Translation of "Brillant" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Brillant" in a sentence and their turkish translations:

Quel brillant orateur !

Ne ilham verici bir konuşmacı!

C'est vraiment brillant.

Bu gerçekten parlak.

- Un brillant avenir vous attend.
- Un brillant avenir t'attend.

- Parlak bir gelecek sizi bekliyor.
- Parlak bir gelecek seni bekliyor.

- Tu as un brillant avenir.
- Vous avez un brillant avenir.

Parlak bir geleceğin var.

brillant dans le noir.

Karanlıkta ışıyorlar.

Un brillant avenir t'attend.

Parlak bir gelecek seni bekliyor.

Il a un avenir brillant.

O, parlak bir geleceğe sahiptir.

Tom est un garçon brillant.

Tom zeki bir çocuk.

Un brillant avenir vous attend.

Parlak bir gelecek sizi bekliyor.

Tom a un brillant avenir.

Tom'un parlak bir geleceği var.

Tu as un brillant avenir.

Parlak bir geleceğin var.

Louis est un homme brillant, progressiste,

Louis çok parlak, yenilikçi bir adam

Elle repère ce nouvel objet brillant.

Ormandaki bu parlak yeni şeyi fark etti.

Elle avait l’œil brillant et noir.

Parlak siyah gözleri vardı.

Il n'est pas du tout brillant.

O, hiçbir şekilde zeki değil.

Un brillant avenir s'offre devant lui.

O önünde parlak bir geleceğe sahip.

Edison n'était pas un étudiant brillant.

Edison, parlak bir öğrenci değildi.

Tom n'était pas un élève brillant.

Tom zeki bir öğrenci değildi.

Dans ce monde grand, brillant et désordonné.

beceriksiz, aşırı nazik, dürüst insanlara ihtiyacımız var.

Elle est promise à un brillant avenir.

O parlak bir geleceğe sahiptir.

Il était un scientifique brillant et emblématique.

O, mükemmel ve sembolik bir bilimciydi.

Je vois un futur brillant pour toi.

Senin için parlak bir gelecek görüyorum.

- Tu es brillant.
- Tu es brillante.
- Vous êtes brillant.
- Vous êtes brillante.
- Vous êtes brillants.
- Vous êtes brillantes.

Sen akıllısın.

Le soleil est plus brillant que la lune.

Güneş aydan daha parlaktır.

Ney mena un brillant combat de repli, et s'échappa.

Ney dahice geri çekilme ve savaşma stratejisi uyguladı ve kaçtı

Pour voir si le métal brillant est un débris d'avion ?

enkaz olup olmadığını anlamanın en iyi yolu nedir?

Il apparaît donc comme étant un loup solitaire blanc et brillant.

bu nedenle yalnız, parlak beyaz bir kurt gibi görünür.

Les peuples, comme les métaux, n'ont de brillant que les surfaces.

İnsanlar, metal gibi, sadece yüzeyde parlar.

Les étoiles brillant dans le ciel ressemblaient à des pierres précieuses.

Gokyüzünde parlayan yıldızlar değerli taşlara benziyordu.

J'ai vu quelque chose de très brillant voler dans le ciel nocturne.

Gece gökyüzünde çok parlak uçan şeyler gördüm.

Suchet était un commandant brillant, largement considéré comme le meilleur administrateur de l' armée

en iyi idarecisi olarak kabul edilen parlak bir komutandı

Le soleil du matin est si brillant que je ne peux pas le regarder.

Sabah güneşi o kadar parlak ki ben onu göremiyorum.

- Ce n'est pas le type le plus brillant au monde.
- Ce n'est pas une lumière.

O, dünyadaki en parlak adam değil.

Agressif et brillant que jamais. A Saalfeld, il mène le premier grand combat de la guerre,

gibi aktif, saldırgan ve zekiydi. Saalfeld'de, Prens Louis Ferdinand'ın komuta ettiği bir Prusya tümenini bozguna uğratarak

Soldat né et un tacticien brillant… à moins que son tempérament fougueux ne l'emporte sur lui.

asker ve parlak bir taktikçi ... ateşli mizacı onu alt etmedikçe.

Notre enfant nous semble être brillant. Évidemment, il se peut que nous ayons un parti pris.

Oğlumuzun çok parlak olduğunu düşünüyoruz. Elbette ki önyargıyla böyle düşünüyor olabiliriz.

Dans le processus, il a gagné une réputation de commandant organisé et décisif, et de brillant tacticien.

Bu süreçte organize ve kararlı bir komutan ve parlak bir taktikçi olarak ün kazandı.

Le bilan de Soult en tant que maréchal était mitigé - un organisateur brillant et intelligent, dont la

bir Marshal olarak SOULT rekor karışık oldu -.. kimin yeteneği master-inme teslim veya zamanla azaldı, zafer askerlerine ilham

Davout fut nommé ministre de la Guerre et gouverneur de Paris: rôles vitaux, nécessitant un administrateur brillant et

Davout, Savaş Bakanı ve Paris valisi yapıldı: parlak ve sadık bir yönetici gerektiren hayati roller

Il y avait déjà eu des signes que l'instinct agressif de Ney, qui faisait de lui un brillant

. Ney'in kendisini parlak bir taktik lideri yapan saldırgan içgüdüsünün

Ney, en infériorité numérique de quatre contre un, a mené un brillant retrait au combat et a échappé

kuşatma ve yok etme umuduyla sürpriz bir saldırı başlattı . Ney, dörde bir üstündeydi, harika bir mücadele geri çekildi ve

Quel est notre meilleur moyen de descendre dans le canyon pour voir si le métal brillant est bien l'avion ?

Pekâlâ, kanyondan inip aşağıda parlayan metalin enkaz olup olmadığını anlamanın en iyi yolu nedir?

- C'est parce que la vitesse de la lumière est supérieure à celle du son, que certains ont l'air brillant avant d'avoir l'air con.
- C'est parce que la lumière se propage plus rapidement que le son que certains ont l'air brillant avant d'avoir l'air con.

Işık sesten daha hızlı ilerler bu sebeple bazı insanlar aptalca ses çıkarmadan önce keskin zekalı görünürler.

Le travail acharné de Berthier et son brillant système d'état-major sont à la base de tous les succès de Napoléon en Italie

Berthier'in sıkı çalışması ve mükemmel personel sistemi, Napolyon'un İtalya'daki ve ötesindeki