Translation of "Prit" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Prit" in a sentence and their turkish translations:

- Tom prit rapidement une douche.
- Tom prit une douche rapide.

Tom hızlı bir duş aldı.

L'homme prit mon bras.

Adam kolumu tuttu.

Tom prit le poste.

Tom işi aldı.

Le feu prit instantanément.

Yangın aniden başladı.

Tom prit une douche.

Tom bir duş aldı.

Il prit un raccourci.

O, kestirmeden gitti.

Le rideau prit feu.

Perde tutuştu.

Elle prit son livre.

O onun kitabını aldı.

Il prit trois poissons.

O üç balık yakaladı.

Et prit Milet par siège.

ve Milet'i kuşatma ile aldı.

L'hospitalisation du patient prit fin.

Hasta hastaneden taburcu edildi.

Le docteur prit mon pouls.

Doktor nabzıma baktı.

Elle prit la nouvelle calmement.

O haberi sakin bir şekilde aldı.

Il prit un air grave.

O, sert görünüyor.

Elle prit soin de l'enfant.

Çocuğa o baktı.

Elle prit une profonde respiration.

O, derin bir nefes aldı.

Elle sourit et prit congé.

O, gülümsedi ve hoşça kal dedi.

Une infirmière prit ma température.

Bir hemşire ateşimi ölçtü.

Il prit une profonde inspiration.

O, derin bir nefes aldı.

Ma mère prit ma température.

Annem ateşimi ölçtü.

Il prit l'ascenseur avec elle.

Onunla asansöre bindi.

Le chasseur prit le renard.

Avcı, tilkiyi yakaladı.

Elle prit soin de mon chien.

O, benim köpeğime baktı.

Elle me prit pour mon frère.

O beni erkek kardeşim sandı.

Il prit un jour de congé.

O bir gün izin aldı.

Elle prit un livre de l'étagère.

Raftan bir kitap indirdi.

Il prit un livre de l'étagère.

O, raftan bir kitap aldı.

Il me prit par le bras.

O beni kolumdan yakaladı.

Il me prit pour ma mère.

- O beni annem sandı.
- O, beni annem sandı.

Tom la prit dans ses bras.

Tom onu ​​kollarına aldı.

- Père prit place au bout de la table.
- Papa prit place au bout de la table.

Babam yerini masanın başına aldı.

- Elle prit congé de son ami en pleurs.
- Elle prit congé de son ami, en pleurs.

Gözyaşları içinde arkadaşından ayrıldı.

Notre armée prit le royaume par surprise.

Ordumuz krallığa baskın yaptı.

L'homme prit le garçon par la main.

Adam çocuğu elinden tuttu.

Elle prit l'un des vases en verre.

Cam vazolardan birini aldı.

Il prit un taxi pour la gare.

O, istasyona gitmek için bir taksiye bindi.

Il le prit pour un reproche implicite.

Anlaşilan onu bir azarlama zannetti.

Tom prit des notes pendant la réunion.

Tom toplantı sırasında notlar aldı.

Il prit le peu d'argent que j'avais.

O, sahip olduğum az parayı aldı.

Il prit une photo du beau paysage.

Güzel manzaranın bir fotoğrafını çekti.

Il prit tout à coup la parole.

Birdenbire, o konuştu.

L'autre équipe nous prit à la légère.

Öteki takım bizi hafife aldı.

Elle prit le stylo et écrivit l'adresse.

Kalemi alıp adresi yazdı.

Il prit une photo de la famille.

Ailenin bir fotoğrafını çekti.

Cela nous prit deux heures d'atteindre Tokyo.

- Tokyo'ya varmamız iki saat aldı.
- Tokyo'ya gitmemiz iki saat sürdü.

Elle prit le taxi pour le musée.

- O, müzeye gitmek için taksi tuttu.
- O, müzeye gitmek için taksi çevirdi.

Thomas prit quelques baies et les mangea.

Tom bazı ufak meyveler topladı ve onları yedi.

Il prit sa retraite à soixante ans.

Altmış yaşında emekliliğe hak kazandı.

John Adams prit ses fonctions en 1797.

John Adams, 1797 yılında göreve başladı.

L'attaque de l'ennemi prit fin à l'aube.

Düşman saldırısı şafakta sona erdi.

La voiture de Tom a prit feu.

