Translation of "Bleibe" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Bleibe" in a sentence and their turkish translations:

Bleibe hier!

Siz arkadaşlar burada kalın.

Ich bleibe.

Kalıyorum.

Ich bleibe hier.

Burada kalacağım.

Ich bleibe nicht.

Kalmıyorum.

- Heute bleibe ich zu Hause.
- Ich bleibe heute zuhause.

Bugün evde kalıyorum.

- Ich bleibe, wenn du willst.
- Ich bleibe, wenn Sie wollen.

İstersen kalırım.

- Ich bleibe heute zu Hause.
- Heute bleibe ich zu Hause.

Ben bugün evde kalacağım.

- Bleibe zuversichtlich!
- Bleib positiv.

Pozitif kalın.

- Ich bleibe.
- Ich bleib’.

Ben kalıyorum.

Ich brauche eine Bleibe.

Kalacak bir yere ihtiyacım var.

Ich bleibe lieber sitzen.

Oturmayı tercih ederim.

Ich bleibe bis übermorgen.

Yarından sonraki güne kadar kalacağım.

Ich bleibe in Italien.

İtalya'da kalıyorum.

Ich bleibe in Osaka.

Osaka'da kalıyorum.

Ich bleibe lieber alleine.

Ben yalnız olmayı tercih ederim.

Tom hatte keine Bleibe.

Tom'un yaşayacak hiçbir yeri yoktu.

Brauchst du eine Bleibe?

- Kalacak bir yere ihtiyacın var mı?
- Kalacak bir yere mi ihtiyacınız var?

Ich bleibe zu Hause.

Evde kalırım.

Ich bleibe bei dir.

Seninle kalıyorum.

- Ich bleibe hier, bis du wiederkommst.
- Ich bleibe hier, bis du zurückkommst.

Sen geri dönünceye kadar burada bekleyeceğim.

Ich bleibe, wenn es regnet.

Eğer yağmur yağarsa kalacağım.

Bleibe mit mir in Verbindung!

Benimle iletişimi koparmayın.

Ich bleibe drei Monate hier.

Üç aydır burada kalıyor olacağım.

Im Ernst, bleibe im Kontakt.

Ciddi olarak irtibatta kal.

An Sonntagen bleibe ich zuhause.

Ben Pazar günleri evde kalırım.

Bleibe noch ein wenig hier!

Burada biraz daha kal.

Bleibe noch ein wenig dort!

Biraz daha orada kal.

Hast du eine Bleibe gefunden?

Yaşayacak bir yer buldun mu?

Ich bleibe hier ein Weilchen.

Ben kısa bir süre için burada kalacağım.

Bleibe ein Weilchen bei mir!

Benimle biraz zaman geçir.

Ich bleibe zwei Tage hier.

İki gün burada kalıyor olacağım.

Ich bleibe hier bis übermorgen.

Öbür güne kadar burada kalacağım.

- Bleiben Sie neugierig.
- Bleibe neugierig.

Merakta kalın.

Ich bleibe, bis Tom geht.

Tom çıkana kadar kalacağım.

Ich bleibe hier nicht lange.

Burada çok kalmayacağım.

Ich dachte, Tom hätte eine Bleibe.

Tom'un yaşayacak bir yeri olduğunu düşündüm.

Beim nächsten Mal bleibe ich länger.

Gelecek sefer daha uzun kalacağım.

Ich bleibe noch weitere drei Tage.

Ben üç gün daha kalacağım.

Ich bleibe hier, bis du wiederkommst.

Sen geri dönene kadar burada kalacağım.

Ich bleibe noch ein, zwei Tage.

Bir veya iki gün daha kalacağım.

Ich bleibe nur einen Tag hier.

Ben yalnızca bir gün için buradayım.

Ich bleibe bei meinem ursprünglichen Plan.

Orijinal planıma bağlı kalıyorum.

Bleibe einfach so, wie du bist!

Olduğun gibi kal.

Bleibe hier und warte auf ihn.

Burada kal ve onu bekle.

Es regnet, deshalb bleibe ich hier.

Yağmur yağıyor, bu yüzden burada kalıyorum.

Ich bleibe drei Monate in Australien.

Üç ay Avustralya'da kalacağım.

- Wenn es morgen regnet, bleibe ich zu Hause.
- Sollte es morgen regnen, bleibe ich daheim.

Yarın yağmur yağarsa, evde kalacağım.

- Hab keine Angst! Ich bleibe bei dir!
- Machen Sie sich keine Sorgen! Ich bleibe bei Ihnen!

Endişelenme. Ben seninle kalacağım.

So lange du hier bist, bleibe ich.

Sen burada olduğun sürece, ben kalacağım.

- Bleibe bitte stehen!
- Bleiben Sie bitte stehen!

Lütfen ayakta kalın.

Ich bleibe dort bis um sechs Uhr.

Saat altıya kadar orada kalacağım.

Wenn es regnet, bleibe ich zu Hause.

Yağmur yağarsa evde kalacağım.

Ich bleibe oft die ganze Nacht wach.

Sık sık gece geç saatlere kadar yatmam.

Am Sonntag bleibe ich immer zu Hause.

Ben pazar günleri her zaman evde kalırım.

Ich bleibe lieber, als dass ich gehe.

