Translation of "Extraordinary" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Extraordinary" in a sentence and their turkish translations:

Extraordinary claims require extraordinary evidence.

Olağanüstü iddialar, olağanüstü kanıt gerektirir.

You're extraordinary.

Sen olağanüstüsün.

- Something extraordinary has happened.
- Something extraordinary happened.

Sıra dışı bir şey oldu.

That's really extraordinary.

Cidden inanılmaz.

This is extraordinary.

Bu sıra dışı bir şey.

It was extraordinary.

O olağanüstüydü.

Something extraordinary happened.

Sıradışı bir şey oldu.

Tom is extraordinary.

Tom olağanüstü.

- That's extraordinary.
- That's excellent.

- Bu sıradışı.
- Bu çok nadir.
- O olağanüstü.
- Bu fevkalade.

You're an extraordinary woman.

Olağanüstü bir kadınsın.

Tom got extraordinary grades.

Tom'un olağanüstü dereceleri var.

That would be extraordinary.

Bu olağanüstü olurdu.

These are extraordinary times.

Bunlar sıra dışı zamanlar.

- You're extraordinary.
- You're remarkable.

Sen dikkat çekicisin.

I got extraordinary grades.

Ben olağanüstü notlar aldım.

He got extraordinary grades.

- O olağanüstü notlar aldı.
- Olağanüstü notlar aldı.

She got extraordinary grades.

O sıradışı notlar aldı.

Mary got extraordinary grades.

Mary olağandışı notlar aldı.

We got extraordinary grades.

Biz olağan dışı dereceler aldık.

They got extraordinary grades.

Onlar olağanüstü notlar aldılar.

The craftsmanship is extraordinary.

İşçilik olağanüstüdür.

Their stories are extraordinary.

Onların hikayeleri olağanüstüydü.

What an extraordinary woman.

Ne olağanüstü bir kadın.

And they are all extraordinary.

ve hepsi olağanüstü.

Thanks to this extraordinary adaptation,

Bu olağanüstü adaptasyon sayesinde...

...and discover an extraordinary world...

...ve bu olağanüstü dünyayı keşfedebiliyoruz.

Your behavior is too extraordinary.

Davranışınız çok sıradışı.

I have an extraordinary appetite.

Benim olağanüstü bir iştahım var.

They had an extraordinary relationship.

Sıradışı ilişkileri vardı.

Tom is an extraordinary man.

Tom olağanüstü bir adam.

Mary is an extraordinary woman.

- Mary olağanüstü bir kadındır.
- Meri olağandışı bir kadın.
- Meri sıradışı bir kadın.
- Meri özel bir kadın.

Tom is doing extraordinary work.

Tom sıra dışı iş yapıyor.

She was an extraordinary woman.

- O sıra dışı bir kadındı.
- Fevkalade bir kadındı.

Mary was an extraordinary woman.

- Mary olağanüstü bir kadındı.
- Mary sıradışı bir kadındı.

It was an extraordinary year.

Bu olağanüstü bir yıldı.

I've had an extraordinary day.

Olağanüstü bir gün geçirdim.

It was an extraordinary moment.

Olağanüstü bir andı.

Tom is an extraordinary jumper.

- Tom olağandışı bir atlamacıdır.
- Tom olağanüstü bir atlamacıdır.

Tom was an extraordinary man.

- Tom olağanüstü bir adamdı.
- Tom sıradışı bir adamdı.

Sami was an extraordinary child.

Sami olağanüstü bir çocuktu.

Tom did an extraordinary job.

Tom olağanüstü bir iş yaptı.

"That was nourishing, that was extraordinary,

"Bu alışılmışın dışındaydı,

Night presents animals with extraordinary challenges

gece, hayvanların önüne olağanüstü zorluklar çıkarıyor.

Night presents animals with extraordinary challenges...

...gece, hayvanların önüne olağanüstü zorluklar çıkarıyor.

Rosa Montero is an extraordinary woman.

Rosa Montero olağanüstü bir kadındır.

You must be an extraordinary teacher.

Olağanüstü bir öğretmen olmalısın.

- Tom was extraordinary.
- Tom was spectacular.

Tom olağanüstüydü.

You got extraordinary grades, didn't you?

Sen olağanüstü notlar aldın, değil mi?

We have an extraordinary design team.

Olağanüstü bir tasarım ekibimiz var.

- Tom is an extraordinary person.
- Tom is an extraordinary man.
- Tom is an exceptional person.

Tom olağanüstü bir kişidir.

Is that breakthrough innovation, extraordinary results happen

sektörlerindeki ya da profesyonel alanlarındaki

History may never see such an extraordinary,  

History may never see such an extraordinary,

I started to see pretty extraordinary things.

Oldukça sıra dışı şeyler görmeye başladım.

The clumsy man envied her extraordinary talent.

Beceriksiz adam onun olağanüstü yeteneğini kıskandı.

The pianist is endowed with extraordinary talent.

Piyanistin sıradışı bir yeteneği var.

She has an extraordinary ability in music.

Onun müzikte olağanüstü bir yeteneği var.

I have a serious and extraordinary problem.

Ciddi ve sıradışı bir sorunum var.

