Translation of "Yerde" in Spanish

0.007 sec.

Examples of using "Yerde" in a sentence and their spanish translations:

Saklandığım yerde

En mi escondite

Saklandığım yerde.

en mi escondite

Olduğun yerde okuyabilirsin ama olacağın yerde yazamazsın.

Puedes leer donde estuviste, pero no puedes escribir donde estarás.

- Başka yerde ara.
- Onu başka yerde ara.

Búscalo en otro lugar.

Başladığım yerde bitireceğim.

en que es esto va más allá de la policía,

Olduğu yerde saymak.

Yendo a ninguna parte.

Söylediğin her yerde.

Donde tú digas.

Otur oturduğun yerde.

- Espérate.
- Tú mantente.

Bebek yerde yatıyordu.

La muñeca estaba tirada en el piso.

Hiçbir yerde bulamıyorum.

- No lo puedo encontrar por ninguna parte.
- No puedo encontrarla en ninguna parte.

Her yerde uyuyabilirim.

Puedo dormir en cualquier lado.

O yerde yatıyor.

- Ella está tirada en el suelo.
- Ella está echada en el suelo.

Allah her yerde.

Dios está en todas partes.

Ben yerde uyuyacağım.

- Voy a dormir en el suelo.
- Voy a dormir en el piso.

Her yerde olabilirdi.

Podría estar en cualquier lado.

O yerde oturuyordu.

Él estaba sentado en el suelo.

Tom yerde oturuyordu.

Tom estaba sentado en el suelo.

Olduğun yerde kal.

- Quédate donde estás.
- Quedaos donde estáis.
- Quédense donde están.

Olduğum yerde kaldım.

Me quedé donde estaba.

Gözlüklerini yerde bırakma.

No dejes tus lentes en el piso.

Olduğun yerde kal!

Espera.

- Olduğun yerde kalmanı istiyorum.
- Olduğunuz yerde kalmanızı istiyorum.

Quiero que te quedes en donde estás.

Rahatsız bir yerde yaşıyorsunuz.

están viviendo en un lugar incómodo.

Daha önce göremediğim yerde

Donde antes no podía

Aynı yerde takılır kalırsın.

a menudo se quedan estancados.

Her yerde çöp vardı,

hay basura por todos lados,

Cam kulesinde bir yerde,

en algún edificio en otra parte

Her yerde olan şeyler

Están en todos lados

O aşık olduğum yerde

en el lugar que adoro,

Buralarda bir yerde olmalı.

Debería estar por aquí.

Asker yerde yaralı yatıyordu.

El soldado yacía herido en el suelo.

Kutuyu olduğu yerde bırak.

Deja esa caja donde está.

Her yerde çiçekler vardı.

Había flores por todas partes.

Gittiği her yerde karşılandı.

Él era bienvenido a dondequiera que iba.

Onu hiçbir yerde bulamıyorum.

No lo puedo encontrar por ninguna parte.

Olduğun yerde kal Tom!

¡Detente ahí, Tom!

O, bir yerde olmalı.

Ella tiene que estar en algún lado.

Onu her yerde arıyorum.

Le he estado buscando por todas partes.

Yerde bir kaya var.

- Hay una roca sobre el piso.
- Hay una piedra en el suelo.

Onu bir yerde bulamadım.

No lo podía encontrar por ninguna parte.

Pasaportumu bir yerde bıraktım.

Me dejé el pasaporte en alguna parte.

Her yerde kan vardı.

Había sangre por todas partes.

Onları hiçbir yerde görmedim.

Nunca los he visto en ninguna parte.

Yerde hiç kan yok.

No hay sangre en el piso.

O yerde çıplak uyandı.

Se despertó desnuda en el suelo.

Çalıştığım yerde yaşamak istemiyorum.

No quiero vivir donde trabajo.

Tom yerde uyumayı umursamıyor.

- A Tomás no le importa dormir en el suelo.
- A Tomás no le importa dormir en el piso.

Yerde bir çukur kazdık.

Cavamos un agujero en el suelo.

Onu hiçbir yerde görmedik.

No la vimos a ella por ningún lado.

Buralarda bir yerde olacaktı.

Lo tengo aquí por algún lado.

Bence olduğun yerde kalmalısın.

