Translation of "Tercih" in Polish

0.011 sec.

Examples of using "Tercih" in a sentence and their polish translations:

Okumayı tercih ederim.

Wolę czytać.

Bilmeyi tercih etmiyorum.

- Wolę nie wiedzieć.
- Wolałbym raczej nie wiedzieć.

Gelmeni tercih ederim.

Wolałbym, byś przyszedł.

Ölmeyi tercih ederim.

Wolałbym umrzeć.

- Kaliteyi miktara tercih ederim.
- Niteliği, niceliğe tercih ederim.

Wolę jakość niż ilość.

- Tenis tercih ettiğim spordur.
- Tenis tercih ettiğim spor.

Tenis to mój ulubiony sport.

- O, Fransızcayı Almancaya tercih eder.
- Fransızcayı Almancaya tercih eder.

On woli francuski od niemieckiego.

- Tek başıma çalışmayı tercih ederim.
- Yalnız çalışmayı tercih ederim.

Preferuję pracować samemu.

- Vazgeçmektense ölmeyi tercih ederim.
- Pes etmektense ölmeyi tercih ederim.

Prędzej umrę niż się poddam.

Yüzmeye gitmeyi tercih ederim.

Wolałbym popływać.

Kahverengi olanını tercih ederim.

Wolałbym ten brązowy.

İngilizceyi müziğe tercih ederim.

Wolę angielski od muzyki.

O, sessizliği tercih eder.

- Woli ciszę.
- Preferuje ciszę.

O, sessizliği tercih ediyor.

- Woli ciszę.
- Preferuje ciszę.

Boston'da yaşamayı tercih ederim.

Wolałbym mieszkać w Bostonie.

Eti balığa tercih ederim.

Od ryb wolę mięso.

Ben İngilizceyi tercih ederim.

Wolę angielski.

Tercih edersen, Fransızca konuşabiliriz.

Jeśli wolisz, możemy rozmawiać po francusku.

Riske girmemeyi tercih ederim.

Wolałbym nic nie ryzykować.

Okumayı yazmaya tercih ederim.

Wolę czytać niż pisać.

Futbolu beyzbola tercih ederim.

Wolę piłkę nożną niż baseballa.

Yalnız çalışmayı tercih ediyorum.

Preferuję pracować samemu.

Çay tercih eder misin?

Czy wolałbyś herbatę?

İlkbaharı sonbahara tercih ederim.

Wolę wiosnę niż jesień.

Bu, tercih ettiğim şarkı.

To piosenka, którą wolę.

Evde kalmanı tercih ederim.

Chciałbym, byś został w domu.

Burada kalmayı tercih ederim.

Wolę tu zostać.

Bisiklet sürmeyi tercih ederim.

Wolę jeździć rowerem.

Yazı kışa tercih ederim.

Wolę lato, niż zimę.

Evde kalmayı tercih ederim.

Raczej zostanę w domu.

- Muzu elmadan daha çok tercih ederim.
- Muzu elmaya tercih ederim.

Wolę banany niż jabłka.

- Ben bir pamuk bluz tercih ederim.
- Pamuk bir bluzu tercih ederim.

- Wolę bawełnianą bluzkę.
- Wolę bluzę z bawełny.

Tercih etmediğimiz birçok yol vardı.

Jest tu wiele innych ścieżek.

Ve sarılarak uyumayı tercih ediyorum.

Najbardziej lubię na łyżeczkę.

Tercih ettiği av, domuz yavrusu.

Gustuje w prosiętach.

Ben çayı kahveye tercih ederim.

Wolę herbatę od kawy.

Otobüse binmektense yürümeyi tercih ederim.

Wolałbym się przejść niż jechać autobusem.

O, futbolu beyzbola tercih eder.

On woli piłkę nożną od baseballa.

Ben kendi şirketimi tercih ederim.

Wolę być sam.

Teslim olmaktansa ölmeyi tercih ederim.

Wolałbym umrzeć niż poddać się.

Ben kahveyi çaya tercih ederim.

