Savaş, sen kazansan bile, seni daha yoksul ve daha güçsüz yapar.

„Ich hätte nie gedacht, dass Tom gewinnt.“ – „Ich auch nicht.“

- "Tom'un kazanacağını hiç düşünmemiştim." "Ben de."
- "Tom'un yeneceğini hiç düşünmemiştim." "Ben de."
- "Tom'un galip geleceğini hiç düşünmemiştim." "Ben de."

Es ist mir egal, ob unsere Mannschaft gewinnt oder nicht.

Bizim takımın kazanması ya da kazanmaması umurumda değil.

Ich mache mir Sorgen, was wohl geschieht, wenn Tom gewinnt.

Tom'un kazanması durumunda ne olacağı konusunda endişeliyim.

Riskiert man nichts, gewinnt man auch nichts. Man muss Mut haben.

Risk almazsanız bir şey kazanamazsınız. Cesur olmanız gerek.

Krieg mit Frauen ist der einzige, den man durch Rückzug gewinnt.

Kadınlar ile olan, geri çekilenin kazandığı tek savaştır.

Ich fresse einen Besen, wenn mein Kandidat die Wahl nicht gewinnt.

Eğer partim seçimi kazanmazsa, dişimi kıracağım.

Es spielt keine Rolle, welches Spiel er spielt: er gewinnt immer.

Onun hangi oyunu oynadığı önemli değil, o her zaman kazanır.

Ich persönlich glaube, dass es völlig egal ist, wer die Wahl gewinnt.

Şahsen, seçimi kimin kazanacağının herhangi bir yaratacağını sanmıyorum.

Tatoeba gewinnt täglich Hunderte oder sogar Tausende von Sätzen und wird so umfangreicher.

Tatoeba günde yüzlerce, hatta binlerce cümle oranında büyür.

In letzter Zeit gibt es Anzeichen dafür, dass die Wirtschaft an Fahrt gewinnt.

Son zamanlarda, ekonominin hızla geliştiğine dair sinyaller bulunmaktadır.

Er ist gewöhnlich direkt und aufrichtig und gewinnt so das Vertrauen der Menschen, auf die er trifft.

O genellikle doğru sözlü ve içten ve bu sebeple onunla tanışanların güvenini kazanır.

- Du gewinnst.
- Ihr gewinnt.
- Sie gewinnen.
- Du bist am Gewinnen.
- Ihr seid am Gewinnen.
- Sie sind am Gewinnen.

Sen kazanıyorsun.

Maria kaufte Tom eine Ausgabe des Buches „Wie man Freunde gewinnt. Die Kunst, beliebt und einflussreich zu werden“ von Dale Carnegie.

Mary Tom'a Dale Carnegie tarafından yazılmış "Nasıl dost kazanılır ve insanları nasıl etkilersin"'in bir kopyasını satın aldı.