Translation of "Bekommt" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Bekommt" in a sentence and their turkish translations:

- Tom bekommt keinen.
- Tom bekommt keine.
- Tom bekommt keins.

Tom birini almıyor.

- Tom bekommt ein gutes Gehalt.
- Tom bekommt einen guten Lohn.

Tom iyi maaş alıyor.

Man bekommt nichts umsonst.

Bir şeyi asla bedava alamazsın.

Er bekommt kalte Füße.

Onun gözü yemiyor.

Maria bekommt ein Kind.

Mary'nin bir bebeği olacak.

Tom bekommt eine Glatze.

Tom kel oluyor.

Tom bekommt kalte Füße.

Tom korkuyor.

Tom bekommt viel Hilfe.

Tom çok yardım alır.

Schweinefleisch bekommt mir nicht.

Pork benimle aynı fikirde değil.

- Mein Vater bekommt langsam eine Glatze.
- Mein Vater bekommt eine Glatze.

Babam kelleşiyor.

Bis man medizinische Hilfe bekommt.

tıbbi yardım alana dek

Doch er bekommt überraschenden Besuch.

...ama sürpriz bir ziyaretçisi var.

Er bekommt einen guten Lohn.

Güzel bir maaş alıyor.

Mein Vater bekommt eine Glatze.

Babam kelleşiyor.

Er bekommt ein gutes Gehalt.

O, yüksek bir maaş alır.

Maria bekommt noch ein Kind.

- Mary bir bebek daha doğuracak.
- Mary bir bebek sahibi daha olacak.

Jeder bekommt, was er verdient.

Herkes hak ettiğini alır.

Meine Frau bekommt ein Baby.

Karım bir çocuk doğuruyor.

Sie bekommt ein hohes Gehalt.

O yüksek bir maaş alır.

Er bekommt ein hohes Gehalt.

O yüksek bir maaş alır.

Tom bekommt ein gutes Gehalt.

Tom yüksek bir maaş alır.

Wer bekommt, was er mag, ist erfolgreich. Wer mag, was er bekommt, ist glücklich.

İstediğini elde eden, başarılıdır. Elde ettiğini seven, mutludur.

Die Fliege bekommt ein wenig Nektar.

Sineğe nektar hediye ediliyor.

Sie bekommt ihr Kind im Juli.

Temmuzda doğuracak.

Er bekommt bestenfalls eine durchschnittliche Note.

En iyi halde ortalama bir not alacak.

Das Klima hier bekommt mir nicht.

Buradaki iklim bana iyi gelmiyor.

Tom bekommt in Französisch gute Noten.

Tom Fransızcada iyi notlar alır.

Sieh zu, dass Tom das bekommt.

Tom'un bunu alacağından emin ol.

Tom bekommt wahrscheinlich nicht viel Besuch.

Tom muhtemelen pek fazla ziyaretçi almaz.

Dieser Raum bekommt wenig Licht ab.

Bu oda biraz güneş ışığı alıyor.

Dieser Raum bekommt nicht viel Sonne.

Bu oda fazla güneş almaz.

Dieser Raum bekommt nicht viel Sonnenschein.

Bu oda fazla güneş ışığı almıyor.

Ihre Haut bekommt schnell einen Sonnenbrand.

Onun cildi kolayca yanar.

Tom bekommt dreimal jährlich eine Sonderzulage.

Tom'a yılda üç kez ikramiye verilir.

Tom bekommt vielleicht keine weitere Chance.

Tom'un başka şansı olmayabilir.

Tom bekommt immer mehr graue Haare.

Tom'un giderek artan sayıda gri saçları var.

- Tom bekommt jeden Tag über 50 Netzzuschriften.
- Tom bekommt täglich mehr als 50 E-Mails.

Tom günde 50'den fazla e-posta alır.

Dann bekommt man ungefähr 1000 solcher Quadrate.

böyle 1.000 kareniz olur.

- Die bekommt man nachgeschmissen.
- Die sind spottbillig.

Onlar beş para etmezler.

Dieses Medikament bekommt man nur auf Rezept.

Bu ilacı reçetesiz satın alamazsınız.

Meine Schwester bekommt im Juni ein Baby.

- Kız kardeşimin haziran ayında bir bebeği olacak.
- Kız kardeşim haziranda bir bebek doğuracak.
- Kız kardeşim haziranda bir çocuk sahibi olacak.

Wo bekommt man das beste frische Brot?

En taze ekmeği nereden alabilirsin?

