Translation of "Minister" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Minister" in a sentence and their turkish translations:

I'm a minister.

- Ben bir bakanım.
- Ben bir papazım.

Bob became a minister.

Bob bir bakan oldu.

Tom became a minister.

Tom bir bakan oldu.

Tom is a minister.

Tom bir bakandır.

Today, the Norwegian health minister

Günümüzde, Norveç sağlık bakanı

The Prime Minister has resigned.

Başbakan istifa etti.

The minister had to resign.

Başkan istifa etmek zorunda.

Now Dan is a minister.

Şimdi Dan bir bakandır.

The Prime Minister resigned yesterday.

- Başbakan dün istifa etti.
- Başbakan dün istifasını verdi.
- Başbakan dün görevi bıraktı.

Libya's foreign minister has defected.

Libya'nın dışişleri bakanı iltica etti.

- She is the Prime Minister of Finland.
- She is the prime minister of Finland.

O, Finlandiya'nın başbakanıdır.

To be our minister of finance,

maliye bakanımız olması için,

Modi became India´s Prime Minister.

Narendra Modi, Hindistan'ın Başbakanı oldu.

The foreign minister attended the talks.

Dışişleri bakanı görüşmelere katıldı.

The minister contradicted his own statement.

Bakan kendi ifadesiyle çelişti.

He was established as Foreign Minister.

O, Dışişleri bakanı olarak atandı.

I spoke with the minister myself.

Bakanla kendim konuştum.

The minister approved the building plans.

Bakan bina planlarını onayladı.

The Prime Minister must step down.

Başbakan istifa etmelidir.

Tom wanted to be a minister.

Tom bir bakan olmak istedi.

The Foreign Minister was a puppet.

Dışişleri bakanı bir kuklaydı.

I spoke to the minister himself.

Bakanın kendisiyle konuştum.

Jimmie is to be a minister.

Jimmie bir bakan olacak.

Another to be the minister of gender,

Bir diğeri cinsiyet bakanı

This time, the prime minister of Nepal,

Bu sefer de Nepal Başbakanı

He is studying to be a minister.

O bir bakan olmak için eğitim görüyor.

The Prime Minister met with the press.

Başbakan basın toplantısı yaptı.

The economic minister gives a weekly report.

Ekonomi bakanı haftalık açıklama yapar.

The economic minister gives a monthly report.

Ekonomi bakanı aylık açıklama yapar.

The economic minister gives a yearly report.

Ekonomi bakanı yıllık açıklama yapar.

Tom is studying to be a minister.

Tom bir bakan olmak için okuyor.

She is the Prime Minister of Finland.

O, Finlandiya'nın başbakanıdır.

You are absolutely right, Mr Prime Minister!

Tamamen haklısınız, Bay Başkan!

- The Prime Minister holds a press conference tomorrow.
- The Prime Minister will hold a press conference tomorrow.

Başbakan yarın bir basın toplantısı düzenleyecek.

Another to be the minister of foreign affairs,

Bir diğeri ise

But the justice minister is speaking in parliament

Fakat adalet bakanı mecliste bir konuşma yapıyor

So ultimately the man is the justice minister

Yani sonuçta adam adalet bakanı

The prime minister of France has a saying

Fransa başbakanının bir sözü var

The Foreign Minister said that war was inevitable.

Dışişleri Bakanı, savaşın kaçınılmaz olduğunu söyledi.

He aspired to the position of Prime Minister.

O, başbakan'ın makamını hedefliyor.

He had the ambition to be prime minister.

- Başbakan olma tutkusunu taşıyordu.
- Başbakan olma hırsı vardı.

The minister is to visit Mexico next week.

Bakan önümüzdeki hafta Meksika'yı ziyaret edecektir.

The prime minister will make an announcement tomorrow.

Başbakan yarın bir duyuru yapacak.

He had an interview with the Prime Minister.

Başbakan ile bir röportajı vardı.

Yesterday we met with the Minister of Education.

Dün Eğitim Bakanı ile görüştük.

The chief minister of Maharashtra is Devendra Fadnavis.

Maharashtra'nın başbakanı Devendra Fadnavis'dır.

He is the prime minister of this country.

O, bu ülkenin başbakanıdır.

He was forced to resign as prime minister.

Başbakan olarak istifa etmek zorunda kaldı.

Our minister is a vegetarian and an atheist.

Papazımız vejetaryen ve Ateist.

British prime minister David Cameron plans to resign.

İngiltere başbakanı David Cameron istifa etmeyi planlıyor.

He is the minister responsible for the environment.

O, çevreden sorumlu bakandır.

The opposition accused the prime minister of negligence.

Muhalefet başbakanı ihmalkarlıkla suçladı.

Justice minister killed by crossfire at exit of parliament

Meclisin çıkışında çapraz ateşle adalet bakanı öldürülüyor

The same year, Napoleon made  Berthier Minister of War,  

Aynı yıl, Napolyon Berthier'i Savaş Bakanı yaptı ve

This man is the Minister of Economy and Finance.

Bu adam Ekonomi ve Maliye Bakanı.

The Prime Minister was unable to form a Cabinet.

Başbakan kabineyi kuramadı.

The president of the company bribed the government minister.

Şirketin Başkanı Devlet Bakanına rüşvet verdi.

The minister was obliged to resign from the Cabinet.

Bakan, kabineden istifa etmek zorunda kaldı.

