Translation of "Force" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Force" in a sentence and their turkish translations:

Centrifugal force is a fictitious force.

Santrifüj kuvveti hayali bir kuvvettir.

Force yourself!

Kendini zorla!

We are life force,

Bizler yaşam enerjisiyiz

force on this parliament?

en büyük güç kim?

Tom will use force.

Tom güç kullanacak.

- You can't force me to go!
- You can't force me to go.

Beni gitmeye zorlayamazsınız.

- May the force be with you.
- May the Force be with you.

Güç seninle olsun!

Why such a persistent force?

Neden bu kadar kalıcı bir etken?

Creating a massive force multiplier.

aşırı güçlü bir çoğaltıcı yaratıyor.

They force you to observe.

Seni gözlem yapmaya zorlarlar.

The argument has no force.

Tartışma inandırıcı değil.

Magnetic force drives the mechanism.

Manyetik güç, mekanizmayı tahrik eder.

They took it by force.

Onlar onu zorla aldılar.

I'm in the air force.

Hava kuvvetlerindeyim.

Don't try to force me!

Beni zorlamaya çalışma!

Don't try to force it.

- Onu zorlamayı denemeyin.
- Zorlamaya kalkmayın.

I'm not advocating deadly force.

- Ölümcül kuvveti savunmuyorum.
- Ölümcül gücü savunmuyorum.

We need an air force.

Bir hava kuvvetlerine ihtiyacımız var.

Greed is a destructive force.

Açgözlülük yıkıcı bir kuvvettir.

- We do not use force unless necessary.
- We don't use force unless necessary.

Gerekmedikçe güç kullanmıyoruz.

- Did anyone force you to do that?
- Did anybody force you to do that?

Herhangi biri onu yapman için seni zorladı mı?

It's driven by force of necessity.

Var olmasını sağlayan şey gerekliliktir.

Without recourse to some outside force.

hayatlarımızda fark yaratacak güce sahip olduğumuzu vurgular.

Don't force the child to eat.

Çocuğu yemesi için zorlama.

They won by force of numbers.

Sayıların gücüyle kazandılar.

I can't force Tom to go.

Tom'u gitmesi için zorlayamam.

We can't force Tom to resign.

Tom'u istifaya zorlayamayız.

You can't force Tom to stay.

Tom'u kalmak için zorlayamazsın.

You can't force us to go.

Gitmemiz için bizi zorlayamazsınız.

I can't force you to testify.

Seni tanıklık yapmaya zorlayamam.

Please don't force me to go.

Lütfen beni gitmem için zorlama.

I enlisted in the Air Force.

Ben Hava Kuvvetlerine kaydoldum.

You must never resort to force.

Asla güce baş vurmamalısın.

They will be back in force.

Onlar geri yürürlükte olacak.

Is that law still in force?

- Bu yasa hâlâ yürürlükte mi?
- Bu kanun hâlâ yürürlükte mi?

Don't force me do that again.

Beni bunu yapmaya tekrar zorlama.

Don't force Tom to do that.

Tom'u bunu yapması için zorlamayın.

I won't force you to go.

Seni gitmen için zorlamayacağım.

Please don't force us to go.

Lütfen bizi gitmek için zorlama.

Don't force me to do that.

- Onu yapmaya beni zorlama.
- Onu yapmak için beni zorlama.
- Onu yapmak için bana baskı yapma.

Don't force us to do that.

- Onu yapmak için bize baskı yapma.
- Onu yapmak için bizi zorlama.
- Onu yapmaya bizi zorlama.

Could re-join the main Mamluk force.

Memlük birliğinin tamamına katılmadan öldürmekti.

Their combined gravitational force creates spring tides

Hepsinin çekim gücü birleşince en güçlü gelgitler oluşur.

Of his position, and force his abdication.

gerçekliğiyle ilk yüzleştiren ve tahttan feragat etmeye zorlayanlar arasındaydı.

And so, he created a task force

Rektör, Project '87'deki sorunları ele almak için

He took it from her by force.

O, onu ondan zorla geri aldı.

You can't force Tom to do that.

Tom'u bunu yapması için zorlayamazsın.

You can't force me to do this.

Bunu yapmam için beni zorlayamazsın.

You can't force me to do anything.

Beni bir şey yapmam için zorlayamazsın.

We can't force Tom to do that.

Onu yapması için Tom'u zorlayamayız.

You can't force Tom to help Mary.

Tom'u Mary'ye yardım etmeye zorlayamazsın.

