Translation of "Least" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "Least" in a sentence and their turkish translations:

Them the least.

en az onların ihtiyacı var.

- He might at least apologize.
- He could at least apologize.

En azından özür dileyebilirdi.

The front, at least

en azından ön -

At least you slept.

Hiç olmazsa uyudun.

Least said, soonest mended.

- Söz gümüşse sükut altın.
- Az laf, çok iş.

At least try it.

En azından dene.

At least answer me.

En azından bana cevap ver.

At least they're honest.

En azından onlar dürüst.

At least he's honest.

O en azından dürüst.

He at least apologized.

En azından özür diledi.

At least be honest.

En azından dürüst ol.

- Math is my least favorite subject.
- Maths is my least favourite subject.

Matematik benim en az sevdiğim konu.

Come at least at six.

- En geç altıda gelin.
- En azından altıda gelin.
- Hiç olmazsa altıda gelin.

She looks at least sixty.

O en az altmış görünüyor.

At least I'll die happy.

En azından mutlu öleceğim.

At least you have options.

En azından seçenekleriniz var.

At least I'm still alive.

En azından ben hâlâ hayattayım.

Aren't you at least curious?

En azından merak etmiyor musunuz?

At least we had fun.

En azından eğlendik.

Tom might at least apologize.

Tom en azından özür dileyebilir.

At least 16,000 of them

En az 16.000 tane

At least you had fun.

En azından eğlendin.

At least we should try.

En azından denemeliyiz.

At least I did something.

En azından bir şey yaptım.

At least Tom is honest.

En azından Tom dürüst.

At least Tom was funny.

En azından Tom komikti.

You could at least try.

- En azından deneyebilirdin.
- En azından deneyebilirdiniz.

You should at least apologize.

En azından özür dilemelisin.

At least I wasn't alone.

En azından yalnız değildim.

At least, I think so.

- En azından öyle, sanırım.
- En azından öyle sanırım.

You could at least knock!

En azından kapıyı çalabilirdin!

Can you at least try?

En azından deneyebilir misin?

At least it wasn't boring.

En azından sıkıcı değildi.

At least that part's true.

En azından bu kısım doğru.

What's your least favorite class?

En az sevdiğin ders nedir?

What's your least favorite food?

En az sevdiğin yiyecek hangisidir?

Write at least 250 words.

En az 250 kelime yazın.

This is the least interesting.

- Bu, en az ilginç olandır.
- En az ilginç olan budur.

He could at least apologize.

O en azından özür dileyebilirdi.

We can at least try.

En azından deneyebiliriz.

Isn't that at least possible?

O en azından mümkün değil mi?

Allow at least three hours.

En az üç saat izin verin.

At least we're not late.

En azından geç kalmıyoruz.

At least it's not raining.

En azından yağmur yağmıyor.

I can at least try.

En azından deneyebilirim.

- I am not the least bit worried.
- I'm not the least bit worried.

- Hiç endişelenmedim.
- Şu kadarcık endişelenmedim.

- You might at least say "thank you."
- You could at least say "thank you".

En azından "teşekkürler" diyebilirdin.

- Can I at least give you a hug?
- Can I at least hug you?

En azından sana sarılabilir miyim?

- Everybody needs at least one close friend.
- Everyone needs at least one close friend.

Herkes en az bir yakın arkadaşa ihtiyaç duyar.

At least from a comedian’s perspective.

en azından bir komedyenin bakış açısından.

At least, that's what we think.

En azından, düşündüğümüz bu.

Would embrace or at least accept

beyaz kimlik politikalarını benimseyeceği

But at least this is working.

Ama en azından işe yarıyor.

I stress at least 2 days

vurguluyorum en az 2 gün

It'll cost at least five dollars.

En az beş dolara mal olur.

He knows most who speaks least.

Az konuşan çok bilir.

That's the least of my worries.

Dert edeceğim en son şey bu.

I have at least ten books.

En az on kitabım var.

George weighs as least 70 kilograms.

George en az 70 kilo çeker.

It's the least I could do.

Yapabileceğim en az şey bu.

At least thirty students were absent.

En az otuz öğrenci yoktu.

Rebecca has at least two daughters.

Rebecca'nın hiç olmazsa iki kızı var.

At least I can see you.

En azından seni görebiliyorum.

We're safe, at least for now.

En azından şimdilik güvendeyiz.

Let's at least talk about it.

En azından o konuda konuşalım.

At least you didn't steal anything.

En azından bir şey çalmadın.

That's the least of our problems.

O, sorunlarımızın en küçüğü.

Can we at least sit down?

- En azından oturabilir miyiz?
- Otursak bari?

At least we'll be safe here.

En azında burada güvende olacağız.

It's the least of my concerns.

Endişe edeceğim en son şey bu.

Can we at least hug goodbye?

En azından sarılarak veda edebilir miyiz?

At least try and be careful.

En azından dikkatli olmaya çalış.

Tom has at least 300 books.

Tom'un en az 300 kitabı var.

At least I got something right.

En azından doğru bir şey aldım.

I have to at least try.

En azından denemeliyim.

At least I'm older than you.

En azından senden daha büyüğüm.

At least say you are sorry.

Hiç olmazsa üzgün olduğunu söyle.

I'm not in the least worried.

Hiç endişem yok.

I like carrots least of all.

Hepsinin içinde en az havuçları severim.

Shouldn't we at least call Tom?

En azından Tom'u aramamız gerekmiyor mu?

Tom weighs at least 70 kilograms.

Tom en az yetmiş kilo gelir.

It'll take at least three hours.

En az üç saat sürecektir.

Tom has at least three children.

Tom'un en az üç çocuğu var.

At least they listened to me.

Onlar en azından beni dinledi.

I like this book the least.

- En az bu kitabı seviyorum.
- Bu benim en az sevdiğim kitap.

I like math least of all.

Matematiği zerre kadar seviyorum.

That's the least of your problems.

O, sorunlarının en küçüğü.

That's the least of my problems.

O, sorunlarımın en önemsizi.

You have at least three options.

En az üç seçeneğin var.

It's the least we can do.

En azından yapabileceğimiz bu.

At least give me a chance.

En azından bana bir şans ver.

We need at least another hour.

En azından bir saate daha ihtiyacımız var.

You have to at least try.

En azından denemek zorundasın.

She had at least four faults.

Onun en azından dört hatası vardı.

He's at least twice my age.

O benim yaşımın en az iki katıdır.

At least, no one was hurt.

En azından hiç kimse yaralanmadı.

At least understand the advice first.

En azından önce tavsiyeyi anlayın.