Translation of "Kazanıyor" in Portuguese

0.009 sec.

Examples of using "Kazanıyor" in a sentence and their portuguese translations:

Takımımız kazanıyor.

Nosso time está ganhando.

Kim kazanıyor?

- Quem está ganhando?
- Quem está vencendo?

Tom kazanıyor.

- Tom está vencendo.
- Tom está ganhando.

Kazanıyor musun?

- Você está ganhando?
- Você está vencendo?

O zaman kazanıyor.

Ele está ganhando tempo.

Yarışı Brezilyalı kazanıyor.

O brasileiro está ganhando a corrida.

Tom sadece zaman kazanıyor.

Tom só está ganhando tempo.

Tom kazanıyor gibi görünüyor.

Tom parece estar ganhando.

O çok para kazanıyor.

Ele ganha muito dinheiro.

O nasıl para kazanıyor?

Como ele faz dinheiro?

Hayatını İngilizce dersi vererek kazanıyor.

Ele ganha a vida ensinando inglês.

O, günde 30 dolar kazanıyor.

- Ela ganha 30 dólares por dia.
- Ela ganha 30 dólares ao dia.

Marangozlar ne kadar para kazanıyor?

Quanto ganha um carpinteiro?

O, harcayabileceğinden daha çok para kazanıyor.

Ele ganha mais dinheiro do que o que pode gastar.

Benim kocam yılda 100.000 dolar kazanıyor.

Meu marido ganha cem mil dólares por ano.

Tom faturalarını ödemek için yeterince kazanıyor.

Tom ganha o suficiente para pagar as contas.

Tom benden üç kat daha fazla kazanıyor.

Tom ganha três vezes mais que eu.

O benden çok daha fazla para kazanıyor.

Ele ganha muito mais dinheiro do que eu.

Biz bedava zannederken bizim üzerimizden milyarlarca dolar kazanıyor.

Embora pensemos que é gratuito, isso gera bilhões de dólares em nós.

Onlar eski gazeteleri toplayarak ve satarak hayatını kazanıyor.

Eles ganham a vida coletando e vendendo jornais velhos.

- Tom çok para kazanır.
- Tom çok para kazanıyor.

Tom ganha muito dinheiro.

O, benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanıyor.

Ele ganha três vezes mais que eu.

- Tom ekmeğini gitar çalarak kazanıyor.
- Tom geçimini gitar çalarak sağlıyor.

Tom ganha a vida como guitarrista.

...minik erkek dişiyi kazanıyor. Gürültülü bir dünyada bazen sessiz kalmak iş görüyor.

... o macho pequeno conquista o seu par. Num mundo ruidoso, às vezes, compensa ficar em silêncio.

Biz şirket içinde benzer işler yapıyoruz ama o benim kazandığımdan daha fazla kazanıyor.

Temos funções semelhantes dentro da empresa, mas ela ganha mais que eu.