Translation of "لكنه" in Turkish

0.018 sec.

Examples of using "لكنه" in a sentence and their turkish translations:

لكنه مُستعجل،

ama acil bir şey.

لكنه صعب.

ama oldukça zor.

لكنه لا يفهم،

Ama anlamaz,

لكنه يخدع بحق

ama haklı öyle bir kandırıyor ki

لكنه لم يفعل.

Ama yapmadı.

لكنه أوفى بنذره.

Ama yeminini yerine getirdi.

لكنه نام كالطفل.

Ama o bir bebek gibi yattı.

لكنه شديد الاستجابة لها.

ama hislere çok fazla tepki veriyor.

لكنه كان الأكثر إحسانًا.

fakat bu karar aynı zamanda en nazik olanıydı.

لكنه لم يكذب أبداً.

Ancak hiç yalan söylemezdi.

‫لكنه لا ينوي المشاركة.‬

Yine de paylaşmaya pek gönlü yok.

لكنه كان مقتنعاً برحلته

fakat uçak yolculuğuna ikna oldu

المنزل صغير لكنه جميل.

Ev küçük ama güzel.

لكنه كان اجتماعًا رائعًا جدًا

ama o kadar güzel bir buluşma ve karşılaşma oldu ki

لكنه ينحني طالما نحن نحنيه.

ama biz onu gerdiğimiz sürece geriliyor.

‫لكنه ليس حلو المذاق فحسب.‬

Ama bu nektar sırf tatlı değil.

لكنه لن يخاطر بمواجهة مباشرة.

Ama asla direkt yüzleşme riskini göze alamazdı.

لكنه وقت مثير للعمل عليها.

Ama üzerinde çalışması gerçekten çok heyecan verici.

أنا أحبه، لكنه مثلي الجنس

Onu seviyorum ama o bir eş cinsel.

يمكن عمله، لكنه ليس سهلا.

Bu yapılabilir ama kolay değil.

أنت طويل و لكنه أطول.

Sen uzunsun fakat o çok daha uzun.

لكنه ليس مثل الاجتماع على الإطلاق،

Ama hiç öyle toplantı gibi değil,

لكنه حكم عليه بالسجن 7 سنوات.

ama yine de 7 yıl hapse mahkum oldu.

‫لكنه يحتاج إلى الضوء لرؤية فريسته.‬

Ama avını görmek için ışığa ihtiyacı var.

‫لكنه يحمل في طياته الخطر أيضًا.‬

Ama tehlike de doğurur.

‫لكنه لا يزال معتمدًا على أمه.‬

Ama hâlâ annesine bağımlı.

‫لكنه على الجانب الآخر من الطريق.‬

Ama yolun karşı tarafında.

تصرخ هنا كشعب لكنه لا يعمل

sen burada halk olarak bağırırsın ama hiç bir işe yaramaz

لكنه ارتكب سلسلة من الأخطاء الفادحة.

Ama bir dizi hata yaptı.

لكنه لا يخطط بالضبط كما يريد

fakat istediği gibi tam olarak da planlar tutmuyor

قال توم أنه متعبٌ لكنه سعيد.

Tom yorgun ama mutlu olduğunu söyledi.

لكنه فقط لم يكن قادرًا على ذلك.

Ama bir türlü başaramıyordu.

بدأت فى الهرب، لكنه كان أسرع مني

bu sebeple kaçtım ama aslan benden hızlıydı,

لكنه قال شيئًا لن أنساه ما حييت.

Ama sonra asla unutamayacağım bir şey söyledi.

وقد كان يشجعني لكنه كان مرتابًا قليلًا.

Cesaret verici ancak birazcık şüpheciydi.

‫توفر الجروف بعض الأمان.‬ ‫لكنه تُرك وحده.‬

Sarp kayalıklar biraz güvenlik sağlıyor. Ama bu kız geride kalıyor.

