Translation of "Starved" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Starved" in a sentence and their turkish translations:

I'm starved.

Açlıktan ölüyorum.

We're starved.

Açlıktan öldük.

We nearly starved.

Neredeyse açlıktan ölüyorduk.

I nearly starved.

Neredeyse açlıktan ölüyordum.

Tom is starved.

Tom açlıktan öldü.

- Tom must be starved.
- Tom has to be starved.

Tom açlıktan ölmüş olmalı.

- Tom said he's starved.
- Tom said that he's starved.

Tom çok aç olduğunu söyledi.

Tom starved to death.

Tom açlıktan öldü.

I'm a starved spider.

Ben açlık çeken bir örümceğim.

You're starved, aren't you?

Açlık çekiyorsun, değil mi?

- Tom starved to death.
- Tom died of hunger.
- Tom is starved.

Tom açlıktan öldü.

- I know that Tom is starved.
- I know Tom is starved.

Tom'un çok aç olduğunu biliyorum.

- Tom told me that he's starved.
- Tom told me he's starved.

Tom bana açlıktan öldüğünü söyledi.

- Tom said that he was starved.
- Tom said he was starved.

Tom açlıktan öldüğünü söyledi.

- Tom will probably be starved.
- Tom is likely to be starved.
- Tom is probably going to be starved.

Tom muhtemelen açlıktan ölecek.

- Tom told everyone that he was starved.
- Tom told everybody that he was starved.
- Tom told everybody he was starved.
- Tom told everyone he was starved.

Tom herkese açlıktan öldüğünü söyledi.

The cattle starved to death.

Sığır açlıktan ölüyordu.

Many workers starved to death.

Birçok işçi açlıktan öldü.

- Tom told me that he was starved.
- Tom told me he was starved.

Tom bana açlıktan öldüğünü söyledi.

The old man starved to death.

Yaşlı adam açlıktan ölüyordu.

- I'm starving!
- I'm starved.
- I'm starving.

Açlıktan ölüyorum.

The old man was starved to death.

Yaşlı adam açlıktan ölüyordu.

Mothers starved themselves to feed their children.

Anneler çocuklarını doyurmak için kendileri açlıktan öldü.

Tom told Mary that he was starved.

Tom Mary'ye açlıktan öldüğünü söyledi.

I'll be starved when I get home.

- Eve geldiğimde açlıktan ölmüş olacağım.
- Eve vardığımda açlıktan ölmüş olacağım.

- Tom said Mary was likely to be starved.
- Tom said that Mary was likely to be starved.

Tom Mary'nin muhtemelen açlıktan öleceğini söyledi.

A lot of people starved during that war.

Birçok insan o savaş sırasında açlıktan öldü.

I don't know about you, but I'm starved.

Senin hakkında bilmiyorum ama ben açlıktan ölüyorum.

- I'm starved.
- I'm very hungry.
- I am starving.

- Çok açım.
- Açlıktan ölüyorum.
- Ben çok açım.
- At gibi açım.
- Çok acıktım.
- Karnım çok aç.
- Çok acıkmışım.

Because of the famine, the cattle starved to death.

- Kıtlıktan dolayı sığır açlıktan öldü.
- Sığır açlıktan dolayı öldü.
- Kıtlıktan dolayı sığırlar açlıktan öldü.

It was a cat starved to skin and bones.

Bir deri bir kemik açlıktan ölmüş bir kediydi.

The hostages starved because they were deprived of food.

Rehineler yiyecekten yoksun oldukları için açlıktan öldüler.

It was a dry year, and many animals starved.

Kurak bir yıldı, ve birçok hayvan açlıktan öldü.

- Tom will starve.
- Tom is going to be starved.

Tom açlıktan ölecek.

In the drought, many people and animals starved to death.

Kuraklıkta, pek çok insan ve hayvan açlıktan öldü.

Tom is going to be starved when he gets home.

Tom eve döndüğünde açlıktan ölecek.

- I felt hungry.
- I'm starved.
- I'm feeling hungry.
- I got hungry.

- Açım!
- Acıktım.
- Açım.
- Karnım aç.

- I'm starved.
- I'm very hungry.
- I am very hungry.
- I'm so hungry!

Çok açım.

- I'm starving!
- I am terribly hungry.
- I'm starved.
- I'm famished!
- I'm dying of hunger.
- I'm starving.

Ben çok açım.