Translation of "Vivre" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Vivre" in a sentence and their turkish translations:

Vivre sans espoir, c'est cesser de vivre.

Umutsuz yaşamak yaşamayı bırakmaktır.

- Où voudrais-tu vivre ?
- Où voudriez-vous vivre ?

Nerede yaşamak istersin?

- Où aimeriez-vous vivre ?
- Où aimerais-tu vivre ?

Nerede yaşamak istersiniz?

- Tu aimes vivre dangereusement ?
- Vous aimez vivre dangereusement ?

Tehlikeli bir şekilde yaşamaktan zevk alır mısın?

- Es-tu fatigué de vivre ?
- Êtes-vous fatigué de vivre ?
- Êtes-vous fatigués de vivre ?
- Êtes-vous fatiguée de vivre ?
- Êtes-vous fatiguées de vivre ?
- Es-tu fatiguée de vivre ?

Yaşamaktan bıktın mı?

J'aime vivre ici.

Burada yaşamayı seviyorum.

Tom voulait vivre.

Tom yaşamak istiyordu.

Je veux vivre.

Ben yaşamak istiyorum.

Tom veut vivre.

Tom yaşamak istiyor.

Tom va vivre.

Tom yaşayacak.

Laissez-moi vivre.

Yaşamama izin ver.

Comment vivre ainsi ?

Böyle nasıl yaşıyorsun?

J'aime vivre dangereusement.

Ben hayatı uçlarda yaşamayı severim.

Nous voulons vivre.

Biz yaşamak istiyoruz.

Nous devons vivre avec frugalité pour que d'autres puissent vivre.

Basit yaşamalıyız, böylece diğerleri de basit yaşayabilir.

- Voudriez-vous vivre comme cela ?
- Voudrais-tu vivre comme ça ?

Böyle yaşamak ister misiniz?

- Il te faut vivre avec.
- Il vous faut vivre avec.

Onunla yaşamayı öğrenmek zorundasın.

- Tu aimes vraiment vivre dangereusement.
- Vous aimez vraiment vivre dangereusement.

Tehlikeli bir şekilde yaşamaktan hoşlanıyorsun.

- Veux-tu vivre à Bombay ?
- Voulez-vous vivre à Bombay ?

Bombay'da yaşamak ister misin?

- Je n'aime pas vivre seule.
- Je n'aime pas vivre seul.

Tek yaşamayı sevmiyorum.

- N'aimeriez-vous pas vivre ici ?
- N'aimerais-tu pas vivre ici ?

Burada yaşamış olmayı dilemez misin?

Il faut manger pour vivre, et non vivre pour manger.

Yaşamak için yemelisin.Yemek için yaşamamalısın.

- As-tu plaisir à vivre ainsi ?
- Prends-tu plaisir à vivre ainsi ?
- Avez-vous plaisir à vivre ainsi ?
- Prenez-vous plaisir à vivre ainsi ?

Böyle yaşamak hoşuna gidiyor mu?

J'espère pouvoir vivre longtemps.

Umarım çok uzun yaşarım.

Mais j’apprends à vivre

Bedeli hesaplamadan, nedenler olmadan

Vivre libre ou mourir.

Özgür yaşa veya öl.

J'adore vivre avec toi.

Seninle yaşamaktan hoşlanıyorum.

J'aimerais vivre en Islande.

Ben, İzlanda'da yaşamak istiyorum.

Il travaille pour vivre.

O, yaşamı için çalışıyor.

J'aime vivre avec Tom.

Tom'la birlikte yaşamayı seviyorum.

J'aimerais vivre en Italie.

İtalya'da yaşamak isterim.

Nous voulons vivre ici.

Burada yaşamak istiyoruz.

Je veux vivre ici.

Burada yaşamak istiyorum.

Je mange pour vivre.

Ben yaşamak için yerim.

J'aimerais vivre en Australie.

Avustralya'da yaşamak istiyorum.

Tom veut vivre seul.

Tom kendi başına yaşamak istiyor.

Vivre en ville est assez différent de vivre à la campagne.

Şehirde yaşamak kırsalda yaşamaktan oldukça farklıdır.

Les gens travaillent pour vivre, au lieu de vivre pour travailler.

İnsanlar çalışmak için yaşama yerine yaşamak için çalışıyorlar.

- Je ne peux pas vivre comme ça.
- Je ne peux vivre ainsi.
- Je ne peux pas vivre ainsi.

Ben o tür bir hayat yaşayamam.

- Je voudrais vivre dans une grande ville.
- J'aimerais vivre dans une grande ville.
- Je désire vivre dans une métropole.
- Je veux vivre dans une métropole.
- Je veux vivre dans une grande ville.

Büyük bir kentte yaşamak isterim.