Gitmeyi kalmaya tercih ederim.

Wenn es morgen regnet, bleibe ich zu Hause.

- Yarın yağmur yağarsa evde kalacağım.
- Yarın yağmur yağarsa, evde kalacağım.

Ich bleibe bis auf weiteres bei meiner Tante.

- Şimdilik halamla birlikte kalıyorum.
- Şimdilik teyzemle birlikte kalıyorum.

Wenn es übermorgen regnet, bleibe ich zu Hause.

Öbür gün yağmur yağarsa evde kalacağım.

Manchmal bleibe ich drei Stunden lang in Tatoeba.

Bazen Tatoeba'da üç saat kalıyorum.

Bleibe bei dem, was dein Herz dir rät.

Kalbinin sesini dinle.

Tom möchte, dass ich ein paar Tage bleibe.

Tom birkaç gün kalmamı istiyor.

Tom möchte, dass ich ein paar Wochen bleibe.

Tom birkaç hafta kalmamı istiyor.

Ich bleibe eine Weile länger, wenn du willst.

Kalmamı istersen daha uzun bir süre kalırım.

Ich bleibe nur über das Wochenende in Boston.

Sadece hafta sonu için Boston'da olacağım.

Ist es in Ordnung, wenn ich hier bleibe?

- Burada kalabilir miyim?
- Burada kalırsam sorun olur mu?

Wenn es morgen regnet, bleibe ich einfach zuhause.

- Yarın yağmur yağarsa, ben sadece evde kalacağım.
- Yarın yağmur yağarsa evde kalacağım.

Verherrliche den Ozean, aber bleibe auf dem Boden.

Okyanusu öv ama karada kal.

Bevor ich alleine gehe, bleibe ich lieber zu Hause.

Yalnız gitmektense evde kalmayı tercih ederim.

- Bleibt dabei!
- Bleibe dabei!
- Bleiben Sie dabei!
- Bleib dabei!

Onu yapmaya devam et.

Was du auch sagst: bei meiner Meinung bleibe ich.

Ne dersen de, fikrimi değiştirmeyeceğim.

Da ich nicht eingeladen wurde, bleibe ich zu Hause.

Davet edilmediğim için evde kalacağım.

Wir müssen anfangen, uns nach einer neuen Bleibe umzusehen.

Yeni bir yer aramaya başlamamız gerek.

Ich bleibe mindestens noch einen weiteren Tag in Boston.

En azından bir gün daha Boston'da kalacağım.

Ich bleibe lieber zuhause, als in die Hitze hinauszugehen.

Bu sıcak havada dışarıya gitmektense evde kalmayı tercih ederim.

- Ich werde morgen zu Hause bleiben.
- Ich bleibe morgen zu Hause.
- Ich werde morgen zuhause bleiben.
- Morgen bleibe ich zu Hause.

- Ben yarın evde kalacağım.
- Yarın evde kalacağım.

Wenn sie ins Theater geht, dann bleibe ich zu Hause.

Tiyatroya giderse evde kalırım.

Bist du sicher, dass du nicht willst, dass ich bleibe?

Kalmamı istemediğine emin misin?

- Ich bin lieber für mich allein.
- Ich bleibe lieber alleine.

Ben kendi şirketimi tercih ederim.

Tom wollte, dass Maria zu Hause bei den Kindern bleibe.

Tom, Meryem'in evde çocuklarla kalmasını istedi.

Ich bleibe im Bett, weil es draußen zu kalt ist.

Dışarısı aşırı soğuk olduğundan dolayı yatakta dinleniyorum.

- Ich habe so das Gefühl, du willst eigentlich nicht, dass ich bleibe.
- Ich habe so das Gefühl, ihr wollt eigentlich nicht, dass ich bleibe.
- Ich habe so das Gefühl, Sie wollen eigentlich nicht, dass ich bleibe.

Gerçekten kalmamı istemediğine dair içimde bir his var.

Tenzing bat mir eine Bleibe in seinem Haus und Arbeit an.

Tenzing, bana evinde kalmayı ve iş vermeyi teklif etmişti.

Wenn du möchtest, dass ich bleibe, dann sag es mir einfach.

Kalmamı istiyorsan, sadece bana söyle.

Wenn du willst, bleibe ich hier bei dir, bis Tom zurückkommt.

Eğer istersen Tom dönünceye kadar burada seninle kalırım.

Ich habe so viel Arbeit, dass ich eine Stunde länger bleibe.

O kadar çok işim var ki, bir saat daha kalacağım.

Tom wollte, dass Maria als Hausfrau und Mutter zu Hause bleibe.

Tom Mary'nin bir ev hanımı anne olmasını istedi.

- Ich bleibe heute zu Hause.
- Ich werde heute zu Hause bleiben.

Bugün evde kalacağım.

- Ich glaube, ich sollte lieber hierbleiben.
- Ich denke, ich bleibe besser hier.

Sanırım burada kalsam daha iyi olur.

- Bleibe dort, und bewege dich nicht!
- Bleib da, und beweg dich nicht!

Orada kal ve kıpırdama!

Oder ich packe sie am Schwanz und bleibe weit weg von ihrem Kopf.

Ya da kuyruğunu tutmaya ve başından uzak durmaya çalışırım.