Translation of "Pressure" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Pressure" in a sentence and their turkish translations:

No pressure

baskı uygulamıyor

- Check your tire pressure.
- Check your tyre pressure.

Lastik basıncını kontrol edin.

Don't pressure Tom.

Tom'a baskı yapmayın.

Don't pressure them.

Onlara baskı yapmayın.

Don't pressure me.

Bana baskı yapma.

Don't pressure him.

Ona baskı yapma.

Don't pressure her.

Ona baskı yapma.

And let's apply pressure

ve baskı uygulayalım

He yielded to pressure.

Baskıya boyun eğdi.

Temperature and pressure, please.

Sıcaklık ve basınç, lütfen.

The pressure was tremendous.

Basınç muazzamdı.

The pressure is enormous.

Basınç çok büyük.

Tom is under pressure.

Tom baskı altında.

I'm always under pressure.

Ben hep baskı altındayım.

Who's applying this pressure?

Bu baskıyı kim uyguluyor?

Everybody feels the pressure.

Herkes baskıyı hissediyor.

There has been pressure.

Baskı vardı.

The pressure is on.

Basınç açık.

How's your blood pressure?

Tansiyonunuz nasıl?

Dania felt the pressure.

Dania baskıyı hissetti.

- Tom admits he's under pressure.
- Tom admits that he's under pressure.

Tom baskı altında olduğunu itiraf ediyor.

- Could you check the tire pressure?
- Could you check the tyre pressure?

Lastik basıncını kontrol eder misin?

And blood pressure to rise,

ve ardından tansiyonun yükselmesini tetikler,

My blood pressure is low.

- Kan basıncım düşük.
- Tansiyonum düşük.

I work best under pressure.

Ben en iyi baskı altında çalışırım.

Tom put pressure on me.

Tom bana baskı yaptı.

I have low blood pressure.

- Kan basıncım düşük.
- Düşük tansiyonum var.

I took Tom's blood pressure.

Ben Tom'un kan basıncını ölçtüm.

Tom is cool under pressure.

Tom baskı altında soğukkanlıdır.

Tom is feeling the pressure.

Tom baskıyı hissediyor.

You couldn't handle the pressure.

Baskıyla başa çıkamadın.

Is your blood pressure high?

- Kan basıncın yüksek mi?
- Tansiyonun yüksek mi?

Can Tom handle the pressure?

Tom baskı ile başa çıkabilir mi?

Tom was calm under pressure.

Tom baskı altında sakindi.

Tom is under extreme pressure.

Tom yoğun bir baskı altında.

Tom's blood pressure is normal.

Tom'un tansiyonu normal.

I work better under pressure.

Baskı altında daha iyi çalışırım.

I have high blood pressure.

Yüksek tansiyonum var.

Tom has low blood pressure.

Tom'un düşük tansiyonu var.

Can they handle the pressure?

Baskıyla başa çıkabilecekler mi?

Can you handle the pressure?

Baskıyı halledebilir misin?

The people are under pressure.

İnsanlar baskı altındadır.

Sami was feeling the pressure.

Sami baskı hissediyordu.

Sami was under constant pressure.

Sami sürekli baskı altındaydı.

I don't feel any pressure.

- Hiç baskı hissetmiyorum.
- Üzerimde hiç baskı hissetmiyorum.

Tom can't take the pressure.

Tom baskıyı kaldıramıyor.

- Tom has high blood pressure.
- Tom has hypertension.
- Tom's got high blood pressure.

Tom'un yüksek tansiyonu var.

- Tom said he felt no pressure.
- Tom said that he felt no pressure.

- Tom baskı hissetmediğini söyledi.
- Tom hiçbir baskı hissetmediğini söyledi.

- We want to measure your blood pressure.
- We want to take your blood pressure.

Biz senin tansiyonunu almak istiyoruz.

And pressure gradients create surface wind,

Basınç değişimleri yüzey rüzgârı yaratır,

He suffered from high blood pressure.

Yüksek kan basıncından rahatsızlık çekiyor.

I'm under a lot of pressure.

Ben çok baskı altındayım.

You should check your blood pressure.

Tansiyonunu kontrol etmelisin.

We don't want to pressure you.

Sana baskı yapmak istemiyoruz.

Tom's unflappable, even under great pressure.

Tom büyük baskı altında bile soğukkanlıdır.

I'm not trying to pressure you.

Sana baskı yapmaya çalışmıyorum.

Let me take your blood pressure.

Tansiyonunu ölçmeme izin ver.

Don't give in to peer pressure.

Akran baskısına boyun eğme.

I don't want to pressure you.

Seni zorlamak istemiyorum.

I don't work well under pressure.

Ben baskı altında iyi çalışmam.

Your blood pressure is very high.

Kan basıncın çok yüksek.

The nurse took my blood pressure.

Hemşire benim kan basıncımı ölçtü.

Check the pressure of the tires.

Lastiklerin basıncını kontrol edin.

Why is my blood pressure high?

- Neden benim kan basıncım yüksek?
- Neden benim tansiyonum yüksek?

The nurse checked Tom's blood pressure.

Hemşire Tom'un tansiyonunu ölçtü.

Let me check your blood pressure.

Kan basıncını kontrol edeyim.

My blood pressure is quite high.

- Kan basıncım oldukça yüksek.
- Tansiyonum oldukça yüksek.

Could you check the tire pressure?

Lastik basıncını kontrol eder misin?

I can't open the pressure cooker.

Ben düdüklü tencereyi açamam.

Can you check the tire pressure?

Lastik basıncını kontrol edebilir misiniz?

We faced pressure like never before.

Biz daha önce hiç olmadığı gibi baskı ile karşı karşıya kaldık.

Do you work well under pressure?

Baskı altında iyi çalışır mısın?

She suffers from low blood pressure.

O düşük kan basıncından muzdarip.

The blood pressure can't be determined.

Kan basıncı sabitlenemez.

Tom had his blood pressure taken.

Tom kan basıncını ölçtürdü.

As elevation increases, air pressure decrease.

Yükseklik arttıkça hava basıncı düşer.

I don't mind a little pressure.

Biraz baskı umurumda değil.

I put the pressure on Tom.

Tom'a baskı yaptım.

Put some pressure on this wound.

Bu yaraya biraz bastırın.

Do you have high blood pressure?

Yüksek tansiyonunuz var mı?

I don't have a pressure cooker.

Düdüklü tencerem yok.

Can I check your blood pressure?

Tansiyonunuzu ölçebilir miyim?

That can continuously stream your blood pressure.

radar bazlı tansiyon aletlerinin prototipleri var.

I'd like to check your blood pressure.

Tansiyonunuzu kontrol etmek istiyorum.

I think that I'm always under pressure.

Her zaman baskı altında olduğumu düşünüyorum.

Tom is under a lot of pressure.

Tom çok baskı altında.

I've been under considerable pressure to resign.

İstifa etmek için hayli baskı altındayım.

I don't need that kind of pressure.

Bu tür bir baskıya ihtiyacım yok.

I was under a lot of pressure.

Çok baskı altındaydım.

The nurse has taken my blood pressure.

Hemşire benim tansiyonumu ölçtü.

My blood pressure is 155 over 105.

Kan basıncım 155'e 105.

The pipe burst due to great pressure.

Büyük basınç nedeniyle boru patladı.

Caffeine can temporarily increase your blood pressure.

Kafein kan basıncını geçici olarak artırabilir.

Public pressure forced the army to act.

Kamuoyu baskısı orduyu hareket etmesi için zorladı.

The pressure for tax reform is growing.

Vergi reformu için baskı artıyor.