Translation of "Blonde" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Blonde" in a sentence and their turkish translations:

She is blonde.

O sarışın.

Mary is blonde.

Mary sarışındır.

- She is a blonde girl.
- She's a blonde girl.

O, sarışın bir kız.

- I'm a natural blonde.
- I am blonde, of course.

Ben doğal sarışınım.

- Are you a natural blonde?
- Are you naturally blonde?

Doğal bir sarışın mısın?

She's a dumb blonde.

O, aptal bir sarışın.

I have blonde hair.

Benim sarı saçım var.

Emily has blonde hair.

Emily'nin sarı saçları var.

Are you naturally blonde?

Sen doğal olarak sarışın mısın?

My daughter is blonde.

Kızım sarışın.

- My cousin has blonde curly hair.
- My cousin has curly blonde hair.

Kuzenimin sarışın kıvırcık saçları var.

I dyed my hair blonde.

Saçımı sarıya boyadım.

She dyed her hair blonde.

O, saçlarını sarıya boyadı.

Mary has sandy blonde hair.

Mary'nin kumlu sarı saçları vardır.

I have long blonde hair.

Benim uzun sarı saçlarım var.

Mary has long blonde hair.

Mary'nin uzun sarı saçı var.

Is she a real blonde?

O gerçek bir sarışın mı?

Is Mary a real blonde?

Mary gerçek bir sarışın mı?

I am blonde, of course.

Tabii ki sarışınım.

She has platinum blonde hair.

Onun platin sarısı saçları var.

Are you really a blonde?

Gerçekten bir sarışın mısın?

What's your favorite blonde joke?

Favori müstehcen fıkran nedir?

Lidia has blonde straight hair.

Lidia'nın sarı düz saçları var.

Maria is the blonde one.

- Maria sarışın biridir.
- Maria sarışın olan.
- Sarışın olan Maria.

The children have blonde hair.

Çocukların sarı saçları var.

She was a tall, slender blonde.

O, bir uzun ince sarışındı.

Liisa had her hair dyed blonde.

Liisa saçını sarıya boyattı.

Also Felicja has blonde straight hair.

Ayrıca Felicja'nın da sarı düz saçları var.

Tom's first girlfriend was a blonde.

Tom'un ilk sevgilisi sarışındı.

I like Trump a little bit like Richie Rich. And she's blonde and she's blonde

ben Trump'ı birazcık Richie Rich'e benzetiyorum. Hem o da sarışın bu da sarışın

- Tom thought Mary wasn't a natural blonde.
- Tom thought that Mary wasn't a natural blonde.

Tom, Mary'nin doğuştan sarışın olmadığını düşündü.

Mary prefers to dye her hair blonde.

Mary saçlarını sarıya boyamayı tercih eder.

When I was little, I was blonde.

Çocukken sarışındım.

She has blonde hair and blue eyes.

Saçları sarı, gözleri mavi.

- Anna has chestnut brown hair, but Magdalena has blonde hair.
- Anna's hair is brown, but Magdalena's is blonde.

Anna'nın saçı kahverengi fakat Magdalena'nınki sarı.

The blonde girl has a really nice cleavage.

Sarışın kızın gerçekten güzel bir göğüs dekoltesi var.

She's a tall, statuesque blonde with blue eyes.

O mavi gözlü, uzun boylu, heykel gibi sarışın.

- He has blond hair.
- She has blonde hair.

Onun sarı saçı var.

Many Germans have blonde hair and blue eyes.

Almanların çoğu sarışın ve mavi gözlüdür.

The beautiful blonde was sunbathing on the beach.

Güzel sarışın plajda güneşleniyordu.

- She has blonde hair.
- She has yellow hair.

Onun sarı saçı var.

Is your wife a blonde or a brunette?

Karın sarışın mı yoksa esmer mi?

I want to dye my friend's hair blonde.

Arkadaşımın saçını sarıya boyamak istiyorum.

Why do men find blonde women so attractive?

Güveler neden yapay ışıklara çekiliyor?

A girl with blonde hair came to see you.

- Sarı saçlı bir kız seni görmeye geldi.
- Sarı saçlı bir kız sizi görmeye geldi.

The police found a blonde hair in the sink.

Polis lavaboda bir sarı saç buldu.

Ania has brown hair, but Magdalena has blonde hair.

Ania kahverengi ama Magdalena sarı saça sahip.

I want to find a blonde, blue-eyed European woman.

Ben sarışın, mavi gözlü bir Avrupalı kadın bulmak istiyorum.

I cannot believe you used to be blonde and tanned.

Eskiden sarışın ve yanık tenli olduğuna inanamıyorum.

Anna has chestnut brown hair, but Magdalena has blonde hair.

Anna'nın kestane kahvesi saçı var fakat Magdalena'nın sarı saçı var.

Does everyone in Sweden have blonde hair and blue eyes?

İsveç'teki herkesin sarı saçları ve mavi gözleri mi var?

She is a beautiful girl with blonde hair and blue eyes.

O sarı saçlı ve mavi gözlü güzel bir kızdır.

Do you know who that tall blonde girl in green is?

Yeşil giyinmiş, o uzun boylu sarışın kızın kim olduğunu biliyor musun?

Mary is a beautiful girl with blonde hair and blue eyes.

Mary sarı saçları ve mavi gözleriyle güzel bir kızdır.

The teacher's young daughter was a beautiful blonde with big blue eyes.

Öğretmenin genç kızı büyük mavi gözlü sarışın bir güzeldi.

Our daughter has red hair while both of us have blonde hair.

İkimizin sarı saçı varken kızımızın kızıl saçı var.

Bozhena is a pretty blonde; she is the prettiest girl in our school.

Bozhena oldukça sarışın; o bizim okuldaki en güzel kızdır.

The driver of the car that crashed into the wall was a blonde woman.

Duvara çarpan arabanın şoförü sarışın bir kadındı.

Tom shaved off his beard and dyed his hair blonde, hoping people wouldn't recognize him.

Tom insanların onu tanımayacağını umarak, sakalını kesti ve saçını sarıya boyadı.

I had three girlfriends: the first was a blonde, the second a brunette, and the third a redhead.

Üç sevgilim vardı: ilki sarışın, ikincisi esmer, üçüncüsü kızıl saçlıydı.

There was once a fat, ugly peasant who fell in love with a beautiful, blonde princess. One day, the princess kissed the ugly, fat peasant, and he magically transformed into a slender, handsome prince. At least, that's how she saw him. At least, that's how he felt.

Bir zamanlar sarışın bir prensese aşık olan şişman, çirkin bir köylü vardı. Bir gün, Prenses çirkin, şişman köylüyü öptü ve o büyüyle ince, yakışıklı bir prense dönüştü. Sonunda o bu şekilde onu gördü. Sonunda bu şekilde hissetti.