Translation of "Fate" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Fate" in a sentence and their turkish translations:

It’s fate.

Kader işte.

You're tempting fate.

Kendini riske atıyorsun.

We're tempting fate.

Riske giriyoruz.

It was fate.

Kaderdi.

Crying to his fate

onun kaderine ağlıyor

The fate of this

bu ülkenin

He cursed her fate.

O, kaderini lanetledi.

Fate turned against him.

Kader ona karşı döndü.

You can't cheat fate.

Kaderi aldatamazsın.

This is your fate.

Bu senin kaderin.

This is my fate.

Bu benim kaderim.

Fate smiled upon me.

Kader bana gülümsedi.

Death is everyone's fate.

Ölüm herkesin kaderidir.

Maybe it was fate.

Belki o kaderdi.

Our fate was sealed.

Kaderimiz mühürlendi.

No flying from fate.

Kaderden kaçılmaz.

Fate is cruel sometimes.

Kader bazen acımasızdır.

I believe in fate.

Ben kadere inanıyorum.

Tom's fate is unknown.

Tom'un kaderi bilinmiyor.

My fate was sealed.

Kaderim mühürlendi.

Sami decided Layla's fate.

Sami, Leyla'nın kaderine karar verdi.

Their fate was the same

kaderleri aynıydı

A terrible fate awaited him.

Onu kötü bir kader bekliyordu.

She shared her husband's fate.

Kocasıyla aynı akıbeti paylaştı.

He lamented his hard fate.

O, zor kaderine yas tuttu.

I will accept my fate.

Ben kaderimi kabul edeceğim.

Fate often sends the unexpected.

Kader genellikle beklenmeyeni gönderir.

Maybe you shouldn't tempt fate.

- Belki kendini tehlikeye atmamalısın.
- Belki risk almamalısın.
- Belki riske girmemelisin.
- Belki ölüme meydan okumamalısın.

I don't believe in fate.

- Kadere inanmam.
- Ben kadere inanmıyorum.

What's to be our fate?

Kaderimiz ne olacak?

His fate is already decided.

Onun kaderine zaten karar verildi.

Fadil met the same fate.

Fadıl aynı kaderle buluştu.

I believe in fate, but I also know that fate can be changed.

Kadere inanıyorum ama kaderin değişebileceğini de biliyorum.

She had to accept her fate.

- O, kaderini kabul etmek zorunda kaldı.
- O kaderi kabul etmek zorunda kaldı.

Our fate is in your hands.

Bizim kaderimiz sizin elinizde.

My fate is in your hands.

Kaderim senin ellerinde.

I don't want to tempt fate.

Kendimi tehlikeye atmak istemiyorum.

Don't leave us to our fate.

Bizi kaderimizle baş başa bırakmayın.

Tom is resigned to his fate.

Tom kaderine boyun eğdi.

Test pilots are constantly tempting fate.

Test pilotları sürekli ölüme meydan okuyor.

Fate taught me a hard lesson.

- Kader bana sıkı bir ders öğretti.
- Kader bana acımasız bir ders verdi.

Our fate depends on your decisions.

Bizim kaderimiz senin kararlarına bağlıdır.

He was reconciled to his fate.

O, kaderine razı geldi.

Let's see what fate has prescribed.

Kaderde ne yazıyormuş görelim.

Fate shuffles the cards; we play.

Kader kartları karıştırır; biz oynarız.

My fate isn't in your hands.

- Kaderim sizin ellerinizde değil.
- Benim kaderim senin ellerinde değil.

Fate is not on our side.

Kader yanımızda değil.

Tom has resignedly accepted his fate.

- Tom kaderini uysal bir şekilde kabul etti.
- Tom kaderini boyun eğmiş bir şekilde kabullendi.

I'm the master of my fate.

Ben kendi kaderimin efendisiyim.

A man's character is his fate.

Bir insanın karakteri onun kaderidir.

Your fate is in my hands.

Senin kaderin ellerimde.

