Translation of "Gehalt" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Gehalt" in a sentence and their turkish translations:

Tom hat ein ordentliches Gehalt.

Tom'un makul bir maaşı vardır.

Er bekommt ein gutes Gehalt.

O, yüksek bir maaş alır.

Ich beziehe ein wöchentliches Gehalt.

Maaşımı haftalık alıyorum.

Wer zahlt dir dein Gehalt?

Maaşını kim ödüyor?

Tom bezieht ein sechsstelliges Gehalt.

Tom'un altı haneli maaşı var.

Sie bekommt ein hohes Gehalt.

O yüksek bir maaş alır.

Er bekommt ein hohes Gehalt.

O yüksek bir maaş alır.

Tom bekommt ein gutes Gehalt.

Tom yüksek bir maaş alır.

Vater übergibt Mutter sein ganzes Gehalt.

Baba tüm maaşını anneye veriyor.

Ich bin mit meinem Gehalt zufrieden.

Maaşımdan memnunum.

Tom erhält ein sehr hohes Gehalt.

Tom çok yüksek bir maaş alıyor.

Ich verzichte freiwillig auf mein Gehalt.

Maaşımdan feragat ediyorum.

Ich habe gestern mein Gehalt bekommen.

Dün maaşımı aldım.

Tom hat ein sehr ordentliches Gehalt.

Tom'un çok yeterli maaşı var.

Tom bat um ein höheres Gehalt.

Tom, daha yüksek bir maaş istedi.

Was für ein Gehalt bieten Sie?

Ne maaş teklif ediyorsun?

Wir können Ihnen kein höheres Gehalt anbieten.

Sana daha yüksek bir maaş öneremeyiz.

Tom ist mit seinem derzeitigen Gehalt zufrieden.

Tom bugünkü maaşından memnun.

Bist du mit deinem gegenwärtigen Gehalt zufrieden?

Şu anki maaşından memnun musun?

Ich komme mit einem kleinen Gehalt aus.

Küçük bir aylıkla geçinebilirim.

Das Gehalt dieses Monats betrug 200.000 Yen.

Bu ayın maaşı 200.000 yen oldu.

Hält dein Gehalt mit der Inflation Schritt?

Maaşın enflasyona ayak uyduruyor mu?

Sein Gehalt wurde um zehn Prozent erhöht.

Onun maaşı yüzde on artırıldı.

Er ist mit seinem derzeitigen Gehalt nicht zufrieden.

O, şimdiki maaşından memnun değil.

Tom ist mit seinem derzeitigen Gehalt vollends zufrieden.

Tom şu anki aylığından tamamen memnun.

Dein Gehalt ist etwa doppelt so hoch wie meins.

Geliriniz yaklaşık olarak benimkinin iki katı kadar büyük.

Mein Gehalt erlaubt es uns nicht, extravagant zu leben.

Benim maaşım bizim müsrifçe yaşamamıza izin vermez.

In den meisten Ländern beziehen Lehrer kein hohes Gehalt.

Birçok ülkelerde öğretmenler yüksek ücretler almaz.

Sein Gehalt kann mit der Inflation nicht Schritt halten.

Onun aylığı enflasyona ayak uyduramıyor.

Mein Gehalt ist nicht so hoch, wie du glaubst.

Maaşım olduğunu düşündüğün kadar yüksek değil.

Das Gehalt richtet sich nach dem Alter und der Berufserfahrung.

Maaş yaş ve deneyime göre tespit edilir.

Sein geringes Gehalt hindert ihn daran, das Haus zu kaufen.

Onun düşük maaşı onun ev satın almasını engeller.

Eine Sache, die sich nicht ändern will, ist mein Gehalt.

Tek şey maaşımın değişmeyecek olması.

Sein Gehalt ist doppelt so hoch wie vor sieben Jahren.

Onun maaşı yedi sene öncesinin iki katı.

Das Gehalt eines Lehrers ist niedriger als das eines Anwalts.

Öğretmen maaşı avukat maaşından daha düşük.

Sie beklagt sich immer über das niedrige Gehalt ihres Mannes.

O her zaman kocasının düşük maaşından şikayet ediyor.

Das Gehalt eines Lehrers ist niedriger als das eines Rechtsanwalts.

Bir öğretmenin maaşı bir avukatınkinden daha azdır.

- Tom bekommt ein gutes Gehalt.
- Tom bekommt einen guten Lohn.

Tom iyi maaş alıyor.

Im Lehrerfilm gibt es einen Lehrer, der nicht genug Gehalt hat

öğretmen filminde ise maaşı yetmeyen bir öğretmen var

Tom hatte Schwierigkeiten, mit seinem Gehalt über die Runden zu kommen.

Tom maaşı ile geçinmede zorluk yaşadı.

Tom wechselte zu einer Firma, die ihm ein höheres Gehalt anbot.

Tom daha yüksek maaş öneren bir şirkete taşındı.

- Wir sollten Tom eine Gehaltserhöhung geben.
- Wir sollten Toms Gehalt erhöhen.

Tom'a bir zam vermeliyiz.

Kaum dass sie ihr Gehalt erhalten hatte, gab sie es alles aus.

- Aylığını alır almaz, onun hepsini harcadı.
- Maaşını aldığı gibi hepsini harcadı.

- Ich bin mit meinem Gehalt zufrieden.
- Ich bin mit meinem Lohn zufrieden.

Maaşımdan memnunum.

Die Natur ist das einzige Buch, das auf allen Blättern großen Gehalt bietet.

Doğa her sayfada büyük bir içerik sağlayan tek kitaptır.

- Vater übergibt Mutter sein ganzes Gehalt.
- Mein Vater gibt meiner Mutter seinen ganzen Lohn.

Babam tüm maaşını anneme veriyor.

Bei deinem großen Gehalt schätze ich, dass du mittlerweile eine ganz schöne Summe angespart hast.

Bu yüksek maaşınla epey birikim yapmışsındır diye tahmin ediyorum.

Ich denke nicht, dass viele Leute sagen können, dass sie mit ihrem Gehalt zufrieden sind.

Birçok insanın aylığından tatmin olduğunu söyleyebileceğini sanmıyorum.

Leider wurde er von Istanbul nach Anatolien berufen und sein Gehalt reicht nicht aus, um in Istanbul zu leben.

anadoludan İstanbul'a tayini çıkmış ve maaşı İstanbul'da yaşamak için yetmiyor malesef

Wissenschaftler haben entdeckt, dass die Temperatur und der CO₂-Gehalt der Luft im ganzen Lauf der Erdgeschichte eng miteinander verknüpft sind.

Bilimciler dünya'nın tarihi boyunca, sıcaklık ve havadaki CO2 seviyelerinin yakından bağlantılı olduğunu öğrendiler.