The iPhone is an extraordinary cell phone.

iPhone olağanüstü bir cep telefonu.

Something extraordinary happened to me this morning.

Bu sabah bana sıra dışı bir şey oldu.

Nothing extraordinary has ever happened to me.

Olağanüstü hiçbir şey başıma gelmedi.

Tom is an athlete with extraordinary strength.

Tom olağanüstü gücü olan bir atlettir.

Tom is an athlete with extraordinary speed.

Tom olağanüstü hızı olan bir atlettir.

Do you want to see something extraordinary?

Olağanüstü bir şey görmek istiyor musun?

He is an athlete with extraordinary strength.

Olağanüstü güçlü bir sporcu.

He is an athlete with extraordinary speed.

- Olağanüstü hızlı bir sporcu.
- Olağanüstü hızlı bir atlet.

Our system may be extraordinary at finding blood.

Sistemimiz kanı tespit etmede de olağanüstü olabilir.

Revealing that night is full of extraordinary challenges...

Gecenin sıra dışı zorluklar ve benzersiz fırsatlarla dolu olduğunu...

- Mt. Fuji is fantastic.
- Mount Fuji is extraordinary.

Fuji Dağı olağanüstüdür.

Had gone to extraordinary lengths to hide her identity.

kimliğini gizlemek için olağanüstü önlemler almıştı.

Which is a group of extraordinary engineers and operators.

olağanüstü mühendis ve operatörlerimiz var.

The moonshot, and the extraordinary people who overcame them.

ve bunların üstesinden gelen olağanüstü insanları incelediği için bir sonraki adım için harika bir yer olacaktır .

The music of the Sainte-Chapelle concerts is extraordinary.

Sainte-Chapelle konserlerinin müziği olağanüstüdür.

Call the police if you see any extraordinary situation.

Olağandışı bir şey görürsen polisi ara.

Extraordinary things never happen in simple and ordinary ways.

Olağanüstü şeyler asla basit ve sıradan yollarla gerçekleşmez.

We expected the routine, but we got the extraordinary.

Her zamanki gibi olacağını umuyorduk, ama sıra dışı bir durumla karşılaştık.

I'm fascinated by the extraordinary flexibility of this language.

Bu dilin olağanüstü esnekliğinden büyülendim.

A genius is a person with extraordinary creative abilities.

Bir deha olağanüstü yaratıcılık yeteneklerine sahip bir kişidir.

In some cases, religion drives many Africans to extraordinary length:

Bazı durumlarda din birçok Afrikalıyı aşırı uç seviyeye sürükler:

And you feel you're on the brink of something extraordinary.

Sıra dışı bir şeyin eşiğinde olduğunu hissediyorsun.

At the time, I didn't know I'd witnessed something extraordinary.

O an sıra dışı bir şeye şahit olduğumu bilmiyordum.

Into this extraordinary, wobbly, flowy old lady in a dress.

ve sıra dışı, titrek, dalgalı, elbiseli ve yaşlı bir kadın oluyor.

I've never heard such a thing, just an extraordinary story.

Hiç böyle bir şey duymadım, olağanüstü bir hikaye.

As we count down the extraordinary in 72 Dangerous Animals Asia.

ve zamanın ötesine geçebilmelerine saygı ve hayranlık duyun. Altyazı çevirmeni: Levent Aladağ

250 kg is an extraordinary weight, even for a sumo wrestler.

250 kg, bir sumo güreşçisi için bile olağanüstü bir ağırlıktır.

- That's remarkable.
- This is extraordinary.
- This is outstanding.
- This is remarkable.

Bu olağanüstü.

The story of how Tom and Mary met is quite extraordinary.

Tomla Mary'nin oldukça sıra dışı bir tanışma hikâyeleri var.

And the thing is, what we are after today, are extraordinary results.

Ama şu var ki, bugün peşinde olduğumuz şey olağanüstü sonuçlar.

A person who never reads anything may be fooled with extraordinary ease.

Bir şey okumayan bir kişi görülmemiş bir kolaylıkla aldatılabilir.

Their extraordinary range of gifts includes  busts and statuettes of the Emperor himself…  

Olağanüstü hediyeler arasında İmparatorun büstleri ve heykelcikleri…

Two hundred fifty kilograms is an extraordinary weight even for a sumo wrestler.

İki yüz elli kilo, bir sumo güreşçisi için bile olağanüstü bir ağırlıktır.

Keri is a gifted painter. Indeed, she has an extraordinary talent for painting.

Keri yetenekli bir ressamdır. Gerçekten, onun resim için olağanüstü bir yeteneği var.

- Tom did a phenomenal job.
- Tom did an extraordinary job.
- Tom did a remarkable job.

Tom olağanüstü bir iş yaptı.

And just wrapped it in this extraordinary cloak around her and then stared at me out of the little gap.

etrafına sararak olağanüstü bir pelerin oluşturdu ve aradaki küçük boşluktan bana baktı.

Tom's mother told an extraordinary story of an out-of-body experience she had during her recent brush with death.

Tom'un annesi, geçenlerde ölümden döndüğü sırada yaşadığı olağanüstü bir beden dışı deneyim hikayesi anlattı.