‫لكنه ليس الوحيد الذي يريد جذب انتباهها.‬

Ancak dişiyi etkilemeye çalışan sadece o değil.

‫لكنه لا يستطيع الاستمرار فيه لوقت طويل.‬

Ama çok uzun sürdüremiyor.

لكنه تعرض لانتقادات لأنه تحرك ببطء شديد.

Ancak çok yavaş hareket ettiği için eleştirildi.

لكنه لم يبق في الخزي لفترة طويلة.

Ama uzun süre utanç içinde kalmadı.

لكنه سيكون من الممتع أن نعرف ذلك.

Ama öğrenmesi çok eğlenceli olacak.

كانت العلبة ثقيلة لكنه توصّل من حملها.

Kutu çok ağırdı fakat onu taşımayı başardı.

تلفت توم حوله، لكنه لم يرى أحدًا.

Tom etrafına bakındı ama kimseyi görmedi.

أردت أن أضربه و لكنه هرب مني.

Ona vurmak istedim ama benden kaçtı.

سألته لماذا كان يبكي، لكنه لم يجب.

O, ona niçin ağladığını sordu fakat o cevap vermedi.

هو أصم، لكنه يعرف كيف يقرأ الشفاه.

O, sağır ama dudak okumayı biliyor.

الأمر متروك للجراح المشرف لكنه لم يصل بعد.

Tabii bu uzman cerraha bağlı, ama kendi orada değil.

‫يكاد يبلغ أشد الإرهاق.‬ ‫لكنه يعلم أنها قريبة.‬

Yorgunluktan çatlamak üzere. Ama biliyor ki dişi yakında.

كان أيضًا تحفة فنية لكنه لم يستطع البقاء

o da bir şaheserdi fakat ayakta kalamadı

يعيش حياة سيئة لكنه يضحك على كل شيء

kötü bir hayat yaşıyor buna rağmen her şeye gülüyor

لكنه كان أحد التعليقات التي ضحكنا بها حقًا

Ama gerçekten çok güldüğümüz yorumlardan bir tanesiydi

لكنه كان يواجه العملاق المسمى Microsoft مرة أخرى

Fakat karşısında yine Microsoft denen dev duruyordu

لكنه فشل في الضغط على الأمر مع نابليون.

ancak Napolyon ile meseleyi çözemedi.

لاحظ وجودَ ثقبٍ في سترته، لكنه حاول تجاهله.

Ceketinde bir delik fark etti ama görmezden gelmeye çalıştı.

حاولت أن أجعل تشارلز يساعدني لكنه لم يفعل.

Charles'ı bana yardım ettirmeye çalıştım fakat o etmedi.

لكنه لن يتوقف عند هذا الحد، بل سيزداد سوءًا.

Ancak bununla bitmeyecek, daha kötüye gitmeye devam edecek.

لكنه هو وجيرانه السجناء صنعوا رقعة للهوِ دون ورقة

o ve komşu mahkumlarının kağıttan masa oyunları yaptıklarını

لكنه يفتقرون إلى القدرة على طرح أسئلتهم بشكل صحيح

ama sorularını doğru düzgün sormaktan yoksundular

لكنه ليس الفيروس الوحيد الذي يحتوي على خفاش حي

ama tek virüs barındıran canlı yarasa değildir

نصح سيغيسموند بمناقشة خطة العمل، لكنه اضطر إلى الإذعان

Sigismud, eylem planını tartışmayı tavsiye etti, ancak

الاحترار الناجم عن الغازات الدفيئة لكنه ليس الوحيد. فهناك

, ancak tek sorun bu değildir. Orada metan ve azot oksit da

لقد حاول أن يجعل زوجته سعيدة لكنه لم يستطع.

Karısını mutlu etmeye çalıştı fakat edemedi.

لكنه أظهر أيضًا أن لعبة الجولف قد تواجه مشكلة.

Ancak, golfün bir sorunu olabileceğini de gösterdi.

