Examples of using "Eikä" in a sentence and their turkish translations:
Ve bununla da kalmadı.
Dünya'nın en açık düzlüklerinde de...
Yalnız da değil.
Ben bilmiyorum ve o da bilmiyor.
Ne önce ne de sonra.
Birleşik Devletler istemiyor. İngiltere de öyle.
At durdu ve kımıldamadı.
Tom ne sigara ne de içki içer.
O şaşırdı ve nasıl cevaplayacağını bilmiyordu.
"Matematik eğlenceli." "Hayır, değil."
Tom ne Fransızca ne de İspanyolca konuşabilir.
O uyumaya gitti ve hiç uyanmadı.
Yemek, insan ya da hayvan için uygun değildi.
İnsan yaşamak için yer, yemek için yaşamaz.
Tom komaya girdi ve bilinci yerine gelmedi.
O ne İngilizce ne de Fransızca konuşur.
Çok şeyin yok, değil mi?
Artısı da var eksisi de.
O, ne zengin ne de ünlüdür.
Tom hem Mary'yi hem de John'u sevmiyordu.
Tom dürüst bir çocuk, bu yüzden yalan söylemez.
Tom bekar ve hiç evlenmedi.
ve hala hiçbir şey,bunu bir düşünün.
Elinizde panzehir var diye paçayı sıyırdığınızı sanmayın.
Kelimeleri sizi kuvvetlendirmeli, moralinizi bozmamalı.
Ama bir duvar, çabucak ve kolayca inşa edilmez.
Yuvanın en arkasında, pek hareket etmiyor.
Onun için ne zamanım nede param var.
Zaman ya da paraya sahip değilim.
Ne İngilizce ne de Fransızca konuşabilir.
- Bu kuş ne Japonya'da ne de Çin'de yaşar.
- Bu kuş, ne Japonya'da, nede Çin'de yaşar.
Sporlarını yaymak için ne vakit ne de en ufak esinti vardır.
Nadiren görülürler. Varlıklarını çok az kişi bilir.
O, şeyleri asla ödünç almaz ya da vermez.
Eğer kaybedersem önemli bir şey değil.
Niçin İtalya Güzeli var ama İtalya Yakışıklısı yok.
Bu asansör ikinci veya üçüncü katlarda durmaz.
Senin ateşin var ve dışarı çıkmaman gerekir.
Tom o zaman çocukları sevmiyordu ve hâlâ sevmiyor.
O kimseyi sevmez ve kimse de onu sevmez.
Tom konuşacak kimsesi olmayan tamamen yalnız biri.
Bu, nadiren görülür ve daha önce hiç su altında filme alınmamıştır.
Yabancı pirinç sert ve tatsızdır ve de Japon damak tadına hitap etmez.
Bütün büyük adamlar öldü ve ben kendim çok iyi hissetmiyorum.
Tom çok fazla kahve içmişti bu yüzden uyuyamadı.
- Şimdi iyi, ne çok ağır ne de çok hafif.
- Artık iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
Bir beyefendi nasıl banjo çalacağını bilen ve bilmeyen biridir.
O bir milyarder ve o bunu bilmiyor.
anneleri olmadan hayatta kalacak yetenek veya güce henüz sahip değiller.
Biraz baharatsız ve acısız Kore yemeği yemek istiyorum.
140 kiloluk bir ölüm makinesi. Beni fark etmedi.
Bir sürü yılan yıldızı istilaya geliyor. Ne yapacağından, nasıl başa çıkacağından emin değil gibi.
O beş yıl önce evi terk etti ve o zamandan beri haber alınmadı.
Hiçbirimiz daha önce karşılaşmadı ve aşısı yok.
Bu benim şemsiyem, Tom'un ki değil.
Bence insanlar onlardan korkmaktansa saygı göstermeli. Onları korumalıyız ve öldürmeye çalışmamalıyız.
- Bunun büyük bir şey olmadığını düşündüm.
- Bunun çok önemli olmadığını düşündüm.
Bunun büyük bir anlaşma olmadığını düşündüm.
Korkulu rüya görmektense uyanık yatmayı yeğlerim.
O önemli değil.
O konuda endişe etmeyin. Büyük bir sorun değil.
Bu büyük bir anlaşma değil. Onun hakkında endişelenme.
Sorun değildi.
Bunun büyük bir anlaşma olduğunu sanmıyorum.
Gök gürültüsü bilimsel olarak açıklanmıştır, ve insanlar onun tanrıların insanlara kızgın olduğunun bir işareti olduğuna artık inanmıyorlar, bu yüzden gök gürültüsü de biraz daha az korkutucudur.
Ne Musevi, ne de musevi olmayan, ne köle ne de özgür vardır, ne erkek ne de dişi vardır, zira Mesih İsa'da hepiniz birsiniz.
- Her parlayan şey altın değildir.
- Her gördüğün sakallıyı deden sanma.
- Her sakallıyı deden sanma.
Havuz yüzülemiyecek kadar çok sığ.