Translation of "الموسيقى" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "الموسيقى" in a sentence and their turkish translations:

(الموسيقى تنتهي)

(Müzik sona erer)

[تبدأ الموسيقى]

[Müzik başlar]

(الموسيقى تنهي)

(Müzik sona erer)

أتحب الموسيقى؟

- Müziği sever misin?
- Müzik seviyor musunuz?
- Müzik sever misin?

ندرس الموسيقى.

Müzik çalışıyoruz.

- سأكلّمه بموضوع الموسيقى الصّاخبة.
- سأكلّمه بشأن الموسيقى الصّاخبة.

Onunla yüksek sesli müzik hakkında konuşacağım.

تعاملهم مع الموسيقى.

müzikle aynı şekilde maruz kalmıyor.

لنستمع لبعض الموسيقى.

Biraz müzik dinleyelim.

الجميع يحبون الموسيقى.

Herkes müzik sever.

أنا أتعلم الموسيقى.

Ben müzik öğreniyorum.

أخي يحب الموسيقى.

Erkek kardeşim müzik seviyor.

الموسيقى لغة عالمية.

Müzik evrensel bir dildir.

الموسيقى لغة العالم

Müzik uluslararası dildir.

لا أفهم الموسيقى.

Ben müzikten anlamıyorum.

إرفع صوت الموسيقى!

Müziğin sesini aç!

أنا أسمع الموسيقى.

Müzik duyuyorum.

رقصنا على أنغام الموسيقى.

Biz müzik eşliğinde dans ettik.

هل يحب الجميع الموسيقى؟

Herkes müzik sever mi?

تحب بتي الموسيقى الكلاسيكية.

- Betty klasik müziği sever.
- Betty klasik müzik sever.
- Betty klasik müzikten hoşlanır.

أنا أيضاً أحب الموسيقى.

Ben de müzik seviyorum.

أنا أستمع إلى الموسيقى.

Müzik dinliyorum.

أنا في نادي الموسيقى.

Müzik kulübündeydim.

لا أحب الموسيقى الكلاسيكية.

Ben klasik müziği sevmiyorum.

ما هذه الموسيقى الغريبة؟

Bu garip müzik de ne?

أطفئ هذه الموسيقى فورا.

Bu müziği hemen kapat.

- لا يعزف المسلمون الموسيقى في المساجد.
- لا يذيع المسلمون الموسيقى في المساجد.

Müslümanlar camide müzik çalmaz.

لذلك كانت الموسيقى للسكان الاصليين

Müzik kendi topluluğuna ait hâldeyken

تلك الموسيقى تذكرني دائماً بك.

O müzik her zaman bana seni hatırlattı.

ذهبت إلى إيطاليا لتدرس الموسيقى.

O, müzik eğitimi yapmak için İtalya'ya gitti.

هي و أصدقاءها يحبون الموسيقى.

O ve onun arkadaşları müziği seviyor.

تتحدث الموسيقى الجيدة عن نفسها.

İyi müzik kendisi için konuşur.

نحن نستمع إلى الموسيقى، وأنت؟

Biz müzik dinliyoruz, ya sen?

تُظلم الشاشة ويعلو صوت الموسيقى الدرامية

ekran karanlığa gömülür ve derinden ürkütücü bir müzik gelir.

ولكنه لا يستطيع التركيز بسبب الموسيقى.

fakat müzikten ötürü odaklanamıyor.

كان يستمع إلى الموسيقى في غرفته.

O, odasında müzik dinliyordu.

بدون الموسيقى, العالم سيكون كمان مُمِل.

Müzik olmadan, dünya sıkıcı bir yer olurdu.

لم يكن من دافع حب هذه الموسيقى.

şimdi de rap müziğin sokak öykülerini kucaklıyor.

لا يعتقد أن الموسيقى نوع من الضجيج.

müziğin gürültü olduğunu düşünmez.

أن هذه الموسيقى هي نتاج النظام نفسه.

bu müzik sistemin kendisinden geliyor.

كان متفوقا في الموسيقى حتى في طفولته.

O, bir çocukken müzikte sivrildi.

تحب الموسيقى أكثر من أي شيء آخر.

Müziği başka bir şeyden daha çok seviyor.

وفي نهاية هذه الرحلة الموسيقى طلعت في طريقي.

Ve bu yolculuğun sonunda da müzik çıktı karşıma.

فجلب المذياع والمسجلات الموسيقى إلى مركباتننا، و بيوتنا.

Radyo ve plaklar müziği arabalarımıza, evlerimize getirdi.

أتمنى أن تتوقف عن تشغيل تلك الموسيقى الغبية.

Keşke o, o aptal müziği çalmayı durdursa.

جيسون ويتلوك يقول أن هذه الموسيقى وتصرف هذه الثقافة

Jason Whitlock, bu kültüre ait olan müziğin, tavrın, tutumun eğitim karşıtı,

فكرة أن الموسيقى ربما لم تعد جزءًا من حياتي

müziğin artık hayatımın bir parçası olmayacağı fikri

اذا بالنسبة لك, تعلم الموسيقى يمكن أن يكون بسهولة للغاية,

Şimdiye dek, müzik öğrenmek çok kolay gelebilir,

أتذكر أني سمعت هذه الموسيقى في مكان ما من قبل.

O müziği bir yerde duyduğumu hatırlıyorum.

عمل كل إنسان، سواءً كان الأدب أو الموسيقى أو الصور أو العِمَارة أو أي شيء آخر، هو دائمًا صورة لنفسه.

Her erkeğin işi, ister edebi ya da müzik ya da bir resim ya da mimari ya da başka bir şey olsun, her zaman kendisinin bir portresidir.