Translation of "Prenses" in Spanish

Prenses, iksiri içme.

Princesa, no se beba la poción.

Prenses rolünü kim oynayacak?

¿Quién hará el rol de la princesa?

Prenses yemek pişirmeye düşkündü.

A la princesa le gustaba cocinar.

Prenses köpekbalığı tarafından yenildi.

A la princesa se la comió un tiburón.

- Bir prenses olduğunu hayal etti.
- Rüyasında bir prenses olduğunu gördü.

Ella soñó que era una princesa.

Prenses, anında prense aşık oldu.

La princesa se enamoró inmediatamente del príncipe.

Prenses altın bir taç takıyor.

La princesa lleva una diadema de oro.

Prenses büyük bir kalede yaşıyor.

La princesa vive en un gran castillo.

Seni bir prenses olarak düşünüyorum.

Te tengo por princesa.

Prenses rolünü kim oynamak ister?

¿Quién jugará el papel de la princesa?

O bir prenses olmayı hayal ediyordu.

Ella soñaba con ser princesa.

Sen bana bir prenses olduğumu söylemiştin.

Me dijiste que era una princesa.

Bir zamanlar güzel bir prenses varmış.

- Había una vez una hermosa princesa.
- Érase una vez una bella princesa.
- Érase una vez una hermosa princesa.

Prenses basit bir çoban kılığına girdi.

La princesa se disfrazó de una sencilla pastora.

Prenses, ejderhanın beslenmesi için göle gönderildi.

Enviaron a la princesa al lago para alimentar al dragón.

Bir zamanlar, güzel bir prenses yaşıyordu.

Había una vez una hermosa princesa.

Herkes ona bir prenses gibi davrandı.

Todos la trataban como una princesa.

Mary bir prenses gibi davranılmasını istiyor.

María quiere ser tratada como una princesa.

Ancak prenses odasında barikat kurdu ve çıkmadı.

Sin embargo, la princesa se había atrincherado en su habitación y no quería salir.

Saray prenses için yaldızlı bir kafes oldu.

El palacio era una jaula dorada para la princesa.

Kız kardeşin sanki bir prenses kadar asil görünüyor.

Tu hermana luce tan noble como una princesa.

Prens ve prenses tezahürat yapan kalabalığın içinden geçtiler.

El príncipe y la princesa se abrieron camino a través de la multitud que les vitoreaba.

O, anaokulundayken, bütün erkek çocukları ona "prenses" derdi.

Cuando estaba en el jardín, todos los niños solían llamarla "princesa".

Bir zamanlar sarışın bir prensese aşık olan şişman, çirkin bir köylü vardı. Bir gün, Prenses çirkin, şişman köylüyü öptü ve o büyüyle ince, yakışıklı bir prense dönüştü. Sonunda o bu şekilde onu gördü. Sonunda bu şekilde hissetti.

Había una vez un campesino gordo y feo que se había enamorado de una princesa hermosa y rubia. Un día la princesa le dio un beso al feo y gordo campesino. Y, mágicamente, éste se transformó en un esbelto y apuesto príncipe. Por lo menos, así lo veía ella. Por lo menos, así se sentía él.