Translation of "Frost" in Turkish

- The frost damaged the flowers.
- Frost has damaged the flowers.

Kırağı çiçeklere zarar verdi.

Frost touched the flower.

Frost çiçeğe dokundu.

A heavy frost is expected.

Şiddetli bir ayaz bekleniyor.

Frost has damaged the flowers.

Kırağı çiçeklere zarar verdi.

The frost killed all the flowers.

Don bütün çiçekleri öldürdü.

The flowers perished from the frost.

Çiçekler don yüzünden çürüdü.

The frost will ruin the crop.

Don, mahsulü mahvedecek.

A heavy frost is expected tonight.

Bu gece şiddetli bir ayaz bekleniyor.

There is frost on the grass.

Çİmin üzerinde don var.

There is frost on the road.

Yolda buzlanma var.

We had a heavy frost this morning.

Bu sabah ağır bir don vardı.

The plants suffered damage from the frost.

Bitkiler dondan zarar gördüler.

The frost killed the tomatoes I seeded.

Ektiğim domatesleri don vurdu.

The heart warms as the frost increases.

Don artarken kalp ısınır.

- The frost did much harm to the crops.
- The frost did a lot of damage to the crops.

Don ürünlere çok zarar verdi.

The ground was covered with frost this morning.

Bu sabah yerler buzla kaplıydı.

There is frost on the grass this morning.

Bu sabah çimlerin üzerinde don var.

All the early flowers were bitten by the frost.

Bütün vakitsiz açan çiçekler soğuktan yandı.

This morning there was a thick layer of frost.

Bu sabah kalın bir don katmanı vardı.

Blue-white frost crystals were shining on the windowpanes.

Mavi-beyaz buz kristalleri pencere camlarında parlıyordu.

Like a hold of a frost on a window pane

Pencere bölmesini kaplayan don gibi

The frost did a lot of damage to the crops.

Don ürünlere çok zarar verdi.

- It may freeze next week.
- We might have frost next week.

Gelecek hafta don olabilir.

The frost was such that the birds fell on the fly.

- Soğuk öyle ki kuşlar anında düştü.
- Soğuk o kadar çoktu ki kuşlar aniden düştü.

The crop suffered serious damage as a consequence of the early frost.

Ekin erken donun bir sonucu olarak ciddi hasar gördü.

In the fall, when the days grew shorter and the nights colder, she watched the first frost turn the leaves to bright yellow and orange and red.

Sonbaharda, günler daha kısaldığında ve geceler daha soğuduğunda, o, ilk ayazın yaprakları parlak sarı ve portakal ve kırmızıya dönüştürmesini izledi.