لكنه لا يستطيع أن يعتمد على هذا الدعم لوحده

Ama o sadece bu desteğe bel bağlamıyor ...

لكنه الآن يعيش وينمو في عالم كامل من العقول الأخرى،

Ama şimdi, benim paylaşmadığım dünya dolusu diğer zihnin içinde

لكنه لم يستطع إخفاء ازدرائه للأرستقراطيين العائدين الذين عاملوا عائلته

Ancak ailesini küçümseyen geri dönen aristokratları hor görmesini gizleyemedi

لكنه سرعان ما رأى أن الجيش يتدفق على راية نابليون.

Ancak kısa süre sonra ordunun Napolyon'un sancağına akın ettiğini gördü.

لكنه فشل في متابعة مصلحته ، وترك التعامل التكتيكي في المعركة

Ancak avantajını takip edemedi ve savaşın taktiksel idaresini başkalarına

ارتفاعٍ قليل لكنه في ذلك الوقت كان ارتفاعاً هائلاً. بنيت

Evi binasıdır . Bugün küçük bir yükseklik olarak kabul edilmesine rağmen

بتدشين الميناء الحلم لكنه اصطدم بعدة معوقاتٍ تمنع اكمال المشروع

yerini rüyalar limanı, ancak engelleyen birkaç engelle çarpıştı

- أخي صغير لكنه قوي.
- أخي صغير البنية إلا أنه قوي.

Erkek kardeşim küçük ama güçlüdür.

يحتوي هذا الكتاب على العديد من الأخطاء لكنه مثير للاهتمام.

Bu kitabın çok sayıda hataları var, ama o ilginçtir.

لم يعطني أي أمل، لكنه أصبح أحد الأشخاص الذين كسروا آمالي،

O bana hiç umut vermedi, aksine umutlarımı kıran insanlardan olmuştur,

‫من الآمن جذب أنثى إليه.‬ ‫لكنه يحتاج إلى إصدار صوت مبهر.‬

Dişiyi kendine çağırmak çok daha güvenli. Ama etkileyici sesler çıkarmalı.

لكنه ظل في الميدان ، موجهًا الهجوم ... والذي كان ، في النهاية ، ناجحًا.

ancak sahada kalarak saldırıyı yönetti ... ki bu sonuçta başarılı oldu.

حققت السلطنة العثمانية انتصارًا صعبًا في معركة كوسوفو لكنه انتصار مهم

Osmanlı İmparatorluğu henüz Kosova savaşında zor ama önemli bir zafer kazandı

به العائلة الحاكمة لكنه تم ووصلت بنت الاخرس للقصر مع وجود

kararla kabul edilmedi . ailesi, ama geldi Akhras sarayında

واعيد طرح المشروع من جديد في سبعينيات القرن الماضي لكنه بقى

ve proje geçen yüzyılın yetmişli yıllarında yeniden tanıtıldı, ancak

كان بروس غضبانًا حين تركته خليلته، لكنه سرعان ما نسي الأمر.

Bruce kız arkadaşı onu terk ettiğinde son derece üzülmüştü, ama kısa sürede atlattı.

لكنه قد يخفض الخطر بشكل كبير، لكي يجعلك تتنفس بسهولة أكبر.

Ama en azından riski yeterince azaltıp rahatça nefes alabilirsiniz.

- إنه سعيد رغم فقره.
- إنه فقير، لكنه بالرغم من ذلك سعيد.

O fakir ama mutlu.

تستطيع البحث عن الكلمات والحصول على ترجماتها. لكنه ليس قاموسًا عاديًّا.

Sözcükleri arayabilir ve çevirileri alabilirsiniz. Ama o, tam olarak tipik bir sözlük değildir.