Wie viele Geschenke bekommt das junge Paar?

Genç çiftler kaç tane hediye alabilir?

Tom bekommt viel Hilfe von seinen Freunden.

Tom arkadaşlarından çok yardım alır.

Dieser Raum bekommt nicht viel Sonne ab.

Bu oda çok fazla güneş ışığı almaz.

Dieses Zimmer bekommt nicht viel Licht ab.

Bu oda çok güneş almaz.

Meine Cousine bekommt nächsten Monat ein Baby.

Kuzenim gelecek ay bir çocuk sahibi oluyor.

Meine Stimme bekommt Tom ganz sicher nicht!

Tom kesinlikle benim oyumu almayacak.

Tom bekommt den Ring nicht vom Finger.

Tom yüzüğünü parmağından çıkaramıyor.

Maria bekommt zum zweiten Mal ein Kind.

Mary ikinci çocuğuna hamile.

Maria bekommt alle drei Monate eine Botoxspritze.

Mary her 3 ayda bir Botox enjeksiyonları alır.

- Ich werde dafür sorgen, dass Tom deine Nachricht bekommt.
- Ich werde dafür sorgen, dass Tom Ihre Nachricht bekommt.

Tom'un senin mesajını aldığından emin olacağım.

Jetzt sorgte ich mich: "Wie bekommt er Essen?"

"Nasıl yemek buluyor?" diye endişeleniyorum.

- Er bekommt eine Glatze.
- Er verliert seine Haare.

O kelleşiyor.

- Es ist nichts umsonst.
- Man bekommt nichts umsonst.

- Kimse babasının hayrına bir şey yapmaz.
- Her şeyin bir karşılığı vardır.
- Her şeyin bir bedeli vardır.

Ich weiß nicht, wo man importierten Käse bekommt.

Nereden ithal peynir alacağımı bilmiyorum.

- Was bekommt der Gewinner?
- Was kriegt der Gewinner?

Kazanan ne alıyor?

Er bekommt alles, weil er ein Arschkriecher ist.

O bir dalkavuk olduğu için her şeyi alır.

Maria bekommt für gewöhnlich das, was sie will.

Mary genellikle ne isterse alır.

bekommt man die Hektik weniger gut in den Griff.

meşguliyetinizle daha az başa çıkabilmeniz.

Kommt es in den Blutkreislauf, bekommt man eine Infektion

Kanınıza girdikten sonra enfeksiyon kaparsınız

Ich weiß auch nicht, wer diese Bilder bekommt, aber?

aynı zamanda o görüntüleri kim alır bilmiyorum ama?

Gott macht gesund, und der Doktor bekommt das Geld.

Allah seni sağlıklı yapar ve doktor paranı alır.

Sonntags und an öffentlichen Feiertagen bekommt Tom doppelten Lohn.

Pazar günleri ve remi tatil günlerinde Tom'a çift gündelik verilir.

Hör auf zu schreien! Da bekommt man ja Kopfschmerzen!

Kes bağırmayı! Başımı ağrıtıyorsun.

- Dieser Stoff reißt leicht.
- Dieser Stoff bekommt schnell Risse.

Bu kumaş kolay yırtılır.

Du kennst das sicher, bekommt man Hunger, schwinden die Kräfte. 

Acıkmaya başladığınızda kendinizi güçsüz hissetmek nasıldır bilirsiniz.

Wenn Tom Maria anzurufen versucht, bekommt er immer ein Besetzzeichen.

Tom Mary'yi her aradığında bir meşgul sinyali alıyor.

Man bekommt keine Arbeit, wenn man keine nützlichen Fertigkeiten besitzt.

Faydalı yeteneklerin yoksa bir iş alamazsın.

Maria ist hübscher als Elke und bekommt auch bessere Noten.

Mary daha güzeldir ve Alice'ten daha iyi notlar alır.

- Warum bekommst du keines?
- Warum bekommst du keinen?
- Warum bekommst du keins?
- Warum bekommen Sie keinen?
- Warum bekommen Sie keine?
- Warum bekommen Sie keins?
- Warum bekommt ihr keins?
- Warum bekommt ihr keinen?
- Warum bekommt ihr keine?

Neden bir tane almıyorsun?

Du kennst das sicher, wenn man Hunger bekommt, schwinden die Kräfte.

Acıkmaya başladığınızda kendinizi güçsüz hissetmek nasıldır bilirsiniz.

Man ist wie ein Detektiv. Langsam bekommt man alle Hinweise zusammen.

