Translation of "Numarasını" in Spanish

0.110 sec.

Examples of using "Numarasını" in a sentence and their spanish translations:

Pasaport numarasını yazmamışsınız.

Usted no escribió el número del pasaporte.

- Bana telefon numarasını verdi.
- O bana telefon numarasını verdi.

Me dio su número de teléfono.

Numarasını ezbere biliyor musun?

¿Te sabes su número?

Ondan telefon numarasını istedim.

Le pedí su número de teléfono.

Onun numarasını biliyor musun?

¿Te sabes su número?

Onun telefon numarasını aldım.

Tengo su número de teléfono.

Telefon numarasını not aldım.

Anoté el número de teléfono.

Telefon numarasını bilse, onu arayabilir.

Si supiera su número de teléfono, podría llamarla.

Dizinde onun telefon numarasını bulabilirsiniz.

Puedes encontrar su número telefónico en el directorio.

Ben onun telefon numarasını unuttum.

Olvidé su número de teléfono.

Tom'un telefon numarasını biliyor musun?

- ¿Te sabes el número telefónico de Tom?
- ¿Te sabes el número de Tom?

Onun telefon numarasını bulmaya çalıştım.

Intenté encontrar el número de teléfono de ella.

Tom'dan Mary'nin telefon numarasını istedim.

Le pedí el número de Mary a Tom.

Onun telefon numarasını not ettim.

- Anoté su número telefónico.
- Me apunté su número de teléfono.

O telefon numarasını not aldım.

Yo anoté ese número de teléfono.

Tom, Mary'ye telefon numarasını verdi.

Tom le dio su número de teléfono a Mary.

Tom benden Mary'nin numarasını istedi.

Tom me pidió el número de Mary.

Sana Dr.Shiegal'in telefon numarasını vereceğim.

Te daré el número de teléfono del Dr. Shiegal.

Telefon numarasını not ettin mi?

¿Escribiste el número de teléfono?

Tom Mary'ye telefon numarasını söyledi.

Tom le dijo su número telefónico a Mary.

Tom Mary'nin telefon numarasını unuttu.

Tom olvidó el número telefónico de Mary.

Tom Mary'nin telefon numarasını bilmiyor.

Tom no sabe el número de teléfono de Mary.

Tom Mary'den telefon numarasını istedi.

Tom le pidió su número telefónico a Mary.

Ne yaptıysam onun telefon numarasını hatırlayamıyorum.

No hay manera de que me acuerde de su número de teléfono.

Tom Mary'den John'un telefon numarasını istedi.

Tom le pidió a Mary el número de teléfono de John.

Unutmayayım diye onun telefon numarasını yazdım.

Me apunté su número de teléfono para no olvidarlo.

Bana Tom'un telefon numarasını bildiğin söylendi.

Me dijeron que tienes el número de Tom.

Mary'ye John'un numarasını Tom'un verdiğini düşündüm.

Pensé que Tomás le daría el número de teléfono de Juan a María.

Tom, Mary'ye telefon numarasını vermek istemedi.

Tom no quería darle su número de teléfono a Mary.

Tom ayakkabı numarasını bulmakta sorun yaşar.

Tom tiene problemas encontrando su talla de zapato.

Ona adını ve telefon numarasını verdi.

Le dijo su nombre y número de teléfono.

Tom Mary'nin telefon numarasını bilmek istiyordu.

Tom quería saber el número de teléfono de Mary.

Tom Mary'ye John'un telefon numarasını verdi.

Tom le dio a Mary el número de teléfono de John.

Tom Mary'ye gerçek telefon numarasını vermedi.

Tom no le dio a Mary su verdadero número telefónico.

- Bir kağıt parçasına onun telefon numarasını not aldım.
- Onun telefon numarasını bir kâğıt parçasına yazdım.

Anoté su número en un trozo de papel.

Sazae her zaman kendi telefon numarasını unutuyor.

Sazae siempre se olvida de su propio número de teléfono.

Tom ve Mary partide birbirlerinin numarasını aldılar.

Tom y Mary intercambiaron sus números en la fiesta.

Eğer o, onun telefon numarasını bilseydi, onu arayabilirdi.

Si él hubiera sabido su número de teléfono, la habría podido llamar.

O bana ofis telefon numarasını ve adresini verdi.

Él me dio el número de teléfono de su oficina y su dirección.

Bir kağıt parçasına onun telefon numarasını not aldım.

Anoté su número de teléfono en un pedazo de papel.

O bana onun telefon numarasını bilip bilmediğimi sordu.

Me preguntó si yo sabía el número de teléfono de ella.

Tom bana Mary'nin telefon numarasını bilip bilmediğimi sordu.

Tom me preguntó si acaso me sabía el número de teléfono de María.

O, ona benim telefon numarasını bilip bilmediğini sordu.

Le preguntó si se sabía mi número de teléfono.

- Maria onun ne adını ne de telefon numarasını biliyordu.
- Maria ne onun adını ne de telefon numarasını biliyordu.

María no sabía ni el nombre de él ni su número de teléfono.

Mary onun ne ismini ne de telefon numarasını biliyordu.

Mary no sabía su nombre ni su número de teléfono.

Tom, Mary'ye John'un yeni telefon numarasını bilip bilmediğini sordu.

Tom le preguntó a Mary si sabía el nuevo número de teléfono de John.

Toplantı numarasını bilen bir kişi derse katılıp pornografik içerik veya virüs yazabiliyormuş

Una persona que conozca el número de la reunión podría asistir a la clase y escribir contenido pornográfico o virus.