Translation of "تصل" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "تصل" in a sentence and their turkish translations:

‫كادت تصل.‬

Çok az kaldı.

جريس لم تصل بعد.

Grace henüz gelmedi.

كيف تصل إلى المدرسة؟

Okula nasıl gelirsin?

للأسف، لم تصل أي جنية،

Şansıma küseyim ki o peri hiç gelmedi

قبل أن تصل إلى الأرض

hiç yere ulaşmadan

تصل إلى المنزل بعد العمل متفاجئًا

İşten eve dönüyorsunuz ve şaşkınlıktan donakalıyorsunuz.

‫والثلوج تصل إلى الخصر.‬ ‫موقف صعب.‬

Kar seviyesi bele kadar. Gerçekten çok tuhaf.

لا تصل حتى إلى الحضارات الغربية

batılı medeniyetlere bile ulaşamamak üstelik

يمكن أن تصل السرعة إلى 1000 كيلومتر

hızı 1000 kilometreye ulaşabiliyor

لكن عندما تصل إلى القمة، تستمتع بمنظر رائع.

Ancak zirveye ulaşınca muhteşem bir manzaranın tadına varıyorsunuz.

عندما تصل الكرات الرخامية إلى قاع المتاهة المبعثِرة،

Bilyeler dağılımlı düzeneğin sonuna gelirken

أراد "نابليون" أن تصل "أوروبا" إلى جبال "الأورال".

Napolyon ta Ural Dağları'na kadar tek bir Avrupa istiyordu.

إن لم تسرع، فلن تصل أبدا إلى القرية.

Acele etmezsen, asla köye ulaşmazsın.

لن تصل هناك على الوقت إن لم تستعجل.

Acele etmezseniz zamanında oraya varmayacaksınız.

‫وبهبوط الليل، تصل درجات الحرارة‬ ‫إلى سالب 16 مئوية.‬

Gece olunca da eksi 16 derecelere kadar düşüyor.

‫كنت بجانبها‬ ‫لمدة تصل إلى 80 بالمئة من حياتها.‬

Hayatının yaklaşık yüzde 80'i boyunca yanındaydım.

كانت عند ليلى ثلاثين دقيقة كي تصل إلى هناك.

Leyla'nın oraya varması otuz dakika sürdü.

وعندما تصل الأمور إلى هذه الدرجة من التنافس حول المستقبل،

Gelecekle ilgili şeyler bu kadar rekabete dayandığında ise

‫في "اليابان"، تصل فصيلة أخرى‬ ‫إلى حدود قدرتها على النجاة.‬

Japonya'da ucu ucuna hayatta kalabilen başka bir tür var.

بإمكانكم أن تتخيلوا فئة العمل التي ممكن أن تصل للعالم

Dünyaya ulaşabilecek ve milyonların gerçekleştirebileceği

نيبال ينطلق من الصين. ويملك معدلات وفاةٍ تصل الى خمسةٍ

. Ve yüzde yetmiş beş ölüm oranına sahip. Corona virüsünün en ölümcül olduğu kabul ediliyor. Çin

وتؤكد تقاريرٌ اخرى انها تصل احياناً الى خمسةٍ واربعين يوماً

olduğunu ve diğer raporların bazen kırk beş güne ulaştığını doğruladı

هل بإمكانك أن تصل إلى العلبة الموضوعة على ذاك الرّف؟

O raftaki kutuya erişebilir misin?

الذي يمكنه أن يتحرك بسرعة تصل إلى ثلاثة أضعاف سرعة الصوت.

bir çizgi roman süper kahramanı ile kıyaslayalım.

‫يمكن لدرجة الحرارة على السطح ‬ ‫أن تصل إلى 63 درجة مئوية‬

Yüzeydeki sıcaklık 62 dereceye ulaşabiliyor.

‫ظلت فاقدة للوعي لـ3 ساعات‬ ‫وهي تنزف قبل أن تصل المساعدة.‬

yardım gelene kadar üç saat bilinçsizce yatarak kan kaybetmişti.

بعد التخرج في كلية الحقوق لمدة تصل إلى ثلاث أو أربع سنوات،

Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra 3 yıl kadar ya da 4 yıl kadar,

‫كنت أظنها هنا،‬ ‫ولكن عندما تصل إليها، ‬ ‫تكتشف فجأة أنها صارت أبعد.‬

Burada olduğunu sanıyordum ama buraya gelince de daha uzakta gibi görünüyor.

نرى النجم كما كنا قبل سنوات. لأن تلك الصورة تصل إلينا بسرعة الضوء.

Yıldızın biz yıllar önceki halini görüyoruz. Çünkü o görüntü bize ışık hızıyla ulaşıyor.

من الأفضل لك أن تسرع إذا أردت أن تصل إلى المنزل قبل حلول الليل.

Hava kararmadan önce eve varmak istiyorsan, acele etsen iyi olur.