Translation of "Yanı" in Spanish

0.012 sec.

Examples of using "Yanı" in a sentence and their spanish translations:

Birinci yanı şu

La primera parte es que

Hemen yanı başımızdaki Çin

China justo al lado de nosotros

Tom'un bir iyi yanı ve bir de kötü yanı var.

Tom tiene un lado bueno y uno malo.

Bu konunun 2 yanı var

este tema tiene 2 lados

Ve aile yanı bakımı desteklemek.

y convertirse en un defensor de la atención familiar.

Onun özel bir yanı var.

Tiene algo especial.

İngilizcenin yanı sıra Fransızca konuşabilir.

Además de inglés, él puede hablar francés.

Japonca öğrenmenin zor yanı nedir?

¿Cuál es la parte más difícil de aprender japonés?

Bir altıgenin altı yanı var.

Un hexágono tiene seis lados.

İstanbul'un en kötü yanı trafiktir.

Lo peor de Estambul es el tráfico.

Onların hiç ortak yanı yok.

No tienen absolutamente nada en común.

Bunun komik hiçbir yanı yok.

Esto no tiene nada de divertido.

Meyvenin yanı sıra, dondurma yiyeceğiz.

Además de fruta vamos a tomar helado.

Bu çok başarılı stratejinin iyi yanı

La buena noticia de esta exitosa estrategia

Orada, asistanlarımızı görünmez yapmanın yanı sıra

donde no solo hacemos desaparecer a nuestros asistentes,

Yönlendirmenin işleri basitleştiren bir yanı var.

redirige tu enfoque a lo que realmente importa.

Bunun yanı sıra etle beslenen yarasa

además, un murciélago alimentado con carne

İngilizcenin yanı sıra Almanca da konuşur.

Él habla alemán, ni hablar del inglés.

İngilizcenin yanı sıra, Almanca da konuşur.

Además de inglés, habla alemán.

İki dilin ortak çok yanı var.

Los dos idiomas tienen mucho en común.

Sporun yanı sıra müziği de severim.

Me gustan la música y los deportes.

Her insanın saklı bir yanı vardır.

Toda persona tiene un lado oculto.

Oğlunun yanı sıra kızı da ünlüydü.

Su hija, al igual que su hijo, eran famosos.

Şehrin dört bir yanı dağlarla çevriliydi.

- Las montañas rodeaban la ciudad.
- Las montañas estaban en todos los alrededores de la ciudad.

Onun onunla ortak bir yanı yoktu.

No tiene nada en común con él.

Bunun yanı sıra 51 yıl önceki teknolojiyle

Además, con tecnología hace 51 años

Müziğin yanı sıra o sporları da sever.

A él le gustan los deportes tanto como la música.

Piyano çalmasının yanı sıra şarkı da söyler.

Ella canta, además de tocar el piano.

Mutfakta robot kullanmanın rahatsız edici yanı nedir?

¿Cuál es la desventaja de usar robots para el trabajo en la cocina?

Bunun yanı sıra, nasıl dans edilir bilmiyorum.

Además de eso, no sé bailar.

Fransızca Fransa'nın yanı sıra İtalya bölgelerinde konuşulur.

El francés se habla en partes de Italia así como en Francia.

O İspanyolcanın yanı sıra İngilizce de konuşabilir.

Ella puede hablar español tan bien como el inglés.

Öğretmenimiz İngilizcenin yanı sıra Fransızca da konuşur.

Nuestro profesor habla francés además de inglés.

Tom'un Mary ile hiçbir ortak yanı yoktur.

Tom no tiene nada en común con Mary.

Tom ve Mary'nin birçok ortak yanı var.

Tom y Mary tienen mucho en común.

Ama alevlere bakmanın büyüleyici bir yanı da vardır.

Pero también hay algo mágico en mirar las llamas.

Chobani’nin en önemli yanı benim için şu oldu:

Para mí la mejor parte de Chobani

Kulak ve kollarındaki yaraların yanı sıra topallayarak yürüyor,

Además de cicatrices en orejas y brazos, camina cojeando,

Bunun zor olan yanı, aşağıdayken yönümüzü belirlemek olacak.

Lo difícil va a ser mantener la dirección una vez abajo.

Tabi bunun yanı sıra ücretli üyelikleri de var.

Por supuesto, también tienen membresías pagas.

O İngilizcenin yanı sıra, Almanca ve Fransızca bilir.

Él sabe alemán y francés, sin contar el inglés.

Sigara içmesinin yanı sıra babam içki de kullanır.

Además de fumar, mi padre bebe.

Zaman yalanın yanı sıra gerçeği de ortaya koyar.

El tiempo revela la verdad como así también la falsedad.

Tom'un Mary ile bir sürü ortak yanı var.

Tom tiene mucho en común con Mary.

Piyanonun yanı sıra, herhangi başka enstrüman çalabilir misin?

Además del piano, ¿sabes tocar otros instrumentos?

Bunun en güzel yanı size oyuncaklarla oynama fırsatı sunması.

Lo mejor de esto es que implica jugar con juguetes.

Bunların yanı sıra bilimsel olarak kanıtlanmış bir olay var

También hay un incidente científicamente comprobado.