Sami abandoned Layla to her fate.

Sami, Leyla'yı kaderine terk etti.

- I know Tom doesn't believe in fate.
- I know that Tom doesn't believe in fate.

Tom'un kadere inanmadığını biliyorum.

And in an ironic twist of fate,

Kaderin bir oyunu olarak

It is no use quarreling with fate.

Kaderle kavga etmenin faydası yoktur.

It's a perfect example of cruel fate.

Bu acımasız kaderin güzel bir örneği.

He has my fate in his hands.

Kaderim onun ellerinde.

You hold my fate in your hands.

Kaderimi ellerinde tutuyorsun.

He was ready to face his fate.

O, kaderiyle yüzleşmeye hazırdı.

If mind is clean, fate is good.

Akıl temiz ise kader iyidir.

It was her fate to die young.

Genç ölmek onun kaderiydi.

He would not submit to his fate.

O ,kaderine boyun eğmek istemez.

You can't run away from your fate.

Kaderinden kaçamazsın.

The last witness sealed the prisoner's fate.

Son tanık mahkûmun kaderini belirledi.

She abandoned her son to his fate.

O ,oğlunu kaderine bıraktı.

She was ready to face her fate.

O, kaderi ile yüzleşmeye hazırdı.

Books have a fate of their own.

Kitapların kendilerine ait bir kaderi var.

It's important to help victims of fate.

Kader kurbanlarına yardım etmek önemlidir.

Everybody was waiting the same fate - death.

Herkes aynı kaderi bekliyordu - ölüm.

Previously, floods were fate for the region.

Daha önce, bölge için taşkınlar kaderdi.

Fate shuffles the cards and we play.

Kader kartları karıştırır ve biz oynarız.

Fadil's devastating fate finally came to light.

Fadıl'ın yıkıcı kaderi sonunda gün ışığına çıktı.

But maybe it's the fate of many planets

Belki de pek çok gezegenin kaderinde

I put my fate in your beautiful hands.

Kaderimi senin güzel ellerine bırakıyorum.

God has already decided the fate of humans.

Tanrı insanların kaderine çoktan karar verdi.

For Calvin, God has already decided our fate.

Calvin için Tanrı zaten bizim kaderimize karar verdi.

I was forced to submit to my fate.

Ben kaderime boyun eğmek için zorlandım.

- You cannot outsmart destiny.
- You can't cheat fate.

Kaderi aldatamazsın.

Loneliness is the fate of all outstanding people.

- Yalnızlık tüm göze çarpan insanların kaderidir.
- Yalnızlık tüm seçkin insanların kaderidir.

♪ A ticket got out from my fate

♪ Falımdan bir bilet çıktı ♪

Trigger just one... and the cockroach's fate is sealed.

Birine bile takılsa... ...hamam böceğinin kaderi mühürlenir.

She had no choice but to accept her fate.

Kaderini kabul etmekten başka seçeneği yoktu.

It was his fate to live a lonely life.

Yalnız bir hayat yaşamak onun kaderiydi.

Fate is too serious to be left to chance.

Kader şansa bırakılmayacak kadar ciddidir.

He stopped resisting, and resigned himself to his fate.

O direnmekten vazgeçti ve kendini kaderine teslim etti.

In the end the two families accepted their fate.

Sonunda iki aile kaderini kabul etti.

That man is a man content with his fate.

Bu adam kaderiyle memnun.

Sami's fate was in the hands of the jury.

Sami'nin kaderi jürinin ellerindeydi.

Sami's new habits led him to a terrible fate.

Sami'nin yeni alışkanlıkları onu korkunç bir kadere götürdü.

For the fate of Fausto does not matter to them.

Fausto'nun kaderi de onlar için önemli değildir.

So I didn't lose any sleep over their impending fate.

bu nedenle, yaklaşmakta olan kaderleri uykumu hiç kaçırmadı.

He who seeks to control fate shall never find peace.

Kaderi idare etmek isteyen asla barış bulamaz.