Translation of "Marchait" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Marchait" in a sentence and their turkish translations:

Il marchait tranquillement.

O sessizce yürüdü.

Il marchait vite.

O, hızla yürüdü.

- Il marchait à un rythme rapide.
- Il marchait vite.

O büyük bir hızla yürüdü.

Il marchait en boitant.

O aksayarak yürüdü.

Il marchait devant moi.

O, benim önümde yürüdü.

Il marchait pieds nus.

Çıplak ayak yürüdü.

Ken marchait avec des béquilles.

Ken koltuk değnekleriyle yürüdü.

Il marchait devant la voiture.

O, arabanın önünde yürüyordu.

Tom marchait lentement la tête baissée.

Tom baş aşağı yavaş yavaş yürüyordu.

Tom marchait dans la salle d'audience.

Tom mahkeme salonuna yürüdü.

Et que Bennigsen marchait également de Dresde.

ve Bennigsen Dresden'den yürüyüşe başlamıştı.

Il marchait un bâton à la main.

Elinde bir bastonla yürüyordu.

Il marchait le long de la rivière.

O, nehir boyunca yürüdü.

Il marchait lentement pour que l'enfant puisse suivre.

O, çocuklar izleyebilsin diye yavaşça yürüdü.

Si Lise marchait à travers un de de ces champs

Lisa elmas arazisinde yürüyor olsa

C'était la première fois que l'homme marchait sur la Lune.

Bir insan ayda ilk kez yürüyüş yaptı.

- Il marchait lentement dans la rue.
- Il descendait lentement la rue.

O, caddeden aşağıya yavaşça yürüyordu.

- Il avait marché durant des heures.
- Ça faisait des heures qu'il marchait.

- O saatlerdir yürümekteydi.
- Saatlerdir yürüyordu.

- Il marchait dans la rue.
- Il chemina le long de la rue.

O, cadde boyunca yürüdü.

Pour une certaine raison le microphone ne marchait pas tout à l'heure.

Az önce mikrofonum çalışmadı, sebebini bilmiyorum.

La dernière fois que j'ai vu Tom, il marchait avec des béquilles.

Tom'u son gördüğümde, koltuk değnekleriyle yürüyordu.

Le lion marchait de long en large, dans sa cage, toute la journée.

Aslan bütün gün kafesinin içinde ileri geri yürüdü.

Dans cette confrontation, le rhinocéros attaque un villageois qui marchait à travers une rizière.

Bu karşılaşmada, saldıran gergedan pirinç tarlasından geçen Hintli bir köylüyü hedef alıyor.

À la fin de la retraite, il marchait à pied, les doigts gelés. Quand

Geri çekilmenin sonunda parmakları donmuş halde yürüyerek yürüyordu.

Elle a dit qu'elle marchait dans les bois à la recherche de fleurs sauvages.

O, ormanda yürüdüğünü, yabani çiçekler aradığını söyledi.