Wolę kawę od herbaty.

Ben burada kalmayı tercih ederim.

Wolałbym tu zostać.

Fransızca konuşmayı tercih eder misin?

Wolałbyś mówić po francusku?

Onu kendim yapmayı tercih ederim.

Wolałabym sama to zrobić.

Ben bisiklete binmeyi tercih ederim.

Wolę jeździć rowerem.

Yürümeyi bisiklete binmeye tercih ederim.

Wolę chodzić pieszo niż jeździć na rowerze.

Gerçekten Boston'da olmayı tercih ederim.

Naprawdę chciałbym być w Bostonie.

Cuma günü gitmeyi tercih ediyor.

On woli pojechać w piątek.

Tom Fransızca konuşmayı tercih eder.

Tom woli mówić po francusku.

Öğleden sonra çalışmayı tercih ediyorum.

Wolę uczyć się po południu.

Bunun hakkında konuşmayı tercih etmiyorum.

Wolę o tym nie mówić.

Video görüşmesindense sesli konuşmayı tercih edin.

Wybieraj raczej połączenia głosowe niż wideorozmowy.

Seninle baş başa konuşmayı tercih ederim.

- Wolałbym porozmawiać z tobą na osobności.
- Wolałabym porozmawiać z tobą na osobności.

Çalmaya başlamaktansa açlıktan ölmeyi tercih ederdim.

Wolałbym umrzeć z głodu niż kraść.

Yürümektense bir taksiye binmeyi tercih ederim.

Wolę zamówić taksówkę, niż iść na piechotę.

Daha açık bir renk tercih ederim.

Wolę jaśniejszy kolor.

Ben sabah banyo yapmayı tercih ederim.

Wolę kąpać się rano.

Erkek kardeşim rüzgar sörfünü tercih eder.

Mój brat woli windsurfing.

Artık onun hakkında konuşmayı tercih etmiyorum.

Wolałbym już o tym nie mówić.

Evde kalmaktansa dışarı çıkmayı tercih ederim.

Wolę wyjść na dwór niż odpoczywać w domu.

Bugün gitmeyi yarın gitmeye tercih ederim.

Wolałbym pójść dzisiaj niż jutro.

Onu kızdırmaktansa yalan söylemeyi tercih ederim.

Wolałbyś raczej skłamać, niż go rozzłościć?

Ben seninle evlenmektense ölmeyi tercih ederim!

Prędzej umrę niż się z tobą ożenię!

Dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.

Zamiast wychodzić, wolałbym zostać w domu.

Ameliyatlarını anestezi ile birlikte geçirmeyi tercih eder.

wolałoby operację pod narkozą niż bez.

Kimisiyse daha direkt bir rota tercih ediyor.

Niektórzy wybierają najkrótszą trasę.

Kendi kendine konuşmaktansa başkalarını dinlemeyi tercih eder.

Ona woli słuchać niż mówić.

Onun emrinde çalışmaktansa açlıktan ölmeyi tercih ederim.

Wolę umrzeć z głodu, niż pracować pod nim.

Ben mektupları hala elle yazmayı tercih ediyorum.

Ciągle wolę ręcznie pisać listy.

Tom evin arkasında park etmeyi tercih ediyor.

Tomek woli parkować za domem.

Ben kahve içmeyi çay içmeye tercih ederim.

Wolę pić kawę, niż herbatę.

Vejetaryen olduğum için et yememeyi tercih ediyorum.

Jestem wegetarianinem, więc w miarę możliwości wolałbym bez mięsa.

Et sevmem. Bir vejetaryen diyet tercih ederim.

Nie lubię mięsa. Wolę dietę wegetariańską.

Yağmurda dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.

Zostanę raczej w domu, niż wyjdę na zewnątrz w deszcz.

Şimdi bunun hakkında konuşmayı gerçekten tercih etmiyorum.

Naprawdę wolałbym teraz o tym nie rozmawiać.

Hava yolu ile seyahat etmeyi tercih ediyorum.

Wolę latać samolotem.

