Translation of "هنالك" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "هنالك" in a sentence and their turkish translations:

هذا كل ما هنالك.

Bu kadar.

هنالك أهمية كبيرة لهذا.

Bu önemli bir avantaj.

وفي النهاية، هنالك الطب.

Ve son olarak tıp konusu var.

كان هنالك ثلاثة رجال.

Üç adam vardı.

هنالك ايضا سياح فرنسيون .

Fransız turistler de var.

كان هنالك أمي وأبي وأصدقاؤهما.

Annem, babam ve onların arkadaşları vardı.

كذلك، هنالك مواقع التواصل الاجتماعي.

Bir de sosyal medya var.

هنالك مخرج طوارئ في الخلف .

Arkada acil bir çıkış var.

هنالك نسخ برمجية من هذه البطاقات،

Bunlar, onların bilgisayara işlenmiş hali

هنالك العديد من السياح في البلدة .

- Çok turist var kasabada.
- Şehirde birçok turist var.
- Kentte çok sayıda turist var.

هنالك الكثير من الأطفال في الحديقة.

Parkta bir sürü çocuk var.

هنالك شي ربما تريده في حياتك الآن،

Muhtemelen şu anda hayatında olmasını istediğin bir şey vardır

ولكن لم يكن هنالك شيء يصنع الفرق.

ama yaptığımız hiçbir şey değişim sağlamıyordu.

كان هنالك أناس لم يتعلّموا القراءة قط.

hiç okumayı öğrenmemiş insanlar vardı.

إضافة إلى الحيوانات، كان هنالك أشخاصٌ أيضاً.

Orada, hayvanlara ek olarak insanlar da vardı.

هنالك قصة تحكي عن غوّاص فقد ساقيه

Bir dalgıcın büyük bir midyeden inci almaya çalışırken

في البندقية , دائما هنالك الكثير من السياح .

Venedik'te her zaman çok turist vardır.

هنالك العديد من السياح الاجانب في أساكوسا .

Asakusa'da çok sayıda yabancı turist var.

وكما تعرفون، هنالك نوع من المغالطات المنطقية لدينا

Hepimizin düştüğü bir mantık hatası var,

هنالك العديد من السياح في المدينة في العطل .

Tatillerde kentte birçok turist vardır.

تقول سيجال أن هنالك ثلاث طرق لفعل ذلك:

Sigal bunu yapmanın üç yolu olduğunu söylüyor:

اذا هنالك تقدم في التكنولوجيا مثل التصوير بالرنين المغناطيسي,

Bu nedenle teknolojide MR gibi gelişmeler oldu.

كما لو أن هنالك جداراً مبنياً في منتصف دماغي،

beynimin tam ortasında örülmüş bir duvar var gibiydi.

ولكن هنالك الكثير من كبار العمر الذين يتفادون الرعاية

Ancak bakımını ihmal eden pek çok yaşlı insan var,

لكن كان هنالك مستوى فوق الابتدائي وأسرع بقليل من سابقه.

Aynı zamanda biraz daha hızlı olan Seviye 1,5'leri de vardı.

"أتعلم، هنالك خطأ ما في اختبار تحديد المستوى الخاص بك.

"Seviye tespit sınavın ile ilgili hatalı bir şey var."

هنالك تركيز على حاجة السكان، وليس على ما يرغبون به

Gördüğümüz merakı, yaratıcılığı ve gelişimi ilerleten,

ولكن كانت هنالك تجربة ثانية - حدثت في أيّامي في المدرسة الثانوية.

Ama lise günlerime devam ederken ikinci bir deneyim oldu.

وإذا أخبرتكم أن هنالك قصص مثل هذه في كل أنحاء العالم

Size birbiri ardına yapılan çalışmaları ve dünyanın her yerinden

- الحديقة كانت خالية من الورود.
- لم يكن هنالك ورود في الحديقة.

Bahçede hiç gül yoktu.

وحينها لم يكن هنالك لا كهرباء ولا مصاعد وسط الصحراء وتحت اشعة

altında elektrik veya asansör yoktu . Özellikle, Hadramout Vadisi'ndeki Shibam şehridir. Buna

أعرف أن كان هنالك الكثير مما دور في عقلي الصغير ذو عشر سنوات.

10 yaşındaki küçük aklımdan çok şey geçiyordu.

كان سكان المدينة يتابعون رتابة حياتهم اليومية، غير مدركين أن في القصر هنالك

Şehir sakinleri günlük rutinlerine devam ederken Sarayda dört tane Moğol elçisinin

حسناً، أعتقد أن هنالك ثلاثة أشياء يمكن للعمل أن يأخذه من مشروع 87:

İşyerlerinin, Project '87'den faydalanabileceği üç nokta var:

أذهلت حملة بايزيد السريعة المسيحيين، وبما أنه شعر أنه سيكون هنالك ردة فعل

Bayezid'in ani yürüyüşü Hıristiyanları şaşırttı, ancak aynı zamanda

لكن على ضفة النهر المقابلة، كان هنالك جيش مخيم من قبيلة كافاريس الحليفة للرومان

Ama nehrin karşı kıyısında , Roma müttefiki olan Cavares kabilesi kamp kurmuştu.