Translation of "Guns" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Guns" in a sentence and their turkish translations:

- Drop your guns!
- Put your guns down!
- Drop your guns.

Silahlarınızı bırakın!

- Drop your guns!
- Drop your guns.

Silahlarınızı bırakın.

Guns don't kill people, people with guns do.

Silahlar insanları öldürmez, silahlı insanlar öldürür.

- Put your guns down!
- Put your guns down.

Silahlarınızı indirin.

They had guns.

Silahları vardı.

Tom knows guns.

Tom silahları biliyor.

I know guns.

Silahları bilirim.

He knows guns.

O, silahları bilir.

She knows guns.

O, silahları bilir.

Mary knows guns.

- Mary silahları bilir.
- Meryem silahtan anlar.

We know guns.

Biz silahları biliriz.

They know guns.

Onlar silahları bilir.

Guns don't kill men.

Silahlar insanları öldürmez.

Where are the guns?

Silahlar nerede?

I'll get the guns.

Silahları alacağım.

Put your guns away.

- Silahlarınızı bırakın.
- Silahlarınızı uzaklaştırın.

Put those guns away.

O silahları kaldırın.

Both guns were unloaded.

Her iki silah boştu.

Tom cleaned his guns.

Tom silahlarını temizledi.

The guns weren't loaded.

Silahlar dolu değildi.

They're armed with guns.

Onlar silahlarla silahlandırıldı.

Guns are illegal here.

Silahlar burada yasadışıdır.

They fired their guns.

Silahlarını ateşlediler.

Tom stole some guns.

Tom bazı silahlar çaldı.

They armed themselves with guns.

Onlar tüfeklerle silahlandılar.

Dan didn't even like guns.

Dan silahlardan bile hoşlanmadı.

You know guns, don't you?

Sen silahları biliyorsun, değil mi?

Many of them carried guns.

Onların birçoğu silah taşıyordu.

The pilots tested their guns.

Pilotlar, silahlarını test ettiler.

The government wants your guns.

Hükümet silahlarınızı istiyor.

I saw men carrying guns.

- Silahlı adamlar gördüm.
- Eli silahlı adamlar gördüm.

Are there guns in there?

Orada silah var mı?

Sami took all the guns.

Sami bütün silahları aldı.

I'm not against outlawing guns.

- Yasadışı silahlara karşı değilim.
- Silah yasasının sıkılaştırılmasına karşı değilim.
- Silahların yasaklanmasına karşı değilim.

You can't enter with guns.

İçeri silahla giremezsiniz.

Guns are readily accessible to Americans.

- Amerikalılar silahlara kolayca erişebilir.
- Silahlara Amerikalılar tarafından kolayca erişilebilir.

We fired guns at the enemy.

Biz düşmana silahları ateşledik.

They aimed their guns at Tom.

Silahlarını Tom'a doğrulttular.

People would be better without guns.

İnsanlar silahsız daha iyi olurdular.

- They have weapons.
- They've got guns.

Onların silahları var.

We aimed our guns at them.

Silahlarımızı onlara doğrulttuk.

They aimed their guns at him.

Silahlarını ona doğrulttular.

They aimed their guns at her.

Onlar silahlarını ona doğrulttular.

The guns thundered away all night.

Toplar bütün gece gümbürdedi.

They surrendered their guns and horses.

Silahlarını ve atlarını teslim ettiler.

He only wanted guns and ammunition.

Sadece silah ve mühimmat istedi.

Tom doesn't know much about guns.

Tom silahlar hakkında çok şey bilmiyor.

I don't know anything about guns.

Silahlar hakkında hiçbir şey bilmiyorum.

Sami had a passion for guns.

Sami'nin silah tutkusu vardı.

I'm not against people owning guns.

Silah sahibi olan insanlara karşı değilim.

- I thought guns were banned in Boston.
- I thought that guns were banned in Boston.

- Boston'da silahların yasaklandığını düşünüyordum.
- Boston'da silahların yasaklandığını düşündüm.

- Do you think that bus drivers carry guns?
- Do you think bus drivers carry guns?

Sence otobüs şoförleri silah taşır mı?

