Translation of "العرش" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "العرش" in a sentence and their turkish translations:

موقفه ، وأجبره على التنازل عن العرش.

gerçekliğiyle ilk yüzleştiren ve tahttan feragat etmeye zorlayanlar arasındaydı.

1066 وضع نصب عينيه العرش الإنجليزي.

1066'da gözünü İngiliz tahtına dikti.

الملك يجب أن يتنازل عن العرش.

Kral terk etmeli.

وذلك بدعم خلافة الشاب ستيفان على العرش،

ve tahtını genç Stefan'a teklif etti

حيث تنازل نابليون عن العرش قبل أربعة أيام.

çünkü Napolyon dört gün önce tahttan çekildi.

عندما عاد هو وأتباعه في العام التالي لاستعادة العرش ،

O ve takipçileri ertesi yıl tahtı geri almak için döndüklerinde,

بريطانية. تاركاً اخيه باسل مستعداً لوراسة العرش من ابيه.

gözünden uzak . Ve İngiliz üniversitelerinde eğitimini tamamlamak istiyor

كان على القوات المجرية المساعدة في إعادة ميرسيا إلى العرش

O sırada Macar birlikleri, Mircea'nın Karpat Dağları'ndaki tahtını yeniden kazanmasına

تمكن من إعادة ميرسيا إلى العرش وإقامة اتصال مع الأسطول الصليبي

Macar Ordusu'nun bir parçası Mircea'yı tekrar tahta çıkarmayı başardılar

وخمسةٍ وتسعين يخبره ان اخيه باسل وريث العرش قد مات وعليه

yıllarca tanıştığı Bin dokuz yüz doksan beş yılında Beşar'a ulaşan bir telefon görüşmesini

خلال دفاعه اليائس عن فرنسا ، حتى تنازل الإمبراطور عن العرش في أبريل 1814.

Napolyon'a sadakatle hizmet etmeye devam etti . Restore edilen Bourbon monarşisi

استسلم دافوت هامبورغ فقط في مايو 1814 ، بعد تأكيد تنازل نابليون عن العرش.

Davout, Hamburg'u ancak Napolyon'un tahttan çekildiğinin teyidi geldikten sonra 1814 Mayıs'ında teslim etti.

تم تأكيد حقه الإلهي في العرش في الليلة التالية بمذنب مذهل في سماء الليل

Ertesi akşam, tahtın ilahi hakkı, gece gökyüzünde muhteşem bir kuyruklu yıldız tarafından teyit edildiğini iddia eder.

عند تنازل نابليون عن العرش ، ظل سوشيت غير مهزوم ، ولا يزال يحتفظ بالحدود الفرنسية.

Napolyon'un tahttan çekilmesinin ardından Suchet, hala Fransız sınırını elinde tutarak namağlup kaldı.

قالوا له أن الحرب ضاعت ويجب عليه ذلك تنازل عن العرش - لصالح ابنه إن أمكن.

Ona savaşın kaybolduğunu söylediler ve Karın - mümkünse oğlunun lehine.