Translation of "Displeased" in Turkish

0.016 sec.

Examples of using "Displeased" in a sentence and their turkish translations:

I'm displeased.

Ben dargındım.

- Tom may be displeased.
- Tom might be displeased.

Tom dargın olabilir.

That displeased everyone.

O herkesin canını sıktı.

Tom was displeased.

Tom dargındı.

Tom seems displeased.

Tom hoşnutsuz görünüyor.

- Tom said he's displeased.
- Tom said that he's displeased.

Tom dargın olduğunu söyledi.

- I'm displeased at your negligence.
- I'm displeased with your negligence.

İhmalkarlığından memnun değilim.

Tom must be displeased.

Tom dargın olmalı.

You're displeased, aren't you?

Memnun değilsin, değil mi?

- Tom thought Mary was displeased.
- Tom thought that Mary was displeased.

Tom Mary'nin dargın olduğunu düşündü.

- Tom said Mary wasn't displeased.
- Tom said that Mary wasn't displeased.

Tom, Mary'nin hoşnutsuz olmadığını söyledi.

- Tom thinks Mary is displeased.
- Tom thinks that Mary is displeased.

Tom Mary'nin dargın olduğunu düşünüyor.

- Tom said Mary was displeased.
- Tom said that Mary was displeased.

Tom Mary'nin dargın olduğunu söyledi.

- Tom said Mary is displeased.
- Tom said that Mary is displeased.

Tom Mary'nin dargın olduğunu söyledi.

What makes you so displeased?

Seni bu kadar hoşnutsuz yapan şey nedir?

I'm displeased at your negligence.

Ben senin ihmalinden hoşnut değilim.

I hope Tom isn't displeased.

Umarım Tom dargın değildir.

Tom seemed to be displeased.

Tom dargın görünüyordu.

- I think Tom might be displeased.
- I think that Tom might be displeased.

Sanırım Tom kırgın olabilir.

- Tom thinks Mary will be displeased.
- Tom thinks that Mary will be displeased.

Tom Mary'nin kırgın olacağını söylüyor.

- Tom told me that he was displeased.
- Tom told me he was displeased.

Tom bana dargın olduğunu söyledi.

She was displeased at my letter.

O benim mektubumdan hoşnut olmadı.

He was displeased with his neighbor.

Komşusundan memnun değildi.

- Tom looks offended.
- Tom looks displeased.

Tom dargın görünüyor.

- Tom is displeased.
- Tom is discontented.

Tom memnun değil.

Tell them how displeased I am.

Onlara ne kadar memnuniyetsiz olduğumu söyle.

Tell him how displeased I am.

Ona ne kadar memnuniyetsiz olduğumu söyle.

Tell her how displeased I am.

Ona ne kadar memnuniyetsiz olduğumu söyle.

Tell Tom how displeased I am.

Tom'a ne kadar kırgın olduğumu söyle.

Tom is likely to be displeased.

Tom muhtemelen kırgın olacak.

You looked like you were displeased.

Memnun değil gibiydin.

Tom knew that I was displeased.

Tom hoşnutsuz olduğumu biliyordu.

Tom wasn't displeased, but Mary was.

Tom hoşnutsuz değildi ama Mary hoşnutsuzdu.

Tom told Mary that he was displeased.

Tom Mary'ye hoşnut olmadığını söyledi.

- Tom said Mary was likely to be displeased.
- Tom said that Mary was likely to be displeased.

Tom Mary'nin muhtemelen hoşnut olmayacağını söyledi.

He is displeased with their way of reception.

O onların resepsiyon tarzından memnun değil.

Tom wrinkled his brow like he was displeased.

Tom hoşnutsuzmuş gibi kaşını çattı.

I didn't think Tom would be so displeased.

Tom'un bu kadar hoşnutsuz olacağını düşünmemiştim.

- Tom looks very uncomfortable.
- Tom looked uncomfortable.
- Tom seemed uncomfortable.
- Tom seemed displeased.
- Tom looked displeased.
- Tom seemed disturbed.

Tom rahatsız görünüyordu.

Your Lord has neither forsaken you, nor has become displeased.

Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da.

She bitterly regretted having said something that displeased her mother-in-law.

O, kaynanasını gücendiren bir şey söylediği için için için pişman oldu.

Ancient people thought that droughts and earthquakes meant that the gods were displeased.

Eski insanlar kuraklıkların ve depremlerin Tanrıların memnuniyetsizlikleri anlamına geldiklerini düşünürlerdi.

But even when urged to seek battle by an angry Minucius, as well as other officers and displeased

Fakat savaş isteyen sinirli Minucius, diğer resmi görevliler ve mutsuz askerler tarafından...