Translation of "Bakan" in Spanish

0.008 sec.

Examples of using "Bakan" in a sentence and their spanish translations:

Bakan bina planlarını onayladı.

El ministro aprobó los planes de construcción.

Bahçeye bakan bir oda istiyorum.

Desearía una habitación con vistas al jardín.

Tom'a bakan kişi ben olmalıyım.

- Yo debería ser el que cuida de Tom.
- Yo debería ser la que cuida de Tom.
- Yo debería ser quién cuida de Tom.

Sana bakan adamı tanıyor musun?

¿Conocés al hombre que te está mirando?

Dünyanın diğer yanından bize bakan insan

La persona que nos mira desde el otro lado del mundo

Uygulamaya sıcak bakan biri için çalışıyordum.

dispuesta a aceptar mis locas ideas.

Bakan, kabineden istifa etmek zorunda kaldı.

Se vio obligado el ministro a renunciar al gabinete.

Geçenlerde konuştuğum bakan, benimle aynı fikirde.

El ministro con el que hablé recientemente está de acuerdo conmigo.

Bakan önümüzdeki hafta Meksika'yı ziyaret edecektir.

El ministro planea visitar México la semana que viene.

Sana bakan şu adamı tanıyor musun?

¿Conoces a ese hombre que te mira?

Tom ona bakan biriyle kavga etti.

Tom se puso a pelear con la gente que lo estaba observando.

Fakat ek bir sıkıntı var herkes bunun dayısını bakan zannediyor

pero hay un problema adicional que todos piensan que es su tío

Sana bakan gözleri ve yolunu gözleyen gönülleri ateş gibi yak.

- Quema los ojos que te miran y los corazones que te aguardan.
- Que se quemen los ojos que te miren y los corazones que te esperan.

Japonya'da evcil hayvan olarak penguen bakan insanlar var gibi görünüyor.

En Japón supuestamente hay gente que tiene pingüinos como mascotas.

Birbirlerine bakan iki ayna, sonsuza kadar yinelenen bir görüntü yarattı.

Los dos espejos enfrentados crearon una imagen repetida hasta el infinito.

O, liseden sonra üniversiteye gitti ve babası gibi bakan olmak için okudu.

Después del instituto, fue a la universidad y estudió para ser ministro, como su padre.

Ayın güneşe bakan yarısı her zaman ışıldar fakat ışıldayan taraf her zaman dünyaya bakmaz.

La mitad de la Luna que está enfrente del Sol siempre está iluminada, pero el lado iluminado no siempre está enfrente de la Tierra.

Aynaya bakan iyimser kişi daha da iyimser olur ve kötümser kişi daha da kötümser.

El optimista se mira en el espejo y se vuelve más optimista, y el pesimista más pesimista.

Cadılar Bayramı Kuzey Amerika'ya, bir şenlik ateşi etrafında hasadı kutlayan, birbirlerine hayalet hikayeleri anlatan, şarkı söyleyen ve fal bakan Avrupalı göçmenler tarafından getirilmiştir.

Halloween fue traída a Norteamérica por inmigrantes de Europa que celebraban la cosecha alrededor de una fogata, compartían historias de fantasmas, cantaban, y se adivinaban la fortuna.