Translation of "Olmaz" in Spanish

0.008 sec.

Examples of using "Olmaz" in a sentence and their spanish translations:

Kesinlikle olmaz!

¡de ninguna manera!

Hayatta olmaz.

De ninguna manera.

Olağandışı olmaz mı?''

¿No sería muy raro?".

Hiçbir anlamı olmaz.

si no cerramos el grifo primero.

Gürültücü yavrularla olmaz.

No dos cachorros ruidosos.

Haritasız olmaz dedi.

Dijo que no sería sin un mapa.

Gripte böyle olmaz.

Esto simplemente no sucede con la gripe

Bu mantıklı olmaz.

Eso sería irrazonable.

Tom ıslah olmaz.

Tom es incorregible.

- Hiçbir şey tesadüfen olmaz.
- Hiçbir şey şans eseri olmaz.

Nada sucede por casualidad.

ödemekten başka şansımız olmaz.

no tenemos opción sino pagar.

Oyunumuzda tamamen yok olmaz.

no desaparecen por completo en nuestro juego.

Olmuyordur canım. Olmaz yani

No hay querido. De ninguna manera

Hayatta herkes başarılı olmaz.

No todos tienen éxito en la vida.

- Şimdi olmaz!
- Şimdi değil!

¡Ahora no!

O bir sorun olmaz.

- Eso no será problema.
- Eso no será un problema.

Karım öğrenirse mutlu olmaz.

Cuando se entere mi mujer, no se pondrá contenta.

O asla tatmin olmaz.

Él nunca está satisfecho.

Bu asla bana olmaz.

Nunca me pasa a mí.

Umarım Tom hasta olmaz.

Espero que Tom no se enferme.

Tom hiç hasta olmaz.

Tom nunca se enferma.

Burada hiçbir şey olmaz.

Aquí nunca pasa nada.

Bu neredeyse hiç olmaz.

Esto casi nunca pasa.

Bu asla buralarda olmaz.

Eso nunca pasa por aquí.

Kıskançlık olmadan aşk olmaz.

No hay amor sin celos.

Çok fazla olmaz mı?

¿No será demasiado?

Çok küçük olmaz mı?

¿No lo será demasiado pequeño?

Su olmadan hayat olmaz.

Sin agua no hay vida.

- Sen gerçekleştirmedikçe hiçbir şey olmaz.
- Gerçekleştirmediğin sürece hiçbir şey olmaz.

- Nada pasa a menos que hagas que pase.
- Nada ocurre si no provocas que ocurra.

Vizyonun tümü çok kıymetli olmaz.

no vale mucho si no puede pagar las facturas.

Bir şey olmaz. Kokumu alabiliyor.

Está bien. Puede olerme.

Ne çıkacağı hiç belli olmaz.

Nunca saben qué encontrarán.

Kışın bile fazla karımız olmaz.

Ni siquiera en invierno nieva mucho.

Tom iflah olmaz bir yalancı.

Tom es un mentiroso compulsivo.

Bu işler hiç belli olmaz.

Nunca sabes como una vaca atrapará a una liebre.

Yaşlanma hiçbir şeye mal olmaz.

Envejecer es gratis.

Umarım sonum senin gibi olmaz.

Espero no terminar como vos.

Eşeğin kulağını kesmekle küheylan olmaz.

No puedes hacer un bolso de seda de la oreja de una puerca.

Aşkım hiçbir şeye mal olmaz.

Mi amor no cuesta nada.

Umarız o bir daha olmaz.

Esperamos que no vuelva a pasar.

O zaman dili öğrenebilmiş olmaz mıydınız?

¿entonces seríamos capaces de aprender el idioma?

NB: Muhtemelen, ilk bölüm, mümkün olmaz.

NB: Posiblemente en la primera parte, en la no factibilidad,

Ama iyi şeyler bir günde olmaz.

pero las cosas buenas no se construyen en un día.

Yok yok olmaz ama yinede neyse

no va a desaparecer pero de todos modos

Aman abi yaa olmaz olur mu

oh hombre, ok?

Ya çok daha iyi olmaz mı?

¿O no sería mucho mejor?

Burada kışın bile çok karımız olmaz.

No tenemos mucha nieve aquí, ni siquiera en invierno.

- Başarı kolayca gelmiyor.
- emeksiz yemek olmaz.

- El que no llora no mama.
- El éxito no se alcanza fácilmente.

Elektrik ve su olmadan hayat olmaz.

No es posible la vida sin electricidad y sin agua.

Onu yapsaydın çok şüpheli olmaz mıydı?

¿No sería demasiado sospechoso si fueras tú quien lo hiciera?

Bu tür bir şey genellikle olmaz.

Algo así usualmente no ocurre.

Her şey sadece bu dünyada olmaz.

No todo sucede solo en este mundo.

Bu gece olmaz, baş ağrım var.

No esta noche, tengo dolor de cabeza.

- Cesedimi çiğnemeden olmaz.
- Cesedimi çiğnemen lazım.

¡Sobre mi cadáver!

Bu tür şey çok sık olmaz.

Este tipo de cosas no ocurre muy a menudo.

O hazır olur olmaz beni çağır.

Llámame en cuanto esté lista.

Tom olmasa, Mary'nin başvuracağı kimsesi olmaz.

Sin Tom, Mary no tendría nadie a quien acudir.

