Translation of "Kalacağız" in Spanish

0.013 sec.

Examples of using "Kalacağız" in a sentence and their spanish translations:

Geç kalacağız.

Llegaremos demasiado tarde.

Hayatta kalacağız.

Sobreviviremos.

Burada kalacağız.

Nos vamos a quedar acá.

Biz hayatta kalacağız.

Sobreviviremos.

Haydi! Geç kalacağız.

¡Venga, que llegamos tarde!

Kalabildiğimiz sürece kalacağız.

Nos quedaremos tanto tiempo como sea posible.

Okula geç kalacağız.

Vamos a llegar tarde a la escuela.

Geri dönmek zorunda kalacağız.

Tendremos que regresar.

Biz sınıfa geç kalacağız.

Llegaremos tarde a clase.

Pazara kadar burada kalacağız.

Nos quedaremos aquí hasta el domingo.

Pazartesiye kadar burada kalacağız.

Estaremos aquí hasta el lunes.

Bütün hafta orada kalacağız.

Tenemos pensado permanecer allí una semana.

Çabuk! Biz geç kalacağız.

¡Apresúrate! Llegaremos tarde.

Telleri ayırmak zorunda kalacağız.

Tendremos que desunir los alambres.

Bu gittikten sonra mecbur kalacağız.

Cuando lo haga, estaremos entregados.

Enkaz planına mı bağlı kalacağız,

¿Vamos por los restos?

Ne kadar beklemek zorunda kalacağız?

¿Cuánto tiempo tendremos que esperar?

Biz Tanrı'nın yardımıyla hayatta kalacağız!

¡Sobreviviremos con la ayuda de Dios!

Biz birlikte çalışmak zorunda kalacağız.

Vamos a tener que trabajar juntos.

Bunu tekrar yapmak zorunda kalacağız.

Tendremos que hacer esto de nuevo.

Bir şey yapmak zorunda kalacağız.

Tendremos que hacer algo.

Birkaç dakika beklemek zorunda kalacağız.

Tendremos que esperar algunos minutos.

Sen ve ben hayatta kalacağız.

Tú y yo sobreviviremos.

Beş saat beklemek zorunda kalacağız.

Tendremos que esperar cinco horas.

Biraz geç kalacağız gibi görünüyor.

Parece que vamos a llegar un poco tarde.

Sanırım bir gün daha kalacağız.

Creo que nos quedaremos otro día más.

Kitlesel fon yaratmak zorunda mı kalacağız?

¿nos tocará microfinanciar para salvar a quienes amamos?

Hiç istenmeyen tabloyla karşı karşıya kalacağız

Nos enfrentaremos a una imagen no deseada

Karı çatıdan kürekle temizlemek zorunda kalacağız.

Tendremos que quitarle la nieve al techo.

Bir sonraki yarışmaya kadar burada kalacağız.

Nos quedaremos aquí hasta el próximo concurso.

Şimdi gidelim. Aksi halde, geç kalacağız.

Vámonos ya. Si no llegaremos tarde.

Bu gece burada kalacağız gibi görünüyor.

Parece que nos quedaremos aquí esta noche.

Seçeneğimiz yok. Sanırım yürümek zorunda kalacağız.

No tenemos elección. Supongo que tendremos que andar.

14 gün kalacağız sadece evimizde o kadar

Nos quedaremos solo 14 días en nuestra casa.

Sadece onun nerede olduğunu görmek zorunda kalacağız.

Solo tendremos que ver dónde está.

O gelmese bile, biz başlamak zorunda kalacağız.

- Aun cuando no venga tendremos que empezar.
- Aunque no venga, tendremos que empezar.

O ölürse ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalacağız.

Si él muere, enfrentaremos serios problemas.

Biz çaresizlik duygusu ile baş etmek zorunda kalacağız.

Tendremos que superar la sensación de desamparo.

Ev ödemelerimizi yapmak için kemerlerimizi sıkmak zorunda kalacağız.

Para llegar a los pagos de nuestra casa, vamos a tener que apretarnos el cinturón.

Biz en az iki saat sizin evinizde kalacağız.

Nos quedaremos al menos dos horas en tu casa.

Boruyu tamir edemezsen, bir tesisatçı aramak zorunda kalacağız.

- Si usted no puede arreglar el caño, tendrá que llamar a un plomero.
- Si tú no puedes arreglar la tubería, tendremos que llamar a un fontanero.
- Si no eres capaz de arreglar la tubería, habrá que llamar a un fontanero.

Yarından itibaren, akşam 9.00'a kadar açık kalacağız.

A partir de mañana, estaremos abiertos hasta las 9 de la noche.

Enkaz planına mı bağlı kalacağız, öncelikle suyumuzu mu tazeleyeceğiz?

¿Nos apegamos al primer plan? ¿O intentamos reponer agua antes?

Biz çok daha fazla zirai ilaç kullanmak zorunda kalacağız

tendremos que usar más pesticidas

Tom'un işini yapması için birini kabul etmek zorunda kalacağız.

Tendremos que contratar a alguien para que haga el trabajo de Tom.

Tom'un onu yapabilip yapamayacağını beklemek ve görmek zorunda kalacağız.

Tendremos que esperar y ver si Tom será capaz de hacer eso.

Doğanın en ölümcül hayvanları ve sürüngenleriyle de karşı karşıya kalacağız.

sino también a algunos de los animales y reptiles más mortíferos que hay.

Senin önerin çok cazip ama onun hakkında düşünmek zorunda kalacağız.

Su oferta es muy tentadora, pero tendremos que pensárnoslo.

Şu andan itibaren, biz daha az para harcamak zorunda kalacağız.

De aquí en adelante tendremos que gastar menos.

En kötü durum senaryosunda elimizden geldiği kadar mutlu görünmek zorunda kalacağız.

En el peor de los casos solo tendremos que aparentar ser tan felices como podamos.