Translation of "Başında" in Spanish

0.007 sec.

Examples of using "Başında" in a sentence and their spanish translations:

Başında başlayalım.

Empecemos por el principio.

Kocam iş başında.

Mi esposo está en el trabajo.

Aklı başında değil.

A él le faltan algunos jugadores.

Tom bilgisayarın başında.

Tom está en la computadora.

- İş başında yemek yememen gerekiyor.
- İş başında yemek yememelisin.

Se supone que no debes comer en el trabajo.

Videonun başında da söylemiştik

dijimos al principio del video

O aklı başında davranmıyor.

Él no tiene los pies en el suelo.

Tom masanın başında oturdu.

Tom ocupó su lugar en la cabecera de la mesa.

Köşe başında banka var.

Hay un banco en la esquina.

Aklı başında olmayan sensin.

No estás en tu sano juicio tú.

Ay başında param ödeniyor.

- Fui pagado por adelantado.
- Me pagaron primero.

- Ağustos başında İngiltere'ye yola çıktı.
- Ağustos ayının başında İngiltere'ye hareket etti.

Salió hacia Inglaterra a principio de agosto.

Ama henüz yolun çok başında.

Pero los problemas recién comienzan.

İşin başında bu kadınlar var.

Estas son las mujeres que están al frente de la obra.

Yıllarca Elektrikli Araç Birliği'nin başında

Ella dirige desde hace años la asociación de vehículos eléctricos

Hani videonun başında da söylemiştim

Te lo dije al principio del video

Köşe başında bir meyhane var.

Hay un pub al torcer la esquina.

Önümüzdeki ayın başında Tokyo'ya gidecek.

Llegará a Tokio a principios del mes que viene.

Tom hâlâ iş başında olmalı.

Tom todavía debería estar en el trabajo.

Sakin ol ve başında başla.

Tranquilízate y comienza desde el principio.

Mayıs ayının başında Osaka'ya vardılar.

Ellos llegaron a Osaka a comienzos de mayo.

Kışın başında bir geziye çıkıyorum.

A la entrada del invierno saldré de viaje.

- Direksiyon başında uyuyakalıp kaza yaptı.
- Direksiyon başında uykuya daldı ve kaza yaptı.

Se quedó dormido mientras conducía y tuvo un accidente.

İklime etkileri daha yolun başında görünebilir

Los impactos del clima pueden parecer un poco más lejos,

Gençler bize çıraklık, iş başında eğitim

Los jóvenes nos piden formación,

Suyun başında başka devler de var.

También hay otros gigantes aquí.

Önümüzdeki ayın başında Estonya'ya geziye gideceğiz.

Vamos a viajar a Estonia a principios del mes que viene.

Aklı başında hiç kimse bunu yapmazdı.

Nadie en su sano juicio haría esto.

Bir cümlenin başında büyük harf kullanılır.

Al comienzo de la frase se usa letra mayúscula.

Tom onu bu hafta başında yaptı.

Tom hizo eso en esta semana.

Jim'in başında beyaz bir şapkası var.

Jim lleva en la cabeza un sombrero blanco.

Ben tatillerin başında senin evine geleceğim.

Pasaré por tu casa cuando entre de vacaciones.

- Tom bilgisayar başında haddinden çok zaman geçiriyor.
- Tom bilgisayarın başında çok fazla zaman geçiriyor.

Tom pasa demasiado tiempo en el computador.

- Tom ve Mary her ikisi de iş başında.
- Hem Tom hem de Mary iş başında.

Tom y Mary están trabajando.

İşte benim listemin başında olan bir yer.

Hay un lugar que encabeza esa lista para mí.

Bilgisayarın başında öylece oturmayın, bir karar vermelisiniz.

No se queden frente a la computadora, deben tomar una decisión.

Bilgisayarınızın başında öylece oturmayın, karar verme zamanı.

No se queden frente a la computadora. Deben decidir.

