Translation of "Ihmisille" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Ihmisille" in a sentence and their turkish translations:

- Minä pidän ihmisille puhumisesta.
- Tykkään jutella ihmisille.

İnsanlarla konuşmayı seviyorum.

Hän sanoi ihmisille:

ve halka şöyle seslendi,

Vesi on tärkeää ihmisille.

Su insanlar için önemlidir.

Pidän kovasti ihmisille puhumisesta.

İnsanlarla konuşmayı severim.

Tämä on herkkua joillekin ihmisille.

Bazıları için leziz olabilir.

Tästä on ihmisille apua. Okei.

Bunu insanlara yardımcı olmak için kullanabiliriz. Tamam.

Älä puhu koskaan vieraille ihmisille.

Yabancılarla asla konuşma.

Ruoka ei sopinut ihmisille eikä eläimille.

Yemek, insan ya da hayvan için uygun değildi.

Joissain myrkkynuolisammakoissa on ihmisille kuolettava määrä myrkkyä.

Bazı zehirli sarı kurbağalar bir insanı öldürecek kadar zehir barındırır.

Nämä ovat ihmisille ja apinoille näkymättömiä aallonpituuksia.

Bunlar, insan ve maymunların görebildiği aralığın ötesindeki dalga boylarıdır.

Se on ihmisille, jotka ovat tottuneet menetyksiin.

Hayatta kaybetmeyi öğrenmiş kişiler içindir.

Oletko koskaan yrittänyt olla olematta töykeä ihmisille?

Sen hiç insanlara karşı kaba olmamayı denedin mi?

Voisitko auttaa minua jakamaan ohjelmat noille ihmisille?

Programları şu insanlara vermeme yardım eder misin?

Ruuhkaisissa busseissa nuorten ihmisten kannattaisi antaa istumapaikkansa vanhoille ihmisille.

Kalabalık otobüslerde gençler koltuklarını yaşlılara vermelidir.

- Pesto on Jumalan lahja kansalle.
- Pesto on Jumalan lahja ihmisille.

Pesto Tanrı'nın dünyaya armağanıdır.

Saatan olla epäsosiaalinen, mutta se ei tarkoita, etten puhuisi ihmisille.

- Asosyal olabilirim , ama bu insanlarla konuşmadığım anlamına gelmez.
- Antisosyal olabilirim fakat bu insanlarla konuşmadığım anlamına gelmez.

Sanotaan että japanilaiset ovat ystävillisiä ihmisille jotka tuntevat, mutta melko kylmiä joita eivät.

Japonların tanıdıkları kişilere karşı nazik oldukları fakat tanımadıklarına karşı oldukça soğuk oldukları söylenmektedir.

Kun annan ruokaa köyhille ihmisille, minua kutsutaan pyhimykseksi. Kun kysyn, miksi köyhät ihmiset eivät saa ruokaa, minua kutsutaan kommunistiksi.

Yoksullara yemek verdiğimde bana aziz diyorlar. Yoksulların neden yemeği yok diye sorduğumda ise bana komünist diyorlar.