Translation of "Konuşmaya" in Portuguese

0.290 sec.

Examples of using "Konuşmaya" in a sentence and their portuguese translations:

Konuşmaya katılmadım.

Eu não tomei parte na conversa.

Konuşmaya başladım.

Comecei a falar.

Konuşmaya çalışma.

Não tente falar.

Konuşmaya başladık.

Nós começamos a conversar.

Konuşmaya hazırım.

- Estou disposto a conversar.
- Eu estou disposto a conversar.

- Tom'la konuşmaya gitmeliyim.
- Tom'la konuşmaya gitmek zorundayım.

Tenho que ir falar com o Tom.

Köpekle konuşmaya başladı.

Ela começou a falar com o cachorro.

Konuşmaya devam et.

Continue falando.

Tom konuşmaya başladı.

O Tom começou a falar.

Tom'la konuşmaya gitmeliyim.

Eu deveria ir falar com o Tom.

Seninle konuşmaya çalışıyordum.

Estava tentando falar com você.

Tom'la konuşmaya gideceğim.

- Eu vou falar com o Tom.
- Vou falar com o Tom.

Tom'la konuşmaya git.

Vá falar com Tom.

Tom'la konuşmaya gideyim.

Deixe-me falar com o Tom.

Şimdi konuşmaya çalışma.

- Não tente falar agora.
- Tente não falar agora.

Tom, konuşmaya başladı.

Tom começou a falar.

Tom'la konuşmaya korkma.

- Não fique com medo de falar com o Tom.
- Não fiquem com medo de falar com o Tom.

Onunla konuşmaya gitmelisin.

- Você deveria ir lá falar com ele.
- Vocês deveriam ir lá falar com ele.

Onlar konuşmaya başladılar.

Eles começaram a conversar.

Onlarla konuşmaya git.

Vá falar com eles.

Onunla konuşmaya git.

Vá falar com ele.

Onunla konuşmaya gideceğim.

Eu vou falar com ele.

Onunla konuşmaya çalıştım.

Eu tentei dizer a ela.

Çocuklarla konuşmaya alışkınım.

- Estou acostumado a conversar com crianças.
- Eu estou acostumado a conversar com crianças.

O, İngilizce konuşmaya başladı.

Ele começou a falar inglês.

O köpekle konuşmaya başladı.

Começou a falar com o cachorro.

Onlar konuşmaya hazır mı?

- Eles estão prontos para falar?
- Elas estão prontas para falar?
- Estão prontos para falar?
- Estão prontas para falar?

O zaten konuşmaya başlıyor.

Ele já está começando a falar.

Sanırım Tom'la konuşmaya gideceğim.

Eu acho que eu vou falar com Tom.

Şimdi Tom'la konuşmaya gideceğim.

Vou falar com Tom agora mesmo.

Neden Tom'la konuşmaya gitmiyorsun?

Por que você não vai falar com Tom?

Tom çok konuşmaya eğilimlidir.

Tom tende a falar muito.

Tom'la konuşmaya çalıştın mı?

Você tentou falar com Tom?

O konuşmaya devam etti.

Ela continuou a falar.

Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.

- É proibido conversar na biblioteca.
- Não é permitido conversar na biblioteca.

Tom yabancılarla konuşmaya alışkındır.

Tom está acostumado a conversar com estrangeiros.

Tom konuşmaya devam etti.

O Tom continuou falando.

Onunla konuşmaya ihtiyacımız var.

Nós precisamos falar com ela.

Onunla konuşmaya gitmek zorundasın.

Você tem que ir falar com ele.

Onlarla konuşmaya gitmeli miyim?

- Eu deveria ir lá falar com eles?
- Eu deveria ir lá falar com elas?

Onun hakkında konuşmaya geldim.

Eu vim falar sobre ela.

Herkes tekrar konuşmaya başladı.

- Todo mundo começou a falar na mesma hora.
- Todo mundo começou a falar ao mesmo tempo.

Bu konuda konuşmaya alıştım.

- Eu estou acostumado a falar sobre isso.
- Eu estou acostumada a falar sobre isso.

Tom hemen konuşmaya başladı.

O Tom começou a falar imediatamente.

Fadıl konuşmaya istekli değil.

Fadil não está disposto a falar.

Küçük çocuk yetişkinlerle konuşmaya alışkın.

O menininho está acostumado a falar com adultos.

Onların hepsi zamanında konuşmaya çalıştı.

Eles tentaram falar todos ao mesmo tempo.

O, herkesin önünde konuşmaya alışkındır.

Ele está acostumado a falar em público.

Konuşmaya başladımı, onu durdurması zordur.

Uma vez que ela começa a falar, é difícil pará-la.

O, hüzünle gülümseyerek konuşmaya başladı.

Sorrindo tristemente, ela começou a falar.

Tom konuşmaya devam etmek istemedi.

- O Tom não quis continuar a conversa.
- O Tom não queria continuar a conversa.

Sen annen gibi konuşmaya başlıyorsun.

Você está começando a falar como sua mãe.

Tom'la konuşmaya gitsem iyi olur.

É melhor eu falar com o Tom.

Babanla konuşmaya geldim, seninle değil.

