Translation of "Yağmurlu" in Spanish

0.007 sec.

Examples of using "Yağmurlu" in a sentence and their spanish translations:

Hava yağmurlu.

El tiempo está lluvioso.

Yağmurlu bir gün.

Es un día lluvioso.

Yağmurlu havadan hoşlanmıyorum.

No me gusta el clima lluvioso.

Hava bugün yağmurlu.

Hoy llueve.

- Hava yağmurlu.
- Yağmur yağıyor.

- Llueve.
- Está lloviendo.

- Yağmurlu günler beni mutsuz eder.
- Yağmurlu günler beni mutsuz ediyor.

Los días lluviosos me ponen triste.

Yağmurlu günler beni depresif yapar.

Los días de lluvia me deprimen.

Hava yağmurlu, yani dışarıda oynayamayız.

Llueve hoy así que no podemos jugar fuera.

Biz yağmurlu bir büyü yaşıyoruz.

Hace un tiempo de perros.

Evet, bugün hava yağmurlu gibi.

Sí, parece que va a llover.

Bugün rüzgarlı ve aşırı yağmurlu.

Hoy está lloviendo fuerte y hace viento.

Bu kış birçok yağmurlu fırtına yaşadık.

Este invierno tuvimos muchos temporales.

İlk karşılaştığımız gün yağmurlu bir gündü.

El día en que nos conocimos fue un día lluvioso.

O, onu özlüyor, özellikle yağmurlu günlerde.

Ella le echa de menos, especialmente en los días de lluvia.

Yağmurlu günler hariç, ben büroya bisikletimle giderim

Voy a la oficina en bicicleta excepto los días de lluvia.

Vancouver'da yaşıyoruz, zaten her gün yağmurlu gibi.

Vivimos en Vancouver. Diario parece que va a llover.

Yağmurlu sezon olmadığı için bir şemsiyeye gerek yok.

Dado que no es la temporada de lluvia, no hace falta un paraguas.

O yağmurlu bir günde okula sık sık geç kalır.

Él suele llegar tarde al colegio en los días de lluvia.

Hava tahminine göre bu öğleden sonra yağmurlu olacaktı ama öyle olmadı.

El pronóstico del clima dijo que llovería esta tarde, pero no fue así.

Bankalar güneşli günde sana şemsiye vermeye çalışırlar ama yağmurlu günde sırtlarını dönerler.

Los bancos intentarán prestarte un paraguas en un día soleado, pero te darán la espalda un día lluvioso.

Pazar öğleden sonra yağmurlu bir günde kendileriyle ilgili ne yapacaklarını bilmeyen milyonlarca insan ölümsüzlük için can atıyorlar.

Millones anhelan la inmortalidad, cuando ellos mismos no saben qué hacer en una tarde lluviosa de domingo.