Diğer sera gazlarının yanı sıra, atmosfere karbondioksit salınımı yapılır,

así como gases efecto invernadero como el metano y óxido nitroso,

Enerji kaynaklarına güvenmenin yanı sıra yeniden kullanılabilir ürünleri seçerek

energía renovables limpias como el sol, el aire y el agua, además de una reducción

Büyük bir arkadaş olmasının yanı sıra büyük bir şeftir.

Era un buen jefe además de un gran amigo.

Pencere yanı mı yoksa koridorda mı bir yer istersiniz?

¿Desea un asiento de ventanilla o de pasillo?

Bir cerrah olmanın yanı sıra, o ünlü bir yazardı.

Además de ser cirujano, era un célebre escritor.

Bu sayede de dengeli bir dönüş ekseni eğikliğinin yanı sıra,

y eso permitió que la Tierra tuviera una inclinación axial estable

Ben bir Cumhuriyetçiyim, ama bunun kusurlu yanı ne, biliyor musunuz?

[sonido de tractor] [Mujica] Yo soy republicano, ¿pero sabe cuál es mi defecto?

Döllenmeyi azaltır. Et tüketimini azaltmanın yanı sıra hayvancılık beslemesini değiştirmek

reduce la fertilización. Cambiar la alimentación del ganado, además de reducir la ingesta de carne

Ünlü bir fizikçi olmanın yanı sıra, o büyük bir romancıdır.

Además de ser un famoso físico, él es un gran novelista.

Yanı sıra ordu yönetiminin her yönü; verimli hareket ve tedarik sağlamak;

así como todos los aspectos de la administración del ejército; asegurar un movimiento y un suministro eficientes;

Olacak. Asya'da, büyük şehirler Doğu Çin'in yanı sıra Hindistan ve Japonya'da

se ahogará mientras la ciudad de Venecia desaparecerá del mapa. En Asia, las principales ciudades se inundarán en el

Diller, menfaat ve güzellikte ortak bir yanı olan tüm konuşmacılarına aittir.

Las lenguas pertenecen a todos sus hablantes, quienes tienen un interés común en la utilidad y la belleza.

Fakat işin hileli bir yanı da bu halde bile meditasyon yapabiliyor olmam.

Pero el truco es que lo puedo hacer así.

Ne kadar derin olduğunu bile göremiyorum. Bu tür tünellerin tehlikeli yanı budur.

No puedo ver cuán profundo es. Ese es el peligro de estos túneles.

Biz başkaları ile iletişim kurmak için sözlerin yanı sıra jestler de kullanırız.

Usamos tanto gestos, como palabras, para comunicarnos con los demás.

- Her adamın zayıf bir yanı vardır.
- Her adam zayıf bir yana sahiptir.

Todos tienen su lado débil.

- O, Fransızca kadar İspanyolca da konuşuyor.
- Fransızcanın yanı sıra İspanyolca da konuşur.

Él habla tanto español como francés.

Diyelim Japonca Si olsun. O iki dilin pek bir ortak yanı yoktur.

Digamos que japones es Si. No hay mucho en comun entre ambos, y es

Muktedirliğin vizyonlarının yanı sıra aşağılık duyguları içeren kafasında bir patlayıcı karışımı vardı.

En su cabeza había una mezcla explosiva que se componía de complejos de inferioridad y visiones de omnipotencia.

Bunu yapmanın iyi yanı, yüksekte kalmayı sağlaması. Böylece yön belirlemek daha kolay olur.

Lo bueno de esto es que permite seguir en terreno elevado. Es más fácil mantener el rumbo.

Bunun yanı sıra Bizans için çok önemli kutsal emanetlere de ev sahipliği yaptı

Además, albergó reliquias sagradas muy importantes para Bizancio.

Eşinin onun taklidini yapması ise, güzel örnek eğlenceli bir aile olmasının yanı sıra

La imitación de su esposa, además de ser una familia divertida, es un buen ejemplo.

Halatla inmek iyi olur, hemen oraya ineriz. Kötü yanı, halatı bağlayacak pek bir şeyin olmaması.

Eso nos llevará directamente allí. El problema es que no veo nada confiable a qué atarla.

İlki, ek birlik hareketlerinin yanı sıra hastaneler, askeri polislik, savaş esirleri ve ikmal hatlarının güvenliği

La primera se ocupaba de los movimientos de tropas adicionales, más los servicios auxiliares como hospitales,

- Dün sert rüzgarların yanı sıra, yoğun yağmur yağdı.
- Dün hem güçlü rüzgarlar vardı hem de yoğun yağmur yağdı.

No solo hubo vientos fuertes ayer, sino que también llovió fuertemente.

- Yalnızca İngilizce değil, Fransızca da konuşabiliyor.
- O hem İngilizce hem de Fransızca konuşabilir.
- Sadece İngilizce değil, Fransızca da konuşabilir.
- İngilizcenin yanı sıra Fransızca da konuşabilir.

Ella no habla solamente inglés, también habla francés.

- Bilişimsel dil bilimi eğitimi yapmak için çeşitli dilleri bilmek gerekli, ancak, insan bilgisayarların kullanımı da bilmelidir.
- Hesaplamalı dilbiliminde birçok dil bilmenin yanı sıra iyi bir bilgisayar kullanım bilgisi gereklidir.

Para estudiar lingüística computacional es necesario saber varios idiomas, sin embargo, también se tiene que estar familiarizado con el uso de ordenadores.