Creo que deberías quedarte donde estás.

Hiçbir yerde güvende olmayacaksın.

No estarás seguro en ningún sitio.

Ben yerde uyumayı umursamıyorum.

- No me importa dormir en el suelo.
- No tengo problemas de dormir en el piso.

Çocukken her yerde uyuyabilirdim.

Cuando yo era niño, podía dormir en cualquier parte.

Anahtarlarımı hiçbir yerde bulamıyorum.

No encuentro mis llaves en ninguna parte.

Tom'un kirli giysileri yerde.

La ropa sucia de Tom está en el suelo.

Sabır bittiği yerde başlar.

La paciencia empieza donde termina.

Bir yerde paramı çaldırdım.

En algún lugar me robaron el dinero.

Tom bir yerde saklanıyor.

Tom se está ocultando en algún lugar.

Onları hiçbir yerde görmüyorum.

No los veo en ninguna parte.

Onu hiçbir yerde bulamıyoruz.

No podemos encontrarla por ningún lado.

Tom yerde kan gördü.

- Tom vio sangre en el piso.
- Tom vio sangre en el suelo.

Herhangi bir yerde saklanabilirim.

Me puedo esconder en cualquier lugar.

Yerde büyük taşlar var.

Hay grandes rocas en el suelo.

O birçok yerde bulundu.

Él estuvo en varios lugares.

Tom her yerde uyuyabilir.

- Tom puede dormir en cualquier parte.
- Tom puede dormir donde sea.

İstediğin yerde gözden geçir.

Estudiad donde prefiráis.

Her yerde yağmur yağıyor.

Está lloviendo en todas partes.

Evim tepelik bir yerde.

Mi casa está situada en una colina.

İstediğin yerde ders çalış.

Estudiad donde prefiráis.

- Parayı güvenli bir yerde tut.
- Parayı güvenli bir yerde saklayın.

- Guarda el dinero en un sitio seguro.
- Guarda el dinero en un lugar seguro.

- Bu makaleyi her yerde bulamazsın.
- Bu ürünü her yerde bulamazsın.

Este artículo no se puede encontrar en cualquier sitio.

- Daha önce seni bir yerde gördüm.
- Seni daha önce bir yerde gördüm.
- Sizi bir yerde görmüştüm.

- Te he visto en algún lugar antes.
- Te he visto en algún sitio antes.
- Te he visto en alguna parte antes.

- Dağ başında kaybolduk.
- Kör itin öldüğü yerde kaybolduk.
- Bu ücra yerde kaybolduk.
- Bu kuş uçmaz, kervan geçmez yerde kaybolduk.
- Bu ıssız yerde kaybolduk.

Estamos perdidos en medio de la nada.

- Tam olarak olduğun yerde kalmanı istiyorum.
- Tam olduğunuz yerde kalmanızı istiyorum.

Quiero que te quedes exactamente en donde estás.

Şimdi her yerde komedi bulabiliyorum.

Ahora encuentro comedia en todos lados.

Tüm selfilerimiz hepsi bir yerde;

nuestras selfis y nuestra información financiera

Hiçbir yerde tıkalı damar görülmedi.

No había signos de arterias obstruidas en ninguna parte.

Bir yerde kamp kurmayı düşünmeliyiz.

Debo acampar en algún lado.

Bu, tek yerde kalarak yapılır.

que es quedarse en un lugar,

Ama yolculuğum esnasında bir yerde

Pero en algún punto del camino,

Bu durumda ortalarda bir yerde.

y en este caso, está por el medio.

Ama bunu hiçbir yerde okuyamazsınız.

pero nunca leen sobre eso.

Sadece birkaç özel yerde bulunur.

y solo se encuentran en algunos lugares especiales.

Ve enkaz oralarda bir yerde.

Y los restos, en algún lugar por aquí.

Karanlık bir yerde kitap okumayın.

No leas libros en un lugar oscuro.

Top yerde bana doğru yuvarlandı.

La pelota rodó por el suelo en mi dirección.

Onu bir yerde gördüğümü hatırlıyorum.

Recuerdo haberla visto en alguna parte.

Seninle bir yerde karşılaştığımı düşünüyorum.

Me recuerdo de haberte conocido en algún sitio.