Translation of "Acımasız" in Spanish

0.008 sec.

Examples of using "Acımasız" in a sentence and their spanish translations:

Acımasız olun.

Sé despiadado.

Dünya acımasız.

El mundo es cruel.

"Acımasız Kozmopolit Fareler"

"señores feudales elitistas",

Elveda, acımasız dünya.

¡Adiós, mundo cruel!

Bu acımasız bir mahalle.

- Este es un vecindario violento.
- Este vecindario es violento.

O acımasız bir sürtük.

Es una perra de corazón frío.

O acımasız bir pislik.

Es un idiota sin corazón.

- O acımasız.
- O zalim.

Eso es cruel.

O acımasız bir adamdı.

Era un hombre cruel.

Tom'un acımasız olduğunu düşünüyorum.

Creo que Tom es rudo.

Bu gerçekten oldukça acımasız ya da acımasız bir mizah türüdür.

Es el tipo de humor que es realmente bastante cruel o sombrío.

Acımasız bir evrende dünyaya geliyoruz,

Nacemos en un universo despiadado,

Gençler bugünün acımasız gerçeklerine uymalılar.

Los adolescentes deben adaptarse a las duras realidades actuales.

Onun acımasız sözleriyle çok yaralandı.

Él quedó muy herido por sus crueles palabras.

Ölüm gizemli, acımasız bir bayandır.

La muerte es una misteriosa y despiadada dama.

Tom'un acımasız olması Mary'yi şaşırttı.

La falta de compasión de Tom sorprendió a Mary.

Bu acımasız kaderin güzel bir örneği.

Es un perfecto ejemplo de un destino cruel.

Bu son derece acımasız bir savaştı.

Fue una guerra extremadamente cruel.

Kader bana acımasız bir ders verdi.

El destino me dio una amarga lección.

Şehir, doğanın acımasız gücü tarafından harap edildi.

La ciudad fue arruinada por el brutal poder de la naturaleza.

Aşağısı çok acımasız ve affedici olmayan bir yer.

Es un lugar brutal e implacable.

Eylau'daki acımasız kış savaşında askerleri hattın merkezini tuttu.

En la brutal batalla invernal de Eylau, sus tropas ocuparon el centro de la línea.

Vahşi doğmuş, acımasız hayvanlar fakat güzel ve müstesna yırtıcılar.

Bestias nacidas para ser salvajes. Depredadores brutales pero hermosos.

Görevimiz bu acımasız iklime karşı sabaha kadar hayatta kalmak

La misión es sobrevivir a este clima brutal hasta mañana,

Görevimiz bu acımasız iklime karşı sabaha kadar hayatta kalmak,

La misión es sobrevivir a este clima brutal hasta mañana.

Ve o zamana kadar bu acımasız ortama ve soğuğa dayanabilmek.

y sobrevivir en este terreno implacable, y al frío hasta entonces.

Şimdiye kadar zekice seçimleriniz bu acımasız çölde hayatta kalmamı sağladı

Sus buenas decisiones me han ayudado a sobrevivir en este brutal desierto

Ben onun o zaman ne kadar acımasız olduğunu hayal edemiyordum.

No me podía imaginar lo cruel que él era entonces.

Norveç Kralı olarak Harald 'sert hükümdar' cesur, acımasız ve iyimserdi… ve

Como rey de Noruega, Harald 'el gobernante duro' era valiente, cruel y codicioso ... y en

Onun o kadar acımasız bir şey yapma yeteneğine sahip olduğunu hiç düşünmemiştim.

- Nunca pensé que sería capaz de hacer algo tan cruel.
- Nunca pensé que él fuera capaz de hacer algo tan cruel.

Alelacele toplanan savaş konseyi yüksek rütbeli yetkililerin söylediğine görede çok acımasız bir hareketti.

El apresuradamente formado consejo de guerra fue un asunto sombrío mientras los oficiales de alto rango le recordaban

Uçağın, Hells Canyon adındaki bu acımasız çölde, dört bin kilometrelik alanda bir yere düştüğünü biliyoruz.

Sabemos que la avioneta cayó dentro de los 130 km cuadrados de este desierto brutal llamado "Cañón del infierno".