Bilgisayarın başında öylece oturmayın. Bir karar vermelisiniz.

No se queden frente a la computadora, decidan.

Filmin başında verilen mesaj şuydu; ikiz kardeşler

El mensaje dado al comienzo de la película fue este; gemelos

1900'lü yılların başında kadınlar cemiyet kurup

A principios de 1900, las mujeres establecieron una sociedad y

Yazar, kitabının başında bazı güzel şiirler yazdı.

El autor escribió algunos bellos poemas al principio de su libro.

O, direksiyon başında uyuyakaldı ve kaza yaptı.

Él se durmió al volante y sufrió un accidente.

Tom ve Mary şu anda iş başında.

Tom y Mary están en el trabajo ahora.

Çocuklar ekran başında çok fazla zaman geçirmemeli.

Los niños no deben pasar demasiado tiempo frente a las pantallas.

1900'lerin başında, Hitler tarafından tahsis edilmeden önce

A principios de 1900, antes de que Hitler se lo apropiara,

Küreselleşmenin ikinci dalgası 90'lı yılların başında başladı

La segunda ola de globalización comenzó a principios de los 90,

...şehir ışıkları sayesinde 24 saat iş başında olabiliyorlar.

las luces de la ciudad significan que se mueven todo el día.

Riske aldırış etmeden, Hardrada adamlarının başında savaşa girdi.

Sin hacer caso del riesgo, Hardrada avanzó hacia la batalla a la cabeza de sus hombres.

Aklı başında hiç kimse gece şu ormanda yürümez.

Nadie con dos dedos de frente caminaría por este bosque llegada la noche.

Yirmi birinci yüzyılın başında birçok teknolojik gelişmeler vardı.

Hubo varios avances tecnológicos a principios del siglo XXI.

Dağ başında sekiz günlük doğa yürüyüşü ve kanodan sonra

después de 8 días de senderismo y piragüismo en la naturaleza,

"Tom'la hala çıkıyor musunuz?" "Hayır, geçen ayın başında ayrıldık."

"¿Todavía estás saliendo con Tom?" "No, rompimos a principios del mes pasado".

Sürücülerden biri direksiyon başında uykuya daldı, kazaya sebep oldu.

Uno de los conductores se durmió al volante, provocando el accidente.

Her hafta başında, ben hem yorgunum hem de mutluyum.

Yo ando a la vez cansado y feliz al comienzo de cada fin de semana.

Yahu hani bu karıncaların hayvan besleme konusu vardı başında söylemiştik

Ya sabes, estas hormigas tenían un problema de alimentación animal al principio.

Bu cümlenin ilk harfinin başında kaldırılması gereken bir boşluk var.

Hay un espacio en blanco delante de la primera letra de la frase que debería eliminarse.

- Köşe başında postane vardı.
- Bir zamanlar köşede bir postane vardı.

Solía haber una oficina de correos en la esquina.

Rousseau çılgın ama etkiliydi; Hume aklı başında ama hiç takipçisi yoktu.

Russeau era loco pero influyente; Hume era sano pero no tenía seguidores.

Çocuğun başında büyük bir yumru var. O kadar çok ağlamasına şaşmamalı.

El niño tiene un chichón enorme. ¡Con razón lloraba tanto!

Hristiyanlık Ermenistan'a birinci yüzyılın başında geldi ve 301 yılında resmi din oldu.

El cristianismo vino a Armenia a comienzos del siglo primero, y se convirtió en religión oficial en el año 301.

- Tom siyah bir şapka giyiyordu.
- Tom'un başında siyah bir şapka vardı.
- Tom siyah bir şapka takıyordu.

Tom estaba usando un sombrero negro.

- Dağ başında kaybolduk.
- Kör itin öldüğü yerde kaybolduk.
- Bu ücra yerde kaybolduk.
- Bu kuş uçmaz, kervan geçmez yerde kaybolduk.
- Bu ıssız yerde kaybolduk.

Estamos perdidos en medio de la nada.