Examples of using "Brennt" in a sentence and their turkish translations:
Bir şey yanıyor.
Roma yanıyor.
Ateş yanar.
Ahşap yanar.
Ev yanıyor.
Orman yanıyor.
Çalı yanıyor.
Yanan bir şey var.
Ahşap kolayca yanar.
Motoru kontrol edin ışığı yanıyor.
Kağıt hızlı yanar.
Kağıt kolayca yakar.
- Alev yakıyor.
- Ateş yakar.
Ahır yanıyor.
Acil bir durum değil.
Gökdelen yanıyor.
Çatı yanıyor.
Tom "Yangın var!" diye bağırdı.
Ahşap çok kolay yanar.
Bak, ahır yanıyor!
Üst katta hâlâ bazı ışıklar var.
Işıklar açık değil.
Kuru ahşap iyi yanar.
Ah, hayır! Evim yanıyor!
Sülfür mavi bir alevle yanar.
Kamp ateşi hâlâ yanıyor.
Bak! Araba yanıyor!
Tom'un odasındaki ışık yanıyor.
Islak odun iyi yanmaz.
Amazon ormanları yanıyor.
Bu iyi yanacağı anlamına geliyor.
Amazon yağmur ormanları rekor seviyede yanıyor.
Orman üç gündür yanıyor.
- Sence bu yanar mı?
- Bu alev alır mı sence?
Bu yanmaz.
Eğri ağaç da düz kadar iyi yanar.
Kağıt kolaylıkla tutuşur.
Ne yazık ki beton yanmaz.
Çünkü pamuk iyi yansa da uzun süreli yanmaz.
ama şöyle diyoruz; bugün güneş çok yakıcı yahu
Ateşin yandığı gerçeğini kimse inkar edemez.
Tom'un evi yanıyor.
Yatak yanıyor!
Tom'un arabası yanıyor.
Gözlerimde biraz şampuan var. O yakıyor!
Tom bir ışık açık değilken uyuyamaz.
Mary son sayfada yazdı: "Uzay gemisi yanıyor."
Bu odun yanmaz.
Gözlerimde biraz şampuan var ve yakıyor.
Tamam, bu kötü bir fikirdi. Pamuk çok uzun süre iyi yanmıyor.
Sabır, kalbin yandığı halde dilinin sessiz kalmak zorunda olmasıdır.
Ayrıca bu ateşin gece boyunca yandığından emin olmalıyım.
Keman ve piyano arasındaki fark nedir? Piyano daha uzun süre yanar.
Bir yangın olduğunda, lütfen bu çıkışı kullanın.
Burada nefes almak da zorlaştı. Bu meşale de artık çok ışık yaymıyor.
O çaydanlığa gittiğinde yanacağını bildiğimiz için onu tutuyoruz ve engelliyoruz