Examples of using "يستمع" in a sentence and their turkish translations:
O müzik dinliyordu.
Sami, Leyla'yı dinler.
Tom dinlemiyordu.
- Kimse beni dinlemedi
- Kimse beni dinlemedi.
Tom, iPod'unu dinliyor.
Dinleyecek kimseyi bulamazsanız
O hep radyodaki haberleri dinler.
Anlarsın işte, beni hiç dinlemiyor
O, odasında müzik dinliyordu.
O bir kısa dalga radyo istasyonu dinliyor.
Konuştum ama hiç kimse beni dinlemedi.
Sami sadece klasik müzik dinler.
- Sami'nin beni dinlemesi gerek.
- Sami'nin beni dinlemesi lazım.
Sami İslami bir radyo kanalı dinliyordu.
O içindeki çocuğu hâlâ dinliyor. Bakın bu çok müthiş bir şey.
ve ona beni hiç dinlemediğini söylediğimde
Biliyordum ki beni yargılamadan dinleyen biri
Bu Çinli adam Müslüman galiba. Kuran dinliyor.
Sami sadece arkasına yaslandı ve Leyla'yı dinlerken "aham" demeye devam etti.