Translation of "Accord" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Accord" in a sentence and their turkish translations:

Un accord est un accord.

Anlaşma anlaşmadır.

- Nous avons un accord.
- Nous avons conclu un accord.
- Nous avons établi un accord.

Bir anlaşmamız var.

Nous avons un accord.

Bizim bir anlaşmamız var.

- C'était notre accord.
- Tel était notre accord.
- Tel était notre arrangement.

Bu bizim anlaşmamızdı.

Nous avons un accord signé.

İmzalı bir anlaşmamız var.

Cet accord est seulement temporaire.

Bu onay sadece geçici süreliğine.

- Ils parvinrent à un accord avec leur ennemi.
- Ils obtinrent un accord avec l'ennemi.

Düşmanla anlaşmaya vardılar.

Nous devons arriver à un accord.

- Uzlaşmamız gerekiyor.
- Mutakabata varmamız gerekiyor.
- Anlaşmaya varmamız gerekiyor.
- Anlaşmamız gerekiyor.

Sommes-nous parvenus à un accord ?

Bizim bir anlaşmamız var mı?

Donnez-vous votre accord pour l'opération ?

Operasyon için onay veriyor musun?

Je pensais que nous avions un accord.

Anlaşmamız var sanıyordum.

J'ai donné mon accord à la proposition.

Öneriyi kabul ettim.

Je suis tenté d'être en accord avec elle.

Onunla aynı fikirde olmaya meyilli hissediyorum.

Tous ont donné leur accord pour cette proposition.

Onların hepsi teklifi kabul etti.

- Tom a approuvé.
- Tom a donné son accord.

Tom onayladı.

Il faut un accord entre les pays européens.

Avrupa ülkeleri arasında bir anlaşma gerekli.

Pour l'instant un accord doit encore être trouvé.

Şu anda, yine de görüş birliğine varılmalı.

Les deux États devraient parvenir à un accord.

İki devletin bir anlaşmaya varması gerekiyor.

- C'est une bonne affaire.
- C'est un bon accord.

Bu iyi bir anlaşma.

Vous devriez vraiment obtenir cet accord par écrit.

Gerçekten bu anlaşmayı yazılı olarak kayıt altına almanız gerekir.

Les Indiens n'étaient pas satisfaits de cet accord.

Hintliler bu anlaşmadan mutlu değillerdi.

- Voulez-vous passer un accord ?
- Veux-tu passer un accord ?
- Voulez-vous passer un marché ?
- Veux-tu passer un marché ?

Bir anlaşma yapmak ister misin?

À quoi est-ce que je donne mon accord ?

Ne yapmayı kabul ediyorum?

- Nous avions un accord.
- Nous avons conclu un marché.

Bir anlaşma yaptık.

Tu n'aurais pas dû le faire sans mon accord.

Benim iznim olmadan bunu yapmamalıydın.

Nouvel accord avec elle le 4 janvier 2000. Et cela

olduğu bir gösteri . Ancak Irak hükümeti tekrar Kore şirketine döndü. Ve

Il doit y avoir eu entre eux un accord tacite.

Onlar arasında sözsüz bir anlayış olmalı.

- Nous avons conclu un marché.
- Nous avons passé un accord.

Biz bir anlaşma yaptık.

Ses paroles ne sont pas en accord avec ses actes.

- Sözleri davranışlarıyla bağdaşmıyor.
- Sözleri davranışlarıyla uyuşmuyor.

- Je pense qu'il est temps pour nous de parvenir à un accord.
- Je pense qu'il est temps que nous parvenions à un accord.

Sanırım bir anlaşmaya varmamızın zamanıdır.

L'Accord de Paris sur le climat comme premier accord mondial juridiquement

tutmak için emisyonları azaltmak için yasal olarak

Le Premier Ministre a signé un accord commercial entre les deux pays.

Başbakan iki ülke arasında bir ticaret anlaşması imzaladı.

- J'ai conclu un accord.
- J'ai conclu un contrat.
- J'ai conclu une affaire.

Ben bir anlaşma yaptım.

La couleur a changé pour le bordeaux, en accord avec les pays européens.

diğer AB ülkeleriyle uyumlu olarak bordo kırmızıya geçti.

Après un certain temps, il a conclu un accord de page d'accueil avec Microsoft

Bir süre sonra ana sayfa anlaşması da yaptı Microsoft ile

Mois de discussions. Il a été précédé d'un accord de cessez-le-feu en

geçen yılın Ekim ayında bir ateşkes anlaşması yapılmıştı

Irak. En effet, un accord a été conclu entre les deux parties en octobre 2000

Batı dalgakıranını uygulayan Koreli şirket Daewoo

Dans le passé ce sujet a déjà été furieusement débattu, mais aucun accord ne fut atteint.

Bu konu geçmişte zaten sıcak bir şekilde tartışılmış ancak anlaşmaya varılamamıştır.

Accord des Frères musulmans en Libye. Il est également connu pour son opposition au Parlement de l'Est et au

. Doğu Parlamentosu ve Mareşal Halife Hafter'e

- Ses actes ne sont pas toujours en accord avec ses mots.
- Il ne fait pas toujours ce qu'il dit.

Yaptıkları her zaman söyledikleriyle bağdaşmıyor.

N'y a-t-il pas une situation très intéressante? Signature d'un accord de neutralité avec la signature de 53 pays

çok ilginç bir durum yok mu? 53 ülkenin imzası ile tarafsızlık anlaşması yapılıyor

Après la fin de son accord avec le pape, il se rend à Paris à l'invitation du roi de France.

Papa ile antlaşması bittikten sonra Fransa Kralının daveti üzerine Paris'e gitti

- Je suis d'accord avec la majeure partie de ce qu'il dit.
- Je suis en accord avec l'essentiel de ce qu'il dit.

Onun söylediklerinin çoğuyla aynı fikirdeyim.