Translation of "Zoals" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Zoals" in a sentence and their turkish translations:

Zoals?

Ne gibi mi?

Zoals deze.

Şuna baksanıza.

Zoals Maidan.

Maidan'da olduğu gibi.

zoals klinieken, ziekenhuizen,

gerçek bir mega şehirde olması gerektiği gibi,

zoals deze lantaarnvis.

tıpkı bu fener balığı gibi.

Grondbiogeochemici zoals ik

Benim gibi biyojeokimyagerler

- Zoals u wilt!
- Zoals je wilt.
- Wat je wil.

Nasıl isterseniz!

En nieuwsgierig zoals deze...

Bu orman ziyaretçisinin çantasındaki

zoals vooringenomenheid en stereotypering.

ön yargı ve basma kalıp düşünceler gibi.

zoals: "Bitcoin of Etherium?"

"Bitcoin mi? Etheryum mu?"

zoals de ooggetuige zei,

gerçekten ters döndüyse,

Zoals Leo Tolstoj schreef:

Leo Tolstoy'un yazdığı üzere,

Zoals, jammer genoeg, vluchtelingenkampen,

ne yazık ki mülteci kampları, Mumbai'nin kenar mahalleleri,

zoals pacemakers en insulinepompen,

giderek daha fazla bağlı cihaz,

Plasticneutraal is zoals koolstofneutraal.

Plastiği desteklememe karbona karşı olmakla aynı

Niet zoals de minderheid.

Azınlık gibi değil.

zoals bij geboortes wereldwijd.

sunumundaki sorunlarla uğraşıyoruz.

Vecht zoals een man.

- Erkek gibi dövüş.
- Adam gibi dövüş.

- U bent niet zoals de anderen.
- Je bent niet zoals de anderen.

Sen diğerleri gibi değilsin.

- Hij kwam te laat, zoals altijd.
- Zoals altijd was hij te laat.

O, her zamanki gibi geç kalmıştı.

En zelfs glasvezelkabels zoals deze,

hatta yapay ışık kullanımını azaltmak amacıyla

zoals roest, pyriet oftewel gekkengoud,

pas veya pirit gibi

Ouders, zoals jij en ik.

sizin benim gibi anne ve babalar.

Vaak tijdens sporten zoals voetbal.

aniden yırtılabilir ya da parçalanabilir.

Zoals Franklin Pierce Adams zei:

Franklin Pierce Adams'ın söylediği gibi,

zoals de regering van India.

muhteşem bazı ortaklar bulduk

zoals onze banen, onze kinderen,

işimizi, çocuklarımızı,

Hij is niet zoals wij.

O bizim gibi değildir.

Ik ben niet zoals jij.

Ben senin gibi değilim

Ik ben zoals mijn vader.

Ben babama benzerim.

Je bent niet zoals ik.

Sen benim gibi değilsin.

...zoals in daluren te reizen .

yoğun olmayan zamanlarda yola çıkmaya çalışmak gibi.

Het is zoals het is.

Neyse ne.

Ik ben niet zoals Tom.

Ben Tom gibi değilim.

Ik ben niet zoals iedereen.

Ben başka herkes gibi değilim.

Je bent knap zoals gewoonlijk.

Her zamanki kadar yakışıklısın.

Er is niemand zoals jij.

Senin gibisi yok.

Tom was laat, zoals gebruikelijk.

Tom her zamanki gibi geç kaldı.

Tom is niet zoals jij.

Tom senin gibi değil.

Ik was arm zoals jij.

Senin gibi fakirdim.

Word alsjeblieft niet zoals hij.

- Lütfen ona benzeme.
- Lütfen onun gibi olma.

- Zoals u wilt!
- Zoals je wilt.
- Je zegt het maar.
- Wat je wil.

Nasıl isterseniz!

Waarden zoals compassie, gerechtigheid en authenticiteit.

Merhamet, adalet, özgünlük gibi değerler.

zoals ik zei, waarschijnlijk het makkelijkst

dediğim gibi, muhtemelen cevabı

Wanneer ze gaan zoals we willen,

tam da istediğimiz gibiyken

Zoals een sleutel in een slot.

Kilit ve anahtar gibi.

Is eenvoudig microscopisch leven, zoals bacteriën.

bakteri gibi basit, mikroskopik yaşam.

Zeewier zoals dit... ...is erg voedzaam.

Bu tür yosunlarda bir sürü besleyici madde vardır.

We blijven rotsen zoals deze omrollen.

Bu tür büyükçe taşların altına da bakmaya devam edeceğiz.