Dedektiflik gibi. Tüm ipuçlarını yavaşça topluyorsun.

Ich werde es dir sagen, wenn Tom die Arbeit nicht bekommt.

Tom işi almazsa, ben size söylerim.

- Immer setzt sie ihren Kopf durch.
- Sie bekommt immer ihren Willen.

O, her zaman kendi yolundan gider.

Wenn man sich selbst achtet, bekommt man auch Respekt von anderen.

Eğer kendinize saygınız varsa, o zaman başkalarından saygı alacaksınız.

- Dieses Zimmer ist sehr sonnig.
- Dieses Zimmer bekommt viel Sonnenschein ab.

Bu oda bol güneş ışığı alır.

Zuallererst muss man in so einer Situation verhindern, dass man Panik bekommt.

Bu durumdayken yapılacak ilk şey, panik hissiyle mücadele etmektir.

Und du kennst das sicher, bekommt man Hunger, dann schwinden die Kräfte.

Acıkmaya başladığınızda, kendinizi güçsüz hissetmek nasıldır bilirsiniz.

Bekommt man etwas weniger Sauerstoff, fängt das Gehirn an, einem etwas vorzuspielen.

Sorun şu ki daha az oksijen almaya başladığıızda, zihniniz sizinle oyunlar oynamaya başlar.

Entweder bekommt es Insiderinformationen oder kommt aus der richtigen Zukunft, sagen sie

Ya içeriden bilgi alıyor ya da dedikleri doğru gelecekten geliyor

Eine chronische Wunde ist im Wesentlichen, wenn jemand eine normale Wunde bekommt,

normal bir şekilde yaralanan insanın yarasının

- Vergeudete Zeit bekommt man nicht zurück.
- Man kann verschwendete Zeit nicht zurückgewinnen.

Harcanmış zamanı geri alamazsın.

Ob Tom die Stelle in Boston bekommt, steht noch in den Sternen.

- Tom'un Boston'daki işi alıp almayacağına hala karar verilmedi.
- Tom'un Boston'daki işi alıp almayacağı henüz kararlaştırılmadı.

- Du bekommst dein Geld.
- Sie bekommen Ihr Geld.
- Ihr bekommt euer Geld.

Paranı alacaksın.

Man kann nie im Voraus wissen, wann er wieder einen Wutanfall bekommt.

Onun ne zaman sinir krizi geçireceğini hiçbir zaman önceden kestiremezsin.

Ist es richtig, dass dieser den Job bekommt, den er so gerne will?

Bu adamın almayı umduğu işi alması doğru mu?

- Sie bekommt nächsten Monat ein Baby.
- Sie wird nächsten Monat ein Kind gebären.

Önümüzdeki ay onun bir bebeği olacak.

Wenn man seinen Hund im Park frei herumlaufen lässt, bekommt man eine Strafe.

Köpeğinizin parkta serbest dolaşmasına izin verirseniz, para cezası alırsınız.

Man kann Sätze mit bestimmten Wörtern suchen und bekommt Übersetzungen für diese Sätze.

Belirli bir kelimeyi içeren cümleleri arayabilirsiniz ve bu cümleler için çeviriler alabilirsiniz.

Kandidatin 3 bekommt aber keine Stimme. Insgesamt  wurden hier also alle sieben Stimmen vergeben.

3. aday oy almıyor. Toplamda yedi oy da burada verildi.

- Er verdient gutes Geld.
- Er hat ein gutes Einkommen.
- Er bekommt einen guten Lohn.

- O iyi bir aylık kazanıyor.
- Güzel bir maaş alıyor.

Tom ist der Letzte, von dem ich erwartet hätte, dass er einen Herzanfall bekommt.

Tom, kalp krizi geçirmesini umduğum en son kişidir.

Die Kaki ist sehr nahrhaft und eine Delikatesse, aber manchmal bekommt man eine saure.

Trabzon hurmaları son derece besleyicidir ve harika bir lezzeti vardır, ama bazen ekşi bir tane alırsın.

Wenn man nicht die richtige Frage stellt, bekommt man auch nicht die richtige Antwort.

Doğru soruyu sormazsan doğru yanıtı alamazsın.

Entweder bekommt man einen Freund fürs Leben oder man erhält eine Lektion fürs Leben.

Ya yaşam boyu bir dost ya hayat boyu bir ders.

- Dieses Medikament kann man nicht ohne Rezept kaufen.
- Dieses Medikament bekommt man nur auf Rezept.

Bu ilacı reçetesiz satın alamazsın.