- On mange pour vivre.
- Nous mangeons de sorte que nous pouvons vivre.
- Nous mangeons de manière à pouvoir vivre.

- Yaşayabilmek için yeriz.
- Biz yeriz bu yüzden yaşayabiliriz.

- Je me suis habitué à vivre seul.
- Je suis habitué à vivre seul.
- Je suis habituée à vivre seule.

- Yalnız yaşamaya alışkınım.
- Tek başıma yaşamaya alışığım.

- Je suis habitué à vivre seul.
- Je suis habituée à vivre seule.

Yalnız yaşamaya alışkınım.

- J'aimerais vivre près de ta maison.
- J'aimerais vivre près de chez vous.

Senin evine yakın yaşamak istiyorum.

- Pourquoi quelqu'un voudrait-il vivre là ?
- Pourquoi quelqu'un voudrait-il y vivre ?

Neden biri orada yaşamak ister?

- Tu pourrais venir vivre avec moi.
- Tu pouvais venir vivre avec moi.

Gelip benimle yaşayabilirsin.

- Je suis vraiment fatigué de vivre.
- Je suis vraiment fatiguée de vivre.

Gerçekten yaşamaktan bıktım.

- J'ai appris à vivre sans elle.
- J’ai appris à vivre sans elle.

Onsuz yaşamayı öğrendim.

- J'ai trouvé un endroit où vivre.
- J'ai trouvé un lieu pour vivre.

Yaşayacak bir yer buldum.

- Vous ne méritez pas de vivre.
- Tu ne mérites pas de vivre.

- Yaşamayı hak etmiyorsun.
- Yaşamayı hak etmiyorsunuz.

- Vivre avec elles n'est pas facile.
- Vivre avec eux n'est pas facile.

Onlarla yaşamak kolay değil.

- Tu es ma raison de vivre.
- Vous êtes ma raison de vivre.

Sen benim yaşam amacımsın.

- Je veux vivre dans une ville.
- Je veux vivre dans une commune.

Bir kentte yaşamak istiyorum.

- On ne peut vivre sans eau.
- On ne peut pas vivre sans eau.
- Vous ne pouvez pas vivre sans eau.

Sen susuz yaşayamazsın.

J'aurais aimé arrêter de vivre.

Birden yok olsam, bundan mutlu olurdum.

Et vivre jusqu'à 100 ans.

100 yıla kadar da yaşayabilir.

Peut vivre dans son corps

yaşayabiliyor onun vücudunda

Il ne doit pas vivre.

O yaşamamalı.

Vivre sans air est impossible.

Havasız yaşamak imkansızdır.

J'ai commencé à vivre seul.

Tek başıma yaşamaya başladım.

Il aime vivre à Tokyo.

O Tokyo'da yaşamayı seviyor.

Je veux vivre en ville.

Şehirde yaşamak istiyorum.

Je suis facile à vivre.

Yumuşak başlıyım.

Je ne veux pas vivre.

Yaşamak istemiyorum.

Je veux vivre en Australie.

Avustralya'da yaşamak istiyorum.

Elle veut vivre en ville.

- O, şehirde yaşamak istiyor.
- Şehirde yaşamak istiyor.

Il gagne de quoi vivre.

O, hayatını kazanıyor.

Nous pouvons vivre avec ça.

Biz onunla yaşayabiliriz.

Tu peux vivre avec moi.

Benimle birlikte yaşayabilirsin.

Tom n'aime pas vivre seul.

Tom yalnız yaşamayı sevmiyor.

Tom aime vivre à Boston.

Tom Boston'da yaşamayı seviyor.

Je n'aime pas vivre ici.

Burada yaşamayı sevmiyorum.

Je veux vivre pour toujours.

Ebediyen yaşamak istiyorum.

Je ne veux vivre ici.

Burada yaşamak istemiyorum.

Je veux vivre à Tampa.

Tampa'da yaşamak istiyorum.

J'aimerais vivre à New York.

New York'ta yaşamak istiyorum.

Peut-on vivre sans amour?

Aşksız yaşanır mı?

Vivre ici n'est pas facile.

Burada yaşamak kolay değil.

Je peux vivre sans eau.

Susuz yaşayabilirim.

Je voudrais vivre au Brésil.

Brezilya'da yaşamak isterdim.

Je veux vivre au Brésil.

Ben Brezilya'da yaşamak istiyorum.

Je veux venir vivre ici.

Gelmek ve burada yaşamak istiyorum.

Vivre à Boston nous manquera.

Boston'da yaşamayı özleyeceğiz.

Il faut manger pour vivre.

Bizim yaşamak için yemek yememiz gerekir.

J'aimerais vivre dans cette maison.

O evde yaşamak istiyorum.