Maar zoals mijn oma altijd zei:

Büyükannemin her zaman söylediği gibi:

zoals alcohol- en drugsgebruik en gokken.

bilgisayarlı bir karar verme görevi sundum.

Of langdurige fenomenen zoals El Niño.

uzun dönemli olgularla bırakılır.

Zoals Marie Watts totempaal van dekens.

Örneğin, Marie Watt'ın ''Battaniyeden Totem Direği''

Zoals we met dit experiment aantoonden,

Bu deneyle gösterdiğimiz gibi,

Zoals je ziet, ben ik groot

Fark ettiğiniz üzere boyum 1.82 m.

zoals aangetoond in deze TEDGlobal 2017.

düşüncelerimize ve hayallerimize özgürlük tanıyalım.

Zoals Maidan. -Wie steunde hen? Rechts.

-Maidan gibi. -O grupların arkasında kim vardı? Sağ kanat.

...moet je leven zoals de meerderheid.

çoğunluk gibi yaşamayı denemen gerekir.

zoals de Melkweg, ons eigen sterrenstelsel.

tıpkı bizim galaksimiz Samanyolu gibi.

Ik stond zoals altijd vroeg op.

Ben her zamanki gibi erken kalktım.

Zoals verwacht, won hij de prijs.

Beklenildiği gibi, ödülü kazandı.

Laat de kamer zoals ze is.

- Odayı olduğu gibi bırak.
- Odayı olduğu gibi bırakın.

Zij is zoals mijn echte dochter.

O benim öz kızım gibi.

Het gebeurde niet zoals u zei.

O olacağını söylediğin şekilde olmadı.

Zoals gewoonlijk was ze te laat.

O, her zamanki gibi geç geldi.

Het is niet zoals het eruitziet.

Göründüğü gibi değil.

Vooral oudere, zoals Oakmont Country Club,

Özellikle Oakmont Country Club gibi büyükler,

Doe het opnieuw, net zoals eerder.

Yeniden yap, daha önceki gibi.

Ik wil een keuken zoals deze.

Böyle bir mutfak istiyorum.

Zoals ik al zei, geen probleem.

Söylediğim gibi, sorun değil.

Kerstmis is niet meer zoals vroeger.

Noel eskisi gibi değil.

Zoals verwacht is hij eerste geworden.

Beklendiği gibi ilk sırayı kazandı.

zoals Vöggr met zijn belofte van trouw ... of je kunt praktische grappen maken zoals de Jomsviking

kirli oyunlar oynayabilirsin … ya da Jomsviking gibi adamın ellerini kesmesi

zoals wanneer je vandaag naar huis gaat,

mesela eve gittiğinizde,

Of pijn te vermijden, zoals honger lijden.

veya aç olmanın acısından kaçınmak.

Bij een dominante mentale toestand, zoals ontspanning,

Dinlenmek gibi daha yoğun bir ruh hali içindeyken

Zoals ik al zei: neem eten mee.

Dediğim gibi, yiyecek de götürün.

En maken mooie, mondiale visualisaties zoals deze,

ve bunun gibi okyanus akıntılarını

Benevens andere broeikasgassen zoals methaan en distikstofoxide,

diğer sera gazlarının yanı sıra, atmosfere karbondioksit salınımı yapılır,

zoals foto's, video's en ander sterk bewijsmateriaal.

kanıtlar gibi doğrulanabilir kanıtlarla denetlemek.

Waarom kan ik niet zingen zoals zij?

Niçin onların söyleyebildiği gibi söyleyemiyorum?

Blijf eraf. Laat het zoals het is.

Dokunma. Olduğu gibi bırak.

Ik hou niet van mannen zoals hij.

Onun gibi insanları sevmem.

Normaal kleed ik me niet zoals nu.

Genellikle böyle giyinmem.

Bessen zijn rijk aan mineralen zoals kalium.

Meyveler, potasyum gibi minerallerce yüksektir.

Het klimaat hier is zoals in Frankrijk.

Buradaki iklim Fransa'daki gibi.

Had ik maar een vriend zoals jij.

Keşke senin gibi bir arkadaşım olsa.

Ik hou van je, zoals je bent.

- Seni tam olduğun gibi seviyorum.
- Seni sen olarak seviyorum.
- Seni kendi hâlinle seviyorum.

Ik ben niet zoals de andere meisjes.

Ben diğer kızlara benzemiyorum.

Ik vind je leuk zoals je bent.

Seni olduğun gibi seviyorum.

Ik miste je vandaag, zoals iedere dag!

Bugün seni özledim her gün gibi!