Tom'un arabası alev aldı.

Le garçon prit plaisir à peindre un tableau.

Çocuk bir resim çizmekten zevk aldı.

Lorsque la sonnerie retentit, le public prit place.

Zil çaldığında seyirciler koltuklarına oturdular.

L'explication de chaque fait prit beaucoup de temps.

Her gerçeğin açıklanması uzun zaman aldı.

Le prêtre prit la place de l'homme malade.

Rahip hasta adamın yerini aldı.

Il ne prit pas part à la rencontre.

O, toplantıya katılmadı.

Elle prit peur à la vue du cadavre.

Kadavrayı görünce korktu.

Il se dressa et prit une longue inspiration.

O, durdu ve derin bir nefes aldı.

Il ne prit pas part à la discussion.

O, tartışmaya katılmadı.

Le policier prit le cambrioleur sur le fait.

Polis, hırsızı suç üstü yakaladı.

Il prit la fuite de peur d'être arrêté.

O tutuklanmasın diye kaçtı.

Il prit un miroir et examina sa langue.

O bir ayna aldı ve dilini inceledi.

Un essaim de frelons s'en prit aux enfants.

Bir eşekarısı bulutu çocuklara doğru yöneldi.

La question de Tom prit Mary par surprise.

Tom'un sorusu Mary'yi tamamen hazırlıksız yakaladı.

- La maison prit feu.
- La maison a pris feu.

Ev yandı.

- Elle a pris son livre.
- Elle prit son livre.

O kitabını aldı.

- Tom a pris une décision.
- Tom prit une décision.

Tom karar verdi.

- Il prit son temps.
- Il a pris son temps.

İstediği gibi zaman harcadı.

Il prit son crayon et se mit à écrire.

Kurşun kalemini aldı ve yazmaya başladı.

Après six jeux, Sampras prit l'avantage sur son rival.

Altı oyun sonra, Sampras rakibinden üstündü.

- Il prit une profonde inspiration.
- Il a profondément respiré.

- Derin derin soludu.
- Derince bir nefes aldı.

- Elle a pris une douche.
- Elle prit une douche.

Duş aldı.

À l'âge de soixante ans, il prit sa retraite.

Altmışında emekli oldu.

- Alain a pris une décision.
- Alain prit une décision.

Alain bir karar verdi.

Il prit un miroir et se regarda la langue.

Bir ayna aldı ve diline baktı.

Il prit une photo de moi avec son appareil.

Kamerayla resimlerimi çekti.

Tom prit place derrière le volant et s'en alla.

Tom sürücünün yerine oturdu ve uzaklaştı.

Marie prit une photo et l'envoya à son amie.

Mary bir resim çekti ve onu arkadaşına gönderdi.

- Tom prit trois photos.
- Tom a pris trois photos.

Tom üç fotoğraf çekti.

Marie prit sa fille dans ses bras pour la réconforter.

Mary onu rahatlatmak için kızını kollarına aldı.

Une petite fille se prit les doigts dans la porte.

Bir küçük kız parmaklarını kapıda sıkıştırdı.

Elle prit une fleur du vase et me la tendit.

Vazodan bir çiçek aldı ve bana uzattı.

Un cessez-le-feu prit effet quelques heures plus tard.

Bir ateşkes birkaç saat sonra başladı.

Elle prit deux semaines de congés et visita la Chine.

O iki hafta izin aldı ve Çin'i ziyaret etti

Laver la voiture prit plus de temps que nous l'escomptions.

Arabayı yıkamak beklediğimizden daha uzun zaman aldı.

Tom prit les mains de Marie et les tenait fermement.

Tom Mary'nin ellerini aldı, ve onları sıkıca tuttuç

- Le taxi prit deux passagers.
- Le taxi a pris deux passagers.

Taksi iki yolcu aldı.

Cette tâche me prit plus de temps que je n'avais prévu.

Ödev, düşündüğümden daha fazla vaktimi aldı.

- Elle m'a pris par la main.
- Elle me prit la main.

- O benim elimi tuttu.
- O, elimi tuttu.

Il prit en charge l'affaire familiale après que son père mourut.

Babasının ölümünden sonra aile şirketinin sorumluğunu üstüne aldı.

- Il prit une profonde inspiration.
- Il a pris une grande respiration.

O derin bir nefes aldı.