Translation of "Brennt" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Brennt" in a sentence and their turkish translations:

Etwas brennt.

Bir şey yanıyor.

Rom brennt.

Roma yanıyor.

Feuer brennt.

Ateş yanar.

Holz brennt.

Ahşap yanar.

Das Haus brennt.

Ev yanıyor.

Der Wald brennt.

Orman yanıyor.

Der Busch brennt.

Çalı yanıyor.

Da brennt was.

Yanan bir şey var.

Holz brennt leicht.

Ahşap kolayca yanar.

Die Motorwarnleuchte brennt.

Motoru kontrol edin ışığı yanıyor.

Papier brennt gut.

Kağıt hızlı yanar.

Papier brennt leicht.

Kağıt kolayca yakar.

Das Feuer brennt.

- Alev yakıyor.
- Ateş yakar.

Die Scheune brennt.

Ahır yanıyor.

Das brennt nicht.

Acil bir durum değil.

Das Hochhaus brennt.

Gökdelen yanıyor.

Das Dach brennt.

Çatı yanıyor.

Tom rief: „Es brennt!“

Tom "Yangın var!" diye bağırdı.

Holz brennt sehr leicht.

Ahşap çok kolay yanar.

Seht! Die Scheune brennt!

Bak, ahır yanıyor!

Oben brennt noch Licht.

Üst katta hâlâ bazı ışıklar var.

Es brennt kein Licht.

Işıklar açık değil.

Trockenes Holz brennt gut.

Kuru ahşap iyi yanar.

O nein! Mein Haus brennt!

Ah, hayır! Evim yanıyor!

Schwefel brennt mit blauer Flamme.

Sülfür mavi bir alevle yanar.

Das Lagerfeuer brennt noch immer.

Kamp ateşi hâlâ yanıyor.

Sieh nur! Der Wagen brennt!

Bak! Araba yanıyor!

In Toms Zimmer brennt Licht.

Tom'un odasındaki ışık yanıyor.

Feuchtes Holz brennt nicht gut.

Islak odun iyi yanmaz.

Der Regenwald am Amazonas brennt.

Amazon ormanları yanıyor.

Das bedeutet, dass es gut brennt.

Bu iyi yanacağı anlamına geliyor.

Der Amazonische Regenwald brennt in Rekordtempo.

Amazon yağmur ormanları rekor seviyede yanıyor.

Der Wald brennt seit drei Tagen.

Orman üç gündür yanıyor.

Meinst du, dass das hier brennt?

- Sence bu yanar mı?
- Bu alev alır mı sence?

- Dies brennt nicht.
- Dies kann nicht brennen.

Bu yanmaz.

Krummes Holz brennt so gut wie gerades.

Eğri ağaç da düz kadar iyi yanar.

- Papier brennt leicht.
- Papier fängt leicht Feuer.

Kağıt kolaylıkla tutuşur.

Es ist schade, dass Beton nicht brennt.

Ne yazık ki beton yanmaz.

Baumwolle brennt zwar hell, aber nicht sehr lange.

Çünkü pamuk iyi yansa da uzun süreli yanmaz.

Aber wir sagen das; Die Sonne brennt heute

ama şöyle diyoruz; bugün güneş çok yakıcı yahu

Niemand kann die Tatsache abstreiten, dass Feuer brennt.

Ateşin yandığı gerçeğini kimse inkar edemez.

- Toms Haus steht in Flammen.
- Toms Haus brennt.

Tom'un evi yanıyor.

- Das Bett brennt!
- Das Bett steht in Flammen!

Yatak yanıyor!

- Toms Auto brennt.
- Toms Auto hat Feuer gefangen.

Tom'un arabası yanıyor.

Mir ist Shampoo in die Augen gekommen. Das brennt!

Gözlerimde biraz şampuan var. O yakıyor!

Tom kann nicht schlafen, ohne dass ein Lämpchen brennt.

Tom bir ışık açık değilken uyuyamaz.

Auf der letzten Seite schrieb Maria: „Das Raumschiff brennt.“

Mary son sayfada yazdı: "Uzay gemisi yanıyor."

- Dieses Holz wird nicht brennen.
- Dieses Holz brennt nicht.

Bu odun yanmaz.

Ich habe etwas Shampoo in den Augen, und es brennt.

Gözlerimde biraz şampuan var ve yakıyor.

Okay, das war eine schlecht Idee. Baumwolle brennt nicht sehr lange.

Tamam, bu kötü bir fikirdi. Pamuk çok uzun süre iyi yanmıyor.

Geduld ist, wenn dein Herz brennt, aber dein Mund schweigen muss.

Sabır, kalbin yandığı halde dilinin sessiz kalmak zorunda olmasıdır.

Und ich werde darauf achten, dass das Feuer die ganze Nacht brennt.

Ayrıca bu ateşin gece boyunca yandığından emin olmalıyım.

Was ist der Unterschied zwischen einer Geige und einem Klavier? Das Klavier brennt länger.

Keman ve piyano arasındaki fark nedir? Piyano daha uzun süre yanar.

- Bitte benutzen Sie diesen Ausgang, wenn es brennt.
- Bei Feuer benutzen Sie bitte diesen Ausgang.

Bir yangın olduğunda, lütfen bu çıkışı kullanın.

Das Atmen wird hier auch schwieriger. Die Fackel brennt auch nicht mehr so hell wie zuvor.

Burada nefes almak da zorlaştı. Bu meşale de artık çok ışık yaymıyor.

Wir halten es und blockieren es, weil wir wissen, dass es brennt, wenn es in die Teekanne geht

O çaydanlığa gittiğinde yanacağını bildiğimiz için onu tutuyoruz ve engelliyoruz