كما تم تعيينه قائدًا للحرس القنصلي لنابليون. لكنه تم فصله بعد أن

. Ayrıca Napolyon'un Konsolosluk Muhafızları'nın komutanlığına atandı. Ancak

في عام 1810 ، انضم إلى المارشال ماسينا لغزو البرتغال ، لكنه استاء بشدة

1810'da Portekiz'in işgali için Mareşal Masséna'ya katıldı, ancak komutası altına alınmaktan

يموت على قدميه ولا يزال يقرأ القصيدة ، لكنه لم يكمل السطر الأخير.

Hala şiiri okurken ayağa kalkar ama son dizeyi tamamlamaz.

لكنه سارع جنوبًا بسرعة والتقى بأجيس في معركة بالقرب من مدينة أركاديا

Ama hızla güneye doğru yürüdü ... ve Agis ile tanıştı. Megalopolis kenti yakınlarındaki savaşta.

أحد افراد العائلة كان مصابًا بكوفيد-١٩، لكنه لم يكن يشعر بالإعياء.

İçlerinden birinde Covid-19 vardı ama henüz hasta hissetmiyordu.

كل شيء سار على ما يرام في هذا الفيلم ، لكنه جعلني أخيرًا أبكي

bu filmde her şey güzel giderken sonunda ağlatmıştı ama

لكنه كان "المارشال الذي لا غنى عنه" ، الذي كانت إدارته الرائعة وعمله الدؤوب

Ancak, parlak yönetimi ve yorulmak bilmeyen çalışmaları Napolyon'un askeri başarısının büyük bir kısmının temelini oluşturan

لكنه أظهر مهاراته العسكرية بشكل أكبر ، حيث فاز بسلسلة من المناوشات في حملة

Ancak, Desaix'in Yukarı Mısır'a yaptığı seferde bir dizi çatışmayı kazanarak askeri becerisini daha da kanıtladı

غاب سلاح ناي عن معركة أوسترليتز ، لكنه كان في معركة ضد البروسيين في

. Ney'in birliği Austerlitz Savaşı'nı kaçırdı, ancak ertesi yıl

‫ضوء البدر أخفت من ضوء الشمس بـ400 ألف مرة.‬ ‫لكنه لا يزال كافيًا للرؤية.‬

Ay ışığının en güçlü hâli güneş ışığından 400.000 kat daha sönüktür. Yine de görmeye yeter.

لكنه أيضًا لم ينس أبدًا ضغينة ، وكان معروفًا أنه قصير الانصهار وسريع لإدراك الإهانة.

Ama aynı zamanda kinini de asla unutmadı, herkesin bildiği gibi kısa sürede kaynaştı ve bir hakareti algılamada hızlıydı.

لكنه كان يثق في حكم ديسايكس ، وأعطى داود أمرًا في جيشه متجهًا إلى مصر.

Ancak Desaix'in kararına güveniyordu ve Davout'a Mısır'a bağlı ordusunda bir komuta verdi.

لقد دمر الجيش الثاني التابع لـ Bagration في Saltanovka ، لكنه لم يستطع منعه من

Saltanovka'da Bagration'ın İkinci Ordusu'na saldırdı, ancak kaçışını engelleyemedi

مثل مارشال ناي ، عارض في البداية عودة نابليون من المنفى ، لكنه رأى الاتجاه الذي

Mareşal Ney gibi, başlangıçta Napolyon'un sürgünden dönüşüne karşı çıktı, ancak rüzgarın hangi yönden estiğini gördü

إنهم يعبرون عن نوع من ... الموقف غير المؤسف ، لكنه نوع من الأسى: "نعم ، حسنًا ،

Bir tür… pişmanlık duymayan bir tavır sergiliyorlar, ama bu biraz üzücü: 'Evet,

في العام التالي في بولندا ، شهد فريقه قتالًا شاقًا في بولتوسك ، لكنه أوقف بعد ذلك

Ertesi yıl Polonya'da, tümeni Pultusk'ta zorlu bir savaş gördü, ancak daha sonra