Tom onu yapmaktansa ölmeyi tercih edeceğini söyledi.

Tom powiedział, że wolałby umrzeć, niż to zrobić.

- Sen beyaz şarabı mı kırmızı şarabı mı tercih edersin?
- Beyaz mı, yoksa kırmızı şarap mı tercih edersin?

Woli pan wino białe czy czerwone?

O, her sabah erken kalkmaktansa ölmeyi tercih ediyor.

Prędzej by umarł, niż wstawał wcześnie każdego ranka.

Öylesine haksız bir şey yapmaktansa ölmeyi tercih ederim.

Wolałbym umrzeć, niż zrobić coś tak nieuczciwego.

Sanırım birçok genç rock müzik dinlemeyi tercih ediyor.

Myślę, że większość młodych ludzi woli słuchać muzyki rockowej.

Sabahları mı yoksa akşamları mı vardiyaları tercih edersiniz?

- Wolisz poranne czy wieczorne zmiany?
- Wolisz pierwszą czy drugą zmianę?

Ben ne zaman seyahat etsem uçmayı tercih ederim.

Kiedy gdzieś jadę, wolę latać.

- Bizim çocuklar köpek sever ama ben kediyi tercih ederim.
- Bizim çocuklarımız köpekleri sever fakat ben kedileri tercih ederim.

Nasze dzieci lubią psy, ale ja bardziej lubię koty.

Beyaz pirinci mi yoksa kahverengi pirinci mi tercih edersiniz?

Wolisz ryż biały czy brązowy?

Şimdi ders çalışmam gerek ama Tatoeba'da kalmayı tercih ediyorum.

Powinienem się teraz uczyć, ale wolę posiedzieć na Tatoeba.

Britanyalı kadınların yüzde elli ikisi çikolatayı sekse tercih ediyor.

Pięćdziesiąt dwa procent brytyjskich kobiet woli czekoladę od seksu.

Hangisini tercih edersin, pirinç pilavı mı yoksa ekmek mi?

Co pan woli: ryż czy pieczywo?

Hangisini içmeyi tercih edersin, çay mı yoksa kahve mi?

Wolałbyś kawę czy herbatę?

Hangi rengi tercih edersin, mavi mi yoksa yeşil mi?

- Który kolor preferujesz, niebieski czy zielony?
- Który kolor lubisz bardziej - niebieski, czy zielony?

Bir mesleği asla sadece kolay göründüğü için tercih etme.

Nigdy nie wybieraj zawodu tylko dlatego, że wygląda na prosty.

Annenle mi veya babanla mı şarap içmeyi tercih edersin?

Wolałbyś pić wino z mamą czy z tatą?

Roman okumayı mı yoksa film izlemeyi mi tercih edersin?

Wolisz czytać książkę czy oglądać film?

Bir köpeğe sahip olmaktansa bir kediye sahip olmayı tercih ederim.

Wolę mieć kota niż psa.

İngilizce çalışıyor olmam gerek ama bir film izlemeyi tercih ederim.

Powinienem się uczyć angielskiego, ale wolę oglądać film.

Eğer Fransızca çalışacaksam bir yerli Fransızca konuşucusuyla çalışmayı tercih ederim.

Gdybym miał uczyć się francuskiego, wolałbym uczyć się z rodzimym użytkownikiem francuszczyzny.

Kanada'ya yakın yaşadığım için, Kanada'da konuşulan Fransızca türünü öğrenmeyi tercih ediyorum.

Ponieważ mieszkam niedaleko Kanady, chciałbym uczyć się kanadyjskiej wersji francuszczyzny.

İngilizce uluslararası bir izleyici kitlesiyle konuşurken, oldukça sık tercih edilen bir dildir.

Zwykle, przy zwracaniu się do międzynarodowej publiczności, mówiący wybiera angielski.

Tom pilav yemek için bir kaşık kullanır ancak Mary yemek çubukları kullanmayı tercih ediyor.

Tom je ryż łyżką, ale Mary woli używać pałeczek.