The prime minister appoints the members of his cabinet.

Başbakan kabinesinin üyelerini atadı.

My goal in life is to be Prime Minister.

Hayatta amacım başbakan olmaktır.

Jawaharlal Nehru was the first prime minister of India.

Jawaharlal Nehru, Hindistan'ın ilk başbakanıydı.

British Prime Minister Neville Chamberlain was forced to resign.

İngiliz Başbakanı Neville Chamberlain istifaya zorlandı.

They met with the Minister of Foreign Affairs yesterday.

Onlar, dün dışişleri bakanı ile görüştüler.

The prime minister fell into the Danube and drowned.

Başbakan Tuna ırmağına düşüp boğuldu.

The newspaper reports the prime minister has died of cancer.

Gazete Başbakanın kanserden öldüğünü bildiriyor.

The minister, whom I spoke to recently, agrees with me.

Geçenlerde konuştuğum bakan, benimle aynı fikirde.

The prime minister already voted in his city of residence.

Başbakan zaten ikamet ettiği kentte oy kullandı.

Within the French government, Nicolas Sarkozy is the interieur minister.

Nicolas Sarkozy, Fransız hükümetinde İçişleri bakanıdır.

Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.

Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir adam değildir.

The present prime minister was not present at the ceremony.

Şimdiki başbakan törende bulunmadı.

The prime minister spoke about the financial crisis at length.

Başbakan uzun uzun mali kriz hakkında konuştu.

This is the house in which the prime minister lives.

Bu, başbakanın yaşadığı evdir.

Probably, the prime minister means 'politics based on religious values.'

Muhtemelen Başbakan, "dinî değerlere dayalı siyaset"i kast ediyordur.

The foreign minister said that the war had been inevitable.

Dışişleri Bakanı, savaşın kaçınılmaz olduğunu söyledi.

- The sixth Prime Minister of Malaysia is Dato' Seri Najib Abdul Razak.
- The sixth prime minister of Malaysia is Dato' Sri Najib Abdul Razak.

Malezya'nın altıncı başbakanı Dato 'Sri Najib Abdul Razak'tır.

"I'll be the Minister of Education, I'll do teaching," he replies.

Maarif vekili olacağım, öğretmenlik yapacağım diyor.

Under the Bourbon restoration, Soult became an unpopular Minister of War.

Bourbon restorasyonu altında Soult, popüler olmayan bir Savaş Bakanı oldu.

As President of the Council of Ministers, effectively France’s prime minister.

Fransa'nın başbakanı olan Bakanlar Kurulu Başkanı olarak görev yaptı.

The prime minister paid a formal visit to the White House.

Başbakan Beyaz Saray'a resmi bir ziyarette bulundu.

The prime minister fielded some tough questions at the press conference.

Başbakan basın toplantısında bazı sert soruları cevapladı.

Of course it's difficult to gain access to the Prime Minister.

Tabii ki Başbakan'a erişmek zordur.

The minister appointed one of his cronies to a key position.

Bakan yakın arkadaşlarından birini önemli bir pozisyona atadı.

The prime minister is the head of the government of France.

Başbakan, Fransa'nın hükümetinin başıdır.

Golda Meir served as prime minister during the years 1969-1974.

Golda Meir 1969-1974 yıllarında başbakan olarak hizmet yapmıştır.

The Prime Minister signed a trade agreement between the two countries.

Başbakan iki ülke arasında bir ticaret anlaşması imzaladı.

Joseph Goebbels was the Nazi minister of Public Enlightenment and Propaganda.

Joseph Goebbels Kamu Aydınlatma ve Propaganda Nazi bakanıydı.

According to the prime minister, the festival this month is cancelled.

Başbakana göre, festival, bu ay iptal edilir.

Martin Luther King, Jr., was the son of a black minister.

Martin Luther King siyah bir papazın oğluydu.

The prime minister agreed that the government needed to be restructured.

Başbakan, hükümetin yeniden yapılandırılması gerektiğini kararlaştırdı.

Minister of National Education of each country gives money for this test.

Her ülkenin kendi Milli Eğitim Bakanlığı parasını veriyor.

An honor. ELEUTERIO FERNÁNDEZ HUIDOBRO EX-MINISTER OF DEFENSE - EX-MLN MEMBER

Şeref duydum. ESKİ SAVUNMA BAKANI ESKİ ULUSAL KURTULUŞ HAREKETİ ÜYESİ

Some critics claim that DANILO ASTORI, the finance minister, spends too little.

Bazı eleştirmenler maliye bakanı DANILLO ASTORI'yi çok az para harcamakla eleştiriyor.

Now this is the field where the Prime Minister has really excelled.

Burası Başbakan Mobi'nin gerçekten sivrildiği bir konu.

2002 was not the best year to be the Italian Prime Minister.

2002 İtalya Başbakanı olmak için en iyi yıl değildi.

The prime minister of the day, Gladstone, came to see him lecture -

zamanın başbakanı Gladstone onun dersini izlemeye geldi,

If I were prime minister, I'd give Clinton a good talking to.

Eğer başbakan olsam Clinton'la iyi bir konuşma yaparım.

The minister elected one of his close friends to a key position.

Bakan kilit bir konuma yakın arkadaşlarından birini seçti.

The Prime Minister tried to convince his coalition partners to overhaul pensions.

Başkan emeklilikleri revize etmek için koalisyon ortaklarını ikna etmeye çalıştı.