Eu vim conversar com seu pai, não com você.

Tom bizimle Fransızca konuşmaya çalıştı.

- Tom tentou falar com a gente em francês.
- Tom tentou falar conosco em francês.

Yerinde olsam, Tom'la konuşmaya giderim.

Se eu fosse você, eu falaria com o Tom.

Tom konuşmaya çalıştı, ama konuşamadı.

Tom tentou falar, mas não conseguiu.

Tom daha şimdiden konuşmaya başlıyor.

- Tom já está começando a falar.
- Tom já vai começar a falar.

Duygularım hakkında Tom'la konuşmaya çalıştım.

- Eu tentei falar com o Tom sobre os meus sentimentos.
- Tentei falar com o Tom sobre os meus sentimentos.
- Eu tentei falar com Tom sobre meus sentimentos.
- Tentei falar com Tom sobre meus sentimentos.

Seninle Tom hakkında konuşmaya geldim.

Eu vim conversar com você sobre Tom.

Bebeğin ne zaman konuşmaya başladı?

Quando o seu bebê começou a falar?

O kişiyle konuşmaya çalışıyor musun?

Vocês tentaram falar com essa pessoa?

Çay içtikten sonra konuşmaya başladık.

Depois do chá, começamos a discussão

O, toplum içinde konuşmaya alışkındır.

Ele está acostumado a falar em público.

O, bizimle Fransızca konuşmaya çalıştı.

Ele tentou falar em francês conosco.

Bu şekilde konuşmaya utanmıyor musun?

Você não tem vergonha de falar desse jeito?

Onunla konuşmaya çalışmamı ister misin?

Quer que eu tente conversar com ele?

Tom Mary ile konuşmaya çalıştı.

Tom tentou falar com Maria.

- Bu konuşmaya dışarıda devam etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
- Sanırım bu konuşmaya dışarıda devam etmeliyiz.
- Bence bu konuşmaya dışarıda devam etmeliyiz.
- Bana kalırsa bu konuşmaya dışarıda devam etmeliyiz.

Eu acho que a gente deveria continuar esta conversa lá fora.

Adam bir saat konuşmaya devam etti.

O homem continuou falando por uma hora.

O bizimle Fransızca olarak konuşmaya çalıştı.

- Ele tentou falar conosco em francês.
- Ele tentou falar com a gente em inglês.

Senin ve benim konuşmaya ihtiyacımız var.

Você e eu precisamos conversar.

Tom boğazını temizledi ve konuşmaya başladı.

Tom pigarreou e começou a falar.

Onlarla konuşmaya devam etmek niyetinde değilim.

- Eu não pretendo continuar falando com eles.
- Eu não pretendo continuar falando com elas.

Tom herkesin önünde konuşmaya alışkın değil.

Tom não está acostumado a falar em público.

Tom sandalyesinden kalktıktan sonra konuşmaya başladı.

Tom, tendo-se levantado da cadeira, começou a falar.

Tom'un Mary ile konuşmaya ihtiyacı var.

O Tom precisa falar com a Mary.

Fadıl ve Leyla evlilik konuşmaya başladılar.

- Fadil e Layla começaram a falar em casamento.
- O Fadil e a Layla começaram a falar sobre casamento.

Başkalarının hakkında kötü konuşmaya gereğinden fazla hazırsın.

Você está sempre pronto para falar mal dos outros.

Neden şimdi onun hakkında konuşmaya karar verdin?

Por que você resolveu falar sobre isso agora?

Tom boğazını temizledi ve konuşmaya devam etti.

Tom limpou a garganta e continuou falando.

- Git ve Tom'la konuş.
- Tom'la konuşmaya git.

Vá e fale com o Tom.

Tom ve Mary aynı anda konuşmaya başladı.

Tom e Mary começaram a falar ao mesmo tempo.

Bir insan bir konuşmaya başlamak için ne sormalı?

O que se pode perguntar para iniciar uma conversação?

Tom konuşmaya başlamadan önce Mary bitirinceye kadar bekledi.

Tom esperou Mary terminar antes de começar a falar.

John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.

O João estava com tanta pressa que não teve tempo de conversar.

Tom konuşmaya çalıştım ama o beni görmezden geldi.

Eu tentei falar com Tom, mas ele me ignorou.

- Sen Tom'la konuşmaya gitmek zorundasın.
- Gidip Tom'la konuşmak zorundasın.

Você tem de ir falar com Tom.

Lola'yı hiç bilmeyen sen, nasıl aşktan konuşmaya cüret ediyorsun?

Como ousa falar de amor; você, que nunca conheceu Lola?

Tom geçimini sağlamak için ne yaptığı hakkında konuşmaya başladı.

Tom começou a falar sobre o que fazia para viver.

Orta yaşlı kadınlar yol boyunca yüksek sesle konuşmaya devam ettiler.

A mulher de meia idade continuou a falar alto durante todo a viagem.

Fadıl daha sonraki bir tarihte o konuda konuşmaya söz verdi.

Fadil prometeu falar sobre isso depois.

O, derin bir nefes aldı ve sonra kendisi hakkında konuşmaya başladı.

Ela respirou fundo e começou a falar de si.