Translation of "أبقى" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "أبقى" in a sentence and their turkish translations:

سوف أبقى في المنزل.

Ben evde kalacağım.

هل أستطيع أن أبقى؟

Kalabilir miyim?

أبقى جميع النّوافذ مفتوحة.

O, bütün pencereleri açık tuttu.

الذي أبقى الأطفال بعيدًا بالفعل،

ve bu duvarın nasıl çocukları dışarıda tuttuğunu

كان على أن أبقى هادئ.

Soğukkanlılığımı sürdürmeliydim.

أبقى أنا هنا أفضّل شيئًا أبطأ.

ben daha yavaş bir şeyle iyiyim.

‫أم أبقى هنا وأحاول التوجه للأسفل‬ ‫والوصول للغابة؟‬

burada kalıp aşağıya inerek ormana mı ulaşalım?

بأنّي أنا محظوظة لأن أبقى على قيد الحياة،

hayatta olduğum için ne kadar şanslı olduğumu,

‫ثم أردت أن أبقى دون حراك، فتمسّكت بصخرة.‬

Sonra sabit durmak istedim ve bir kayaya tutundum.

أعرف أنني كان يجب على الأقل أن أبقى هادئًا ومتماسكًا

Biliyorum ki, onları orada ve kapıdan uzakta tutmak için

أبقى سوشيت بأمانة أعداء فرنسا في مأزق ... حتى وصلت أخبار

dair haberler gelene kadar Fransa'nın düşmanlarını görev bilinciyle uzak tuttu .

جهاز التكييف الموجود هنا، أبقى حركة الهواء في هذا الجزء من المطعم.

Buradaki bir klima havanın, restoranın bu kısmında dolaşmasını sağladı.

‫إذن تريدني أن أحاول عبور هذا الممر الضيق‬ ‫ثم أبقى على الأرض المرتفعة؟‬

Demek buradan karşıya geçmemi ve yüksekte kalmamı istiyorsunuz?

- علي أن أبقى في السرير طوال اليوم.
- علي أن ألازم السرير طول اليوم.

Bütün gün yatakta kalmak zorundayım.

- هل يجب علي أن أبقى في المستشفى؟
- هل يتوجب علي البقاء في المستشفى؟

- Hastanede kalmak zorunda mıyım?
- Hastanede kalmama gerek var mı?