Can you force them to do that?

Onu yapması için onları zorlayabilir misin?

Can they force me to do this?

Bunu yapmam için beni zorlayabilirler mi?

You can't force me to do that.

Onu yapmam için beni zorlayamazsın.

Tom didn't force me to do anything.

Tom beni herhangi bir şey yapmaya zorlamadı.

Persuasion is often more effectual than force.

İkna genellikle zorlamaktan daha etkilidir.

Please don't force me to do this.

Lütfen bunu yapmak için beni zorlama.

Please don't force me to eat that.

Lütfen onu yemem için beni zorlama.

She wanted to join the air force.

O, hava kuvvetlerine katılmak istedi.

You can't force me to marry you.

Seninle evlenmem için beni zorlayamazsın.

I can't force you to do anything.

Seni bir şey yapman için zorlayamam.

Tom managed to force the window open.

Tom pencereyi zorlayarak açmayı başardı.

Nobody will force you to do that.

Hiç kimse onu yapmak için seni zorlamayacak.

Use of deadly force has been authorized.

Ölümcül kuvvet kullanımı onaylandı.

Dan tried to force Linda to quit.

Dan, Linda'nın çıkması için zorlamaya çalıştı.

Tom tried to force Mary to quit.

Tom Mary'yi işi bırakması için zorlamaya başladı.

You can't force yourself to forget something.

Bir şeyi unutmak için kendini zorlayamazsın.

The law is no longer in force.

Yasa artık yürürlükte değil.

Curb extensions force traffic to slow down.

Genişleyen kaldırımlar trafiğin akışını yavaşlatıyor.

Force is the only language they understand.

Güç, onların anladıkları tek dildir.

I sense a disturbance in the Force.

Güç'teki bir rahatsızlığı hissediyorum.

Tom is a retired air force major.

Tom emekli bir hava kuvvetleri binbaşı.

We can't force people to do that.

İnsanları onu yapmak için zorlayamayız.

Can we force Tom to do that?

Tom'u onu yapmaya zorlayabilir miyiz?

Did someone force you to do that?

Birisi onu yapman için zorladı mı?

Did Tom force you to do that?

Tom bunu yapman için seni zorladı mı?

I didn't force Tom to do anything.

Tom'u hiçbir şey yapmaya zorlamadım.

Tom left the police force in 2013.

- Tom 2013'te polisliği bıraktı.
- Tom 2013 yılında polislikten ayrıldı.

Tom could force you to do that.

Tom bunu yapman için seni zorlayabilir.

Tom could force Mary to do that.

Tom Mary'yi onu yapmak için zorlayabilir.

Tom won't force Mary to do that.

Tom Mary'yi bunu yapmak için zorlamayacak.

I'd never force you to do that.

Asla seni onu yapmaya zorlamadım.

Sami used excessive force to defend himself.

Sami kendini savunmak için aşırı güç kullandı.

I won't force you to do this.

Seni bunu yapmaya zorlamayacağım.

I won't force you to eat that.

Seni bunu yemek için zorlamayacağım.

Please don't force us to do this.

Lütfen bizi bunu yapmaya zorlamayın.

I couldn't force you to do that.

Bunu sana yaptıramadım.

You feel the life force in your pelvis.

pelvisinizdeki yaşam gücünü hissedersiniz.

National education did not force using this Zoom

bu Zoom u kullanmaya Milli eğitim zorlamadı

Because each planet has its own gravitational force

her gezegenin kendine ait bir çekim kuvveti olduğu için

Make those people watch this video by force

Siz o insanlara bu videoyu zorla izlettirin

Nothing can force me to give it up.

Hiçbir şey ondan vazgeçmem için beni zorlayamaz.

I don't want to force you to go.

Gitmen için seni zorlamak istemiyorum.

You can't force me to testify against Tom.

Tom'a karşı ifade vermem için beni zorlayamazsın.

Tom always wanted to join the air force.

Tom her zaman hava kuvvetlerine katılmak istedi.

I don't know how to force this lock.

Bu kilidi nasıl zorlayacağımı bilmiyorum.

That is a large force with 5,000 soldiers.

O, 5,000 askeri olan büyük bir güç.

We can use force if we have to.

Kullanmak zorundaysak güç kullanabiliriz.

The Julian calendar was in force in Russia.

- Jülyen takvimi Rusya'da geçerliydi.
- Jülyen takvimi Rusya'da yürürlükteydi.