" Yardım için teşekkürler." " Lafı bile olmaz."

"Gracias por la ayuda." "De nada."

Bırakın Türkiye'yi hiçbir kapalı denizde tsunami olmaz

Deje que el mar frente a Turquía no tenga tsunami

Eğer bizim Türk Tarih Kurumumuz olmaz ise

si no tenemos una sociedad histórica turca

O 5 litre yağ 40 lira olmaz

5 litros de aceite no serán 40 libras

Belki bu sefer sadece yiyecekten ibaret olmaz.

Tal vez podrían no tratarse solo de comida.

Hiç kimse çaba olmadan dünyada başarılı olmaz.

Nadie tiene éxito en el mundo sin esfuerzo.

" Sakıncası yoksa sigara içebilir miyim?" "Kesinlikle olmaz."

"¿Te molesta si fumo?" "Por supuesto que no."

Emekli olur olmaz tüm zamanımı Tatoeba'ya ayıracağım.

Cuando me jubile, dedicaré todo mi tiempo a Tatoeba.

Hatasız kul olmaz. Başka birini suçlamak akıllıca.

Errar es humano. Culpar a alguien es sabio.

Tom gibi arkadaşlarla, hiç düşmana ihtiyacınız olmaz.

Con amigos como Tom no hay necesidad de enemigos.

Tom ve Mary evlense bana sürpriz olmaz.

No me sorprendería si Tomás y María se casan.

Teologlar konuşurken Tanrı'nın söyleyecek bir şeyi olmaz.

Mientras los teólogos hablan, Dios no tiene nada que decir.

- Emek yoksa yemek de yok.
- Zahmet yoksa kazanç da yok.
- Emeksiz yemek olmaz!
- Emek olmadan yemek olmaz.

El que no llora no mama.

Hem de böyle bir günde güneş de olmaz.

Claro que, en un día así, no hay sol.

Bilgisayar bilimcileri muhtemelen aklınıza gelen ilk kişiler olmaz.

no pensamos inmediatamente en preguntarle a un informático.

Öfkeli bir gergedanla karşılaşırsanız pek kaçma şansınız olmaz.

Si te topas con un rinoceronte enojado, no podrás escapar.

Böyle küçük küçük, küçük küçük kırsak olmaz mı?

¿No hay un pequeño cuclillo tan pequeño?

- Bir çiçekle yaz gelmez.
- Bir çiçekle bahar olmaz.

- Una golondrina sola no hace verano.
- Una golondrina no hace verano.

- Bu beni şaşırtmaz.
- Benim için sürpriz olmaz bu.

No me sorprendería.

Başka hiçbir ülkede Japonya'daki kadar sıklıkla deprem olmaz.

En ningún otro país ocurren tan frecuentemente los terremotos como en Japón.

- Şu sana yardım etmeyecek.
- Bu size yardımcı olmaz.

Eso no te ayudará.

Eğer yanımda olsan başka bir şeye ihtiyacım olmaz.

Si estás a mi lado no necesito nada más.

Çatısız duvarlar olabilir ama duvarlar olmadan çatı olmaz.

Puede haber paredes sin techo, pero ningún techo sin paredes.

Bu ücretsiz bir örnek. Hiçbir şeye mal olmaz.

Esta es una muestra gratis. No cuesta nada.

- Fakir olanın hiç arkadaşı yok.
- Fakirin dostu olmaz.

Aquel que es pobre no tiene amigo.

''Hem opera hem makine mühendisliği okumak tuhaf olmaz mı?

"¿No es un poco raro estudiar ópera e ingeniería mecánica?

İyi de eder. Karanlıkta nelerin gezindiği hiç belli olmaz.

Da igual. Nunca se sabe quién acecha en las sombras.

Fakat bu durum yarasaların insanlardan intikamı dersek yanlış olmaz

pero eso no estaría mal si decimos venganza de los murciélagos sobre las personas

Eğitimden bu kadar korkmayın. Merak etmeyin okumuşların şerri olmaz!

no tengas tanto miedo a la educación. ¡No te preocupes, la lectura no será mala!

- Onun ne yapacağı belli olmaz.
- O çok önceden bilinmez.

Ella es impredecible.

Mary John'la buluşmak için çıksa, Tom kesinlikle memnun olmaz.

Tom seguro que no estaría contento si Mary fuera a una cita con John.

Ne olur ne olmaz, yanına daha çok para al.

Coge más dinero por si las moscas.

Bırak artık bana bir şey olmaz naralarını. Karşımızdaki düşman korona.

Déjame saber qué pasa ahora. El enemigo que nos enfrenta es la corona.

Hatasız kul olmaz. hataların için başka birini suçlamak daha insanidir.

Errar es humano. Culpar a otra persona de tus errores es todavía más humano.

Haftada üç saat çalışmak, bir dil öğrenmek için yeterli olmaz.

Estudiar tres horas a la semana no será suficiente para aprender un idioma bien.

- Tom hastalık düzeyinde bir yalancıdır.
- Tom iflah olmaz bir yalancı.

Tom es un mentiroso patológico.

Hatasız kul olmaz. Hataların için başka birini suçlamak daha insani.

Errar es humano. Culpar a otra persona de tus errores es todavía más humano.

Ne olur ne olmaz diye, yanımda biraz nakit de taşıyacağım.

Por si acaso, también llevo un poco de dinero.