Translation of "Starving" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Starving" in a sentence and their turkish translations:

- I'm starving!
- I'm starving.

- Açlıktan ölüyorum!
- Ben açlıktan ölüyorum.

- We're starving.
- We are starving.

Açlıktan ölüyoruz.

- I'm starving!
- I'm starved.
- I'm starving.

Açlıktan ölüyorum.

They're starving.

Onlar açlıktan ölüyorlar.

I'm just starving.

Açlıktan kırılıyorum.

I'm already starving.

Ben zaten açlıktan ölüyorum.

People were starving.

İnsanlar açlıktan ölüyordu.

Tom is starving.

Tom açlıktan ölüyor.

Tom was starving.

Tom açlıktan ölüyordu.

I was starving.

Açlıktan ölüyordum.

Aren't you starving?

Açlık çekmiyor musun?

- You must be starving.
- You must be starving to death.

Açlıktan ölüyor olmalısın.

They were almost starving.

Neredeyse açlıktan ölüyorlardı.

The man is starving.

Adam açlıktan ölüyor.

You must be starving.

Açlıktan ölüyor olmalısın.

The cattle are starving.

Sığırlar açlıktan ölüyor.

I'm no longer starving.

Ben artık açlıktan ölmüyorum.

People are still starving.

İnsanlar hâlâ açlıktan ölüyor.

- Tom said he was starving.
- Tom said that he was starving.

Tom çok aç olduğunu söyledi.

Provide starving people with food.

Açlıktan ölen insanlara yiyecek sağla.

Tom was starving to death.

Tom açlıktan ölüyordu.

Think of the starving children.

Açlıktan ölen çocukları düşün.

Tom is starving to death.

Tom açlıktan ölüyor.

- I'm starving!
- I'm quite hungry.

Oldukça açım.

Let's go eat. I'm starving.

Hadi gidip yemek yiyelim. Açlıktan ölüyorum.

"Are you hungry?" "I'm starving."

"Aç mısın?" "Açlıktan ölüyorum."

Tom and Mary are starving.

Tom ve Mary açlıktan ölüyor.

There are starving children in Africa.

Afrika'da açlıktan ölen çocuklar var.

The starving man devoured the food.

Kurt gibi acıkan adam yemeği sildi süpürdü.

You cannot democratize a starving people.

Açlık çeken insanları demokratikleştiremezsiniz.

- I'm starving!
- I am terribly hungry.
- I'm starved.
- I'm famished!
- I'm dying of hunger.
- I'm starving.

Ben çok açım.

The city was full of starving soldiers.

Şehir açlıktan ölen askerlerle doluydu.

My heart aches for those starving children.

Kalbim açlıktan ölen o çocuklar için sızlıyor.

I was starving when I got home.

Eve geldiğimde açlıktan ölüyordum.

I don't know about you, but I'm starving.

Seni bilmem ama ben açlıktan ölüyorum.

- I'm starved.
- I'm very hungry.
- I am starving.

- Çok açım.
- Açlıktan ölüyorum.
- Ben çok açım.
- At gibi açım.
- Çok acıktım.
- Karnım çok aç.
- Çok acıkmışım.

I am starving because I didn't have breakfast.

- Karnım zil çalıyor çünkü kahvaltı yapmadım.
- Açlıktan ölüyorum çünkü kahvaltı yapmadım.

He had to commit crime because he was starving.

O açlıktan öldüğü için suç işlemek zorunda kaldı.

I'm starving! Hurry and give me something to eat.

Açlıktan ölüyorum! Acele et ve bana yiyecek bir şey ver.

A lot of people are starving in the world.

Dünyada birçok insan açlıktan ölüyor.

I saw many people starving to death on TV.

TV'de açlıktan ölen birçok insan gördüm.

My heart aches for the starving children in Africa.

Kalbim Afrika'da açlık çeken çocuklar için ağrıyor.

"I'm starving." "There are some leftovers in the fridge."

- "Açlıktan ölüyorum." "Buzdolabında biraz yemek artığı var."
- "Açlıktan ölüyorum." "Buzdolabında bazı yemek artıkları var.

- He didn't like to ask for help even if he was starving.
- He wouldn't ask for help even if he was starving.

Açlıktan ölse bile yardım istemezdi.

So many people are starving to death in the country.

Ülkede çok sayıda insan açlıktan ölüyor.

He swallowed a piece of toast because he was starving.

O açlıktan öldüğü için bir parça tost yedi.

- I'm starving!
- Am I hungry!
- I'm hungry!
- I am hungry.

- Açım!
- Karnım aç!
- Karnım acıktı!

Tom, would you please give these starving people something to eat?

Tom, lütfen bu açlıktan ölen insanlara yemek için bir şey verir misin?

He didn't like to ask for help even if he was starving.

Açlıktan ölse bile yardım istemezdi.

- Let's eat now. I'm starving.
- Let's eat now. I'm dying of hunger.

Şimdi yiyelim. Açlıktan ölüyorum.

There is enough food in the world; people are starving because of politics.

Dünyada yeterli yiyecek vardır; insanlar siyaset yüzünden açlık çekiyorlar.

Save me some of that mutton. I'm starving for a bit of meat.

Bana o koyun etinden biraz ayır. Bir parça et için açlıktan ölüyorum.

Eat all the food on your plate because there are starving children in the world.

Dünyada acından ölen çocuklar olduğu için tabağındaki tüm yiyeceği ye.

I think the pope should sell off some of the vast holdings of his church to feed the starving poor.

Papanın kilisesinin büyük holdinglerinden bazılarını satması gerektiğini düşünüyorum.