Translation of "Hayat" in Portuguese

0.007 sec.

Examples of using "Hayat" in a sentence and their portuguese translations:

- Hayat bu.
- Hayat böyle işte.

É a vida.

- Hayat budur.
- Hayat bu.
- İşte hayat.
- Hayat böyle bir şey işte!
- Hayat böyledir.
- İşte hayat böyle.
- Hayat böyle işte.
- İşte böyle.
- Bu işler böyle.

- A vida é assim.
- É a vida.

Hayat doludurlar.

Estão cheios de vida.

Hayat tatlıdır.

A vida é doce.

Hayat güzeldir.

- A vida é bela.
- A vida é bonita.

Hayat zordur.

- A vida é dura.
- A vida é difícil.

Hayat harika.

A vida é ótima.

Hayat çetindir.

A vida é difícil.

Hayat gariptir.

A vida é estranha.

Hayat çılgın.

A vida é maluca.

Hayat kısa.

A vida é curta.

- Hayat adil değil.
- Hayat adaletli değil.

A vida não é justa.

- Hayat bir rüya.
- Hayat bir rüyadır.

A vida é um sonho.

- Bu sadece hayat.
- Hayat böyle işte.

- A vida é assim.
- É a vida.

- İşte hayat böyle.
- Hayat böyle işte.

A vida é assim.

- Su olmadan hayat olamaz.
- Susuz hayat olamaz.

- A vida não pode existir sem água.
- A vida não pode existir sem a água.
- Sem água não há vida.

Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter.

A vida é eterna, mas a vida terrena tem fim.

Hayat adil değil.

A vida não é justa.

Sensiz hayat düşünemiyorum.

- Não posso nem pensar em viver sem você.
- Não consigo pensar na vida sem você.

Nakiller hayat kurtarırlar.

- Transplantes salvam vidas.
- Os transplantes salvam vidas.

Hayat henüz başladı.

A vida acaba de começar.

Hayat kırkında başlar.

A vida começa nos seus quarenta.

Tom'suz hayat düşünemiyorum.

Não consigo imaginar viver sem Tom.

Hayat esrarengizliklerle doludur.

A vida é cheia de mistérios.

Hayat gizemlerle doludur.

A vida é cheia de mistérios.

Hayat bir sırdır.

A vida é um mistério.

Hayat konveks değildir.

A vida não é convexa.

Hayat kolay değil.

- Há altos e baixos na vida.
- A vida tem altos e baixos.
- A vida não corre lisamente, sempre bate e sacode.
- A vida não é fácil.

Hayat bir gölgedir.

A vida é uma sombra.

Birlikte hayat yaşayalım!

Vamos viver a vida juntos!

Hayat gördüğümüzden fazlasıdır.

A vida é muito mais do que nós vemos.

Sensiz hayat berbat.

Sem você, a vida é horrível.

Hayat bir maceradır.

A vida é uma aventura.

Ayda hayat yok.

- Não existe vida na Lua.
- Não há vida na Lua.

Hayat çok kısa.

A vida é muito curta.

Hayat nasıl gidiyor?

Como vai a vida?

Hayat eğlenceli olabilir.

A vida pode ser engraçada.

Hayat çok zordu.

A vida tem sido muito difícil.

Müziksiz hayat düşünemem.

Eu não consigo imaginar a vida sem música.

Hayat sorunlarla doludur.

A vida é cheia de problemas.

Hayat çok zordur.

A vida é muito dura.

Hayat çok karmaşık.

A vida é muito complicada!

Hayat sigortam var.

Eu tenho seguro de vida.

Hayat hatıralarla dolu.

A vida é cheia de lembranças.

Biz hayat kurtarıyoruz.

Estamos salvando vidas.

Boston'da hayat nasıl?

Como é a vida em Boston?

Hayat tehlikelerle doludur.

A vida é cheia de perigos.

Hayat sorunlarla dolu.

A vida é cheia de problemas.

Hayat tehlikelerle dolu.

A vida é cheia de perigos.

- Hayat satranç oyunu gibi.
- Hayat satranç oyunu gibidir.

A vida é como um jogo de xadrez.

Hayat memat meselesi olmadıkça.

a menos que tenha a vida em risco.

Torpil rüşvet hayat pahalılığı

suborno do torpedo custo de vida

Mars'ta hayat olmadığı söyleniyor.

Diz-se que não há vida em Marte.

Mars'ta hayat var mıdır?

- Existe alguma forma de vida em Marte?
- Existe vida em Marte?

Yalnız bir hayat yaşadı.

Ela vivia uma vida solitária.

Sade bir hayat yaşadı.

Ele viveu uma vida simples.

Hayat güzel değil mi?

A vida não é bela?

Sevgisiz hayat tamamen anlamsızdır.

- Uma vida sem amor não tem sentido.
- A vida sem amor não tem sentido algum.

Birleşik Krallık'ta hayat nasıldır?

Como é a vida no Reino Unido?

Hayat bir bilinç halidir.

A vida é um estado de consciência.

Hayat hiç kolay değil.

- A vida nunca é fácil.
- Viver nunca é fácil.

Sadece hayat sorunlarından kaçıyorsun.

- Você está simplesmente fugindo dos problemas da vida.
- Você só está fugindo dos problemas da vida.

Yeni yer, yeni hayat.

Estado novo, vida nova.

Basit bir hayat yaşıyorum.

- Eu levo uma vida simples.
- Levo uma vida simples.
- Eu vivo uma vida simples.
- Vivo uma vida simples.

Onsuz bir hayat düşünemiyorum.

Eu não consigo imaginar minha vida sem ela.

Hayat sigortanız var mı?

Você tem seguro de vida?

Kitapsız bir hayat düşünülemez.

A vida sem livros é algo inimaginável.

Hayat çok zor oldu.

A vida tornou-se muito difícil.

Güneş olmadan hayat olmazdı.

Não haveria vida sem o Sol.

Pek çok hayat kayboldu.

- Um numero incalculável de vidas foram perdidas.
- Inumeráveis vidas foram perdidas.

Onunla hayat nasıl gidiyor?

Como está?

Sen bana hayat verdin.

Você me traz à vida.

Hayat sensiz boş olurdu.

A vida seria vazia sem você.

Hayat kısa. Biraz eğlenin!

A vida é curta. Divirta-se um pouco!

Hayat bir öncelikler sorunudur.

A vida é uma questão de prioridades.

Bu vücutta hayat yok.

Não há vida neste corpo.

Mars'ta hayat var mı?

- Existe vida em Marte?
- Há vida em Marte?

Tokyo'da hayat çok pahalı.

- O custo de vida em Tóquio é muito alto.
- A vida em Tóquio é muito cara.

Toplumdaki hayat, iletişim gerektirir.

A vida em sociedade requer comunicação.

Tom'un hayat sigortası yoktu.

Tom não tinha seguro de vida.

Bazen hayat zalim olabilir.

A vida pode ser cruel algumas vezes.

Sami iki hayat sürüyordu.

Sami estava levando uma vida dupla.

Mutsuz bir hayat sürdü.

Ele viveu uma vida infeliz.

Güneş olmadan hayat imkansızdır.

Sem o sol, a vida é impossível.

Hayat uzun bir yoldur.

A vida é um longo caminho.

- O, mutsuz bir hayat yaşadı.
- O mutsuz bir hayat yaşadı.

Ela vivia uma vida infeliz.

- Hayat iniş ve çıkışlarla doludur.
- Hayat çıkışlarla ve inişlerle doludur.

A vida é cheia de altos e baixos.