Translation of "Ikinci" in Portuguese

0.019 sec.

Examples of using "Ikinci" in a sentence and their portuguese translations:

ikinci yıl dönümüydü

da morte de Che Guevara.

İkinci tercihin nedir?

Qual é a sua segunda escolha?

Kütüphane ikinci katta.

A biblioteca fica no segundo andar.

Mutfak ikinci katta.

A cozinha fica no segundo andar.

Unutmayın ikinci dünya savaşında

Lembre-se, na segunda guerra mundial

İkinci köşede sağa dön.

Vire à direita na segunda esquina.

İkinci bir seçeneğimiz yok.

Não temos uma segunda opção.

Bu ikinci kez olmayacak.

Isso não acontecerá uma segunda vez.

İkinci sınıflara İngilizce öğretirim.

- Eu ensino inglês para o segundo ano.
- Eu dou aulas de inglês para o segundo ano.
- Eu ensino inglês a turmas do segundo ano.

İkinci köşeden sağa dön.

- Vire à próxima direita.
- Tome a próxima à direita.

İkinci bir görüş istiyorum.

Quero uma segunda opinião.

İkinci bir görüşü severim.

Eu gostaria de outra opinião.

İkinci porsiyon et içerir.

A segunda porção contém carne.

İkinci ders çok kolaydır.

A segunda lição é muito fácil.

Bugün ayın ikinci günü.

Hoje é o segundo dia do mês.

Tom ikinci sırada geldi.

O Tom chegou em segundo lugar.

Tom ikinci tabanı çaldı.

Tom roubou a segunda base.

İkinci sayfadaki makaleyi oku.

Leia o artigo na segunda página.

Mary Tom'un ikinci karısı.

Mary é a segunda esposa do Tom.

Asansör ikinci katta durdu.

O elevador parou no segundo andar.

O, ikinci sırayı aldı.

Ele chegou em segundo lugar.

Hastanenin ikinci katında koridordaydım.

Eu estava no corredor do segundo andar do hospital.

Şubat yılın ikinci ayıdır.

Fevereiro é o segundo mês do ano.

Ben ikinci sınıf öğrencisiyim.

Sou um estudante do segundo ano.

Tom sondan ikinci bitirdi.

O Tom teminou em penúltimo.

İkinci bir görüş istedim.

Eu queria uma segunda opinião.

- Asla ikinci el elbise almayacağım.
- Asla ikinci el elbise satın almayacağım.

Eu nunca comprarei roupas de segunda mão.

Futbol ikinci yüzyılda Çin'de oynanıyordu.

O futebol era jogado na China no segundo século.

İkinci Ramses bir Mısır Firavunu'ydu.

Ramses II foi um faraó egípcio.

Ben ikinci gitmiyorum, ilk gidiyorum,

- Eu não vou ser o segundo; vou ser o primeiro.
- Eu não vou ser a segunda; vou ser a primeira.

Ben ikinci gitmiyorum, üçüncü gidiyorum.

- Eu não vou ser o segundo; vou ser o terceiro.
- Eu não vou ser a segunda; vou ser a terceira.

Tom'un ikinci bir işi var.

Tom tem um segundo emprego.

Büyükbabam İkinci Dünya Savaşı'nda öldü.

Meu avô morreu na Segunda Guerra Mundial.

İkinci dizenin nasıl başladığını hatırlayamıyorum.

- Eu não lembro como o segundo verso começa.
- Eu não me lembro de como começa o segundo verso.

İkinci set, Krajicek servis atacak.

- Segundo set, Krajicek servindo.
- Segundo set, Krajicek vai sacar.

Bu ikinci el araç satılıktır.

Este carro usado está à venda.

Bana ikinci bir şans ver.

Dê-me uma segunda chance.

İkinci Dünya Savaşı henüz bitmedi.

A Segunda Guerra Mundial ainda não havia acabado.

İkinci Ramses bir Mısır firavunuydu.

Ramsés II foi um faraó egípcio.

Sana ikinci bir şans vereceğim.

- Vou te dar uma segunda chance.
- Eu vou te dar uma segunda chance.

- Tom ikinci bir şansı hak etmiyor.
- Tom ikinci bir şansa layık değil.

Tom não merece uma segunda chance.

- Herkes ikinci bir şansı hak eder.
- Herkes ikinci bir şansı hak ediyor.

- Todo mundo merece uma segunda chance.
- Todos merecem uma segunda chance.

Ve ikinci yarı, çözümü keşfetmekle ilgili.

e a segunda metade explora a solução.

Konuşmanın ikinci vitese geçtiğim kısmına geldik.

É aquela hora na palestra em que mudo pra segunda marcha,

İkinci kuşak İtalyanların çocuğuydu. Carmelo'da tanışmışlar.

da segunda geração de italianos. Eles conheceram-se em Carmelo.

Uşak Arkeoloji Müzesi'nin ikinci katına çıktığımızda

Quando vamos para o segundo andar do Museu de Arqueologia de Uşak

İkinci katında Karun hazinesi bölümünü bulabilirsiniz

No segundo andar, você pode encontrar o tesouro de Karun

Yokohama, Japonya'nın en büyük ikinci şehridir.

Yokohama é a segunda maior cidade do Japão.

O, ikinci bir porsiyon çorba içti.

Ele repetiu a sopa.

Herkes ikinci bir şansı hak eder.

Todo mundo merece uma segunda chance.

Osaka, Japonya'nın ikinci en büyük şehridir.

Osaka é a segunda maior cidade do Japão.

O sadece ikinci el giysiler alır.

- Ela compra apenas roupas usadas.
- Ela só compra roupas usadas.

Tom bana ikinci bir şans verdi.

Tom me deu uma segunda chance.

"Yeni Antlaşma" Kutsal Kitabın ikinci parçasıdır.

"O Novo Testamento" é a segunda parte da Bíblia.

Tom ikinci bir şansı hak ediyor.

Tom merece uma segunda chance.

O bana ikinci bir anne gibiydi.

Ela era como uma segunda mãe para mim.

Fadıl'ın evi Leyla'nın ikinci evi oldu.

A casa de Fadil tornou-se o segundo lar de Layla.

Tom ve Mary ikinci çocuklarını bekliyor.

Tom e Mary estão esperando seu segundo filho.

- Türkler 1683'te Viyana'yı ikinci kez kuşattı.
- Türkler 1683'te Viyana'yı ikinci kez kuşattılar.

Em 1683, os turcos assediaram Viena pela segunda vez.

1945 yılında İkinci Dünya Savaşı sona erdi.

A Segunda Guerra Mundial terminou em 1945.

Arjantin, Güney Amerika'daki en büyük ikinci ülkedir.

A Argentina é o segundo maior país da América do Sul.

Libya, Kuzey Afrika'daki en büyük ikinci ülkedir.

A Líbia é o segundo maior país no norte da África.

Asla ikinci el bir elbise satın almam.

Eu nunca comprarei roupas de segunda mão.

Amazon Nil'den sonra ikinci en uzun nehirdir.

O rio Amazonas é o segundo maior rio do mundo, depois do rio Nilo.

İkinci seçenek size iki kazak kazandırsa da...

Enquanto a segunda opção podem lhe dar dois sweaters,

İkinci kitapta birincikinden daha fazla hata var.

O segundo livro tem mais erros do que o primeiro.

İkinci bir dil öğrenmek birçok alıştırma gerektirir.

Aprender uma segunda língua exige muito treinamento.

Satürn güneş sisteminde ikinci en büyük gezegendir.

Saturno é o segundo maior planeta do Sistema Solar.

Onların mali sorunları, yılın ikinci yarısında başladı.

Os seus problemas financeiros começaram no segundo semestre.

Tom ekibin ikinci en iyi vuruş oyuncusuydu.

Tom foi o segundo melhor rebatedor da equipe.

O eserin ikinci cildine sahip değil misin?

Você não tem o segundo volume dessa obra?

Türkler 1683'te Viyana'yı ikinci kez kuşattılar.

Em 1683, os turcos assediaram Viena pela segunda vez.

Kitabın ikinci bölümü birincisinden çok daha zor.

A segunda parte do texto é muito mais difícil que a primeira.

Dersin birinci bölümü ikinci bölümünden daha kolay.

A primeira parte da lição é mais fácil que a segunda.

Bu ikinci kez okuduğum kitap Peter'in hediyesiydi.

Este livro, que eu li duas vezes, foi presente do Peter.

İkinci Dünya savaşı 1939 yılında patlak verdi.

A Segunda Guerra Mundial eclodiu em 1939.

Soğuk Savaş İkinci Dünya Savaşından sonra başladı.

A Guerra Fria começou após a Segunda Guerra Mundial.

O ikinci kez kız arkadaşına çiçek verdi.

Ele deu flores à namorada pela segunda vez.

- Dünyada en çok ziyaret edilen ikinci kent nedir?
- Dünyada ikinci en çok ziyaret edilen kent nedir?

Qual é a segunda cidade mais famosa do mundo?

Ben bu kitaba ikinci el kitap dükkanında rastladım.

Encontrei este livro numa livraria de segunda mão.

İngiliz halkının yüzde yetmişi ikinci bir dil konuşamaz.

Setenta porcento dos britânicos não falam um segundo idioma.

Çin şu anda dünyanın ikinci en büyük ekonomisidir.

A China é agora a segunda maior economia do mundo.

Onlar Singapur'da ikinci ulusal dil olarak Çince öğretiyorlar.

Ensina-se chinês como segunda língua nacional em Singapura.

İkinci bölümün ilk sayfasında birçok yeni sözcük var.

Na primeira página do segundo capítulo há muitas palavras novas.

İkinci bir dil öğrenmek istiyorsanız, çok alıştırma yapın.

Aprender uma segunda língua exige muito treinamento.

- Los Angeles, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ikinci en büyük şehirdir.
- Los Angeles, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ikinci en büyük kenttir.

Los Angeles é a segunda maior cidade dos Estados Unidos.

İkinci Dünya Savaşının etkisine yakın neredeyse şu anki durum

Situação quase atual próxima ao efeito da Segunda Guerra Mundial

İkinci tabakta nohut, tavuk, et, sosis ve patates var.

O segundo prato tem grão de bico, frango, carne, linguiça e batata.

İkinci dosya Paris Parlamentosu'ndan yazılan, Kral'a gönderilen bir mektuptur.

O segundo documento é uma carta endereçada ao rei, escrita pelo Parlamento de Paris.

İkinci kez sürüş testini geçmeyi denediğimde sürücü belgemi aldım.

Consegui minha licença de motorista na segunda vez em que tentei passar no teste de direção.

İngiltere Almanya'dan sonra, Avrupa Birliği'nin ikinci en büyük ekonomisidir.

A Grã-Bretanha é a maior economia da Comunidade Europeia, depois da Alemanha.

ikinci tür ise büyük gövdeli ve meyve ile beslenen yarasalar

O segundo tipo são morcegos com corpos grandes e alimentação de frutas.

Ve devam ederse İkinci Dünya Savaşının sonuçlarından daha kötü olacak

E será pior do que os resultados da Segunda Guerra Mundial, se continuar

Ve ikinci için ise yarı fiyatı. Sabit oranlı indirime dönüşmüş...

e o segundo seria 50% de desconto. Fazendo os cálculos, o total

İkinci Dünya Savaşı, 70 milyondan fazla insanın hayatına mal oldu.

A Segunda Guerra Mundial custou a vida de mais de setenta milhões de pessoas.

Visionworks şirketi, birinci gözlüğün fiyatını şişirip ikinci gözlüğün fiyatını kısmen saklayarak...

O processo acusa a empresa Visionworks de inflacionar o preço do primeiro par de óculos

Dersin ikinci bölümü birinciden daha zor ama üçüncü bölümü en zor.

A segunda parte da lição é mais difícil que a primeira, mas a terceira é a mais difícil de todas.

Masurian'da kitlesel bir ikinci Alman zaferi Göller Rusları geri çekilmek için zorlar.

Bombay, Hindistan'ın en çok nüfuslu, dünyanın ise ikinci en çok nüfuslu şehridir.

Bombaim é a cidade mais populosa da Índia e a segunda mais populosa do mundo.

80 dolarlık bir kazak alıyorsunuz. İkinci seçenek, ilk kazak için 80 dolar...

Opção um, você compra um sweater por $80. A opção dois, o primeiro sweater seria U$ 80