- Drop your weapons!
- Drop the gun.
- Drop your gun!
- Drop your guns!
- Put your guns down!

Silahı bırak.

With 18,000 prisoners and nearly 500 guns.

18.000 mahkum ve yaklaşık 500 silahla birlikte aldı.

Golden guns don't protect you from bullets.

Altın silahlar seni kurşunlardan korumaz.

Tell your men to drop their guns.

Adamlarına silahlarını indirmelerini söyle.

Guns don't kill people. People kill people.

Silahlar insanları öldürmez. İnsanlar insanları öldürür.

Tom and Mary both drew their guns.

- Tom'la Mary'nin ikisi de silahlarını çekti.
- Hem Tom hem de Mary silahlarını çekti.

- Drop your guns!
- Put your weapons down.

Silahlarınız yere bırakın.

Men with guns were waiting for them.

Silahlı adamlar onları bekliyorlardı.

How many guns were in the truck?

Kamyonda kaç tane silah vardı?

Sami didn't get rid of the guns.

Sami silahlardan kurtulmadı.

Sami always carried his guns with him.

Sami silahlarını her zaman yanında taşıyordu.

They invaded the country with tanks and guns.

Ülkeyi tankla tüfekle işgal ettiler.

The police officers aimed their guns at Tom.

Polis memurları silahlarını Tom'a doğru çevirdi.

They used their guns to hit each other.

Birbirlerini vurmak için silahlarını kullandılar.

When they got close, they fired their guns.

Onlar yaklaştığında, onlar silahlarını ateşledi.

I asked Tom how many guns he had.

Tom'a kaç tane silahı olduğunu sordum.

I asked Tom how many guns he owned.

Tom'a kaç tane silah sahibi olduğunu sordum.

He went into the room with guns blazing.

Odaya daldı.

Why does the US government let people have guns?

- Neden ABD hükümeti insanların silah sahibi olmalarına izin veriyor?
- Neden ABD hükümeti insanların silah almalarına izin verdi?

A lot of people in our neighborhood own guns.

Çevremizdeki çok sayıda insanın silahı var.

Sami bought the best possible guns one could buy.

Sami satın alabileceği en iyi silahları satın aldı.

- Let's just hope we don't have to use our guns.
- Let's just hope that we don't have to use our guns.

Sadece silahlarımızı kullanmak zorunda olmayacağımızı umalım.

The government prohibits us from carrying guns without a license.

Hükümet, ruhsatsız silah taşımaktan bizi men ediyor.

Monkeys kill people too, but only if they have guns.

Maymunlar da insan öldürür ama sadece onların silahı varsa.

It's legal for citizens to carry guns in many states.

Birçok ülkede vatandaşların silah taşıması yasaldır.

In the wagon were a few tools and some extra guns.

Vagonda birkaç araç ve birkaç ekstra silah vardı.

Children love playing with squirt guns in the summer to stay cool.

Çocuklar yaz aylarında serin kalmak için su tabancalarıyla oynamayı severler.

And where are the aliens, the flying saucers, and the laser guns?

Ve uzaylılar, uçan daireler ve lazer silahları nerede?

It is well known that Jesus loved guns and hated the poor.

İsa'nın silahları sevdiği ve yoksullardan nefret ettiği iyi bilinmektedir.

Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town.

Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.

Baibars’ troops have reportedly used early forms of hand guns to shoot at the enemy.

Baybarsın birlikleri el silahlarının bir önceki formunu kullanıp düşmana ateş ediyorlardı

He said he could make bridges, guns, ships, marble and clay sculptures for the Duke.

Dük için köprüler, silahlar, gemiler, mermer ve kilden heykeller yapabileceğini söyledi

Cops came with guns drawn, as I was talking to the owner on the phone.

Ben telefonda mal sahibi ile konuşuyorken Polis çekilmiş silahları ile geldi.

"This is the police. Would you mind coming down to the station?" "W-why?" "You can't think it's not a crime to go shooting guns off in the middle of town?!"

"Ben polisim. Karakola kadar gelir misiniz?” "N-neden?" “Şehrin ortasında silahla ateş etmenin suç